Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Resmî çalışan azalırken istihdam artmış; bu nasıl iş?

Resmî çalışan azalırken istihdam artmış; bu nasıl iş?

Bir 21 Kasım sabahından hepinizi sevgi ve saygıyla selâmlıyorum… Kış kapımız da. Hepiniz, İnşAllah. Onu zevkle bekleyen, odun kömür, erzak derdi olmayan kişiler arasındasınızdır… Hemen merhaba, yoksa iş uzuyor, kalem gemi azıya alıyor ve edebiyat ummanına dalıyor… İsmimiz de Edip… Herkes de ismiyle müsemma olur ya. İpin ucunu kaçırmayalım…

Yahu, birileri yalan söylüyor diyeceğim ama, makamlardan dolayı diyemiyorum. Onun için, bu işte bir gariplik var demekte yetineceğim… RTE beyanat veriyor… “Şu anda dünya rakamlarına göre iyi durumdayız” diye… Peki, Merkez Bankası Başkanı niye iki kere değişti? Maliye Bakanı neden gitti? Her şey dendiği gibiyse bu netice de bir ihanet var demektir. Ya giden de ya da kabul eden deHer şey yıllarca söylendiği gibi çok güzel ise, affı kabul edende; eğer tam tersi ise, affı talep eden tarafta bir sıkıntı var demektir… Ülkenin bu duruma gelmesinde bunlardan birinin mutlaka suçlu olması gerekir… Bize birileri açıklasın…  “Suçlu Kim?” Eğer problem “Affeden“de ise sıkıntı yok… İlgili şahıs çıkar “Allah ve milletim beni affetsin” der olay çözülür… Ya, af talep eden suçluysa, o zaman da işin boyutu farklılaşır… Kötü örnek olmaması açısından cezalandırılması gerekir… Öyle bir iki yumruk veya dayak yetmez, zaten olmamalı da… Yasalar çerçevesinde ve hakikaten bağımsız yargı bu işi ele almalı… Bahsedilen rakamlar ufak tefek değil. Muhtelif kişilere göre değişse de 100-120 Milyar $ bir para kuru sabit tutmak için hebâ edilmiş ama netice de elde edilememişBu yüzden Merkez Bankası rezervleri eksiye inmiş…  “Ekonominin tek sorumlusu benim ben” diyen RTE’nin de bu işten haberi olmamış… Yok yok gır gır geçmiyorum. Sızan ve konuşulanlar bunlar… Hatırlayın… Çözüm Sürecinde de buna benzer bir olay olmuştu… PKK’nın kimlik kontrolleri, şehirlerin kazılmasını vs, gelmiş geçmiş bütün zamanların en dürüst liderinden, asrın liderinden saklanmış ama son nihai nokta olan Dolmabahçe’de durum kavranılarak hemen tedbir alınmıştır… Her ne kadar, Süreyya Sırrı artisti “Yahu nasıl haberi yoktu, oturma düzenimize kadar biliyordu” diyerek ortalığı karıştırmaya çalışsa da netice değişmemiş, meşum toplantı sebep ve sonuçlarıyla tarihe gömülmüştü… Ders teferruatına girmeyeceğim. Sadece kısa bir hatırlatma yaptım… Kim, valilere karışmayın, sadece seyredin dedi veya kimler ülkenin altından platinden kıymetli dövizlerini ekmek peynir gibi sattıBunların mutlaka cezalandırılması gerekmektedir. Hem de, en yüksek dozda caydırıcılık çerçevesinde… Asrın liderinin Suriye’ye, Irak’a, Almanya’ya, Mısır’a, Fransa’ya, ABD’ye vs vs. ayar verdiği sıralar da, içerde bu tip tezgâhlara girişenler, cezalarını mutlaka çekmelidirler…

İki kere ikinin dört etmediği diyemeyeceğim. İki kere ikinin sadece dört etmediği bir ülkede yaşıyoruz… Resmi çalışan sayısı azalmasına rağmen istihdam artmış. Birisi bunu bana izah etsin… Diyelim ki ekmeğe zam geliyor, ben elimdeki aynı miktar parayla bir değil iki ekmek alıyorum… Böyle bir şey desem, az bir kısmınız şaka yaptığımı sanır, çoğunuz da zihinsel problemlere bağlar… İşsizlik rakamları tespit edilirken son dokuz ay iş arayıp bulamayan kimseler hesaptan çıkarıldı. Peki bu gariplerime ne oldu da rakam olarak bile devre dışı kaldılar. Yoksa her ay hesaplarına para mı yatmaya başladı. Tabi ki hayırOnlar; ortadan kaldırılmış işsizlikle nurlu ufuklara seyahat eden ülkemizin kıymetli bir enstrümanı oldular… Rakamların tekrar eski seviyelerini yakalaması durumunda, bu sefer de “Son dört ay iş bulamayanları hesaplama dışına iteriz”, olur biter.  Biz de çare mi tükenir… İstersek, son bir hafta iş arayıp bulamayanları da devreye alıp, bu sorunu kökünden halledebiliriz… Bu konuyu kapatmadan , kendi alanımdaki, ibret verici hatta ibret ötesi utanç verici bir olayı kaleme getirmek istiyorum… Havuz veya yandaş olarak adlandırmalarımıza kızan, biz bağımsızız özgürüz diyen;  hatta birisinin logosu “Gücümüz özgürlüğümüzden” gibi hiç bir şekilde gerçeği yansıtmayan ibareler olan, malûm medyamız var ya… Sınavlarını başarıyla geçerek ne kadar haklı olduklarını ortaya koydularÜlkenin Maliye Bakanı istifa ediyor , onuncu sayfa da bile iki kelime haber olmuyorNe zaman ki talimat geliyor, yazılısı görüntülüsü değinebiliyor, habere istenilen zaviyeden saldırıyor… Bu olay bile ne halde olduklarının anlaşılmasına yeterlidir… Bunların hepsi doğuştan “Alo Fatihçi” . Böyle bir sektör de kalem oynatmanın ayıbı da bana yeter…

Gelelim, Can Can Azerbaycan olayına… Olayın başında Karabağ’ da 6-7 köy azad olup, haber spikeri gözyaşlarıyla olayı duyurduğunda demiştim. Bu iş bitti diye. Sabit okuyucularım hatırlar. Çabuk karar verme diyenlere de şunu demiştim…”Bir ülke 30 sene bekleyip harekete geçiyorsa, vakit gelmiş demektir. Yoksa işi riske etmez 1-2 sene daha sabredebilirdi” Evet, vakit geldi, sınır ihlâlleri ve tacizleri de gerekçeyi oluşturdu, nihayet Karabağ azat oldu… Yapılan antlaşma ilk başta, tamamen değil gibi görünse de durumu en yetkili ve bilen ağızlardan öğrendim… Çok değerli genç Prof.larımızdan Çetin Elmas Hocamız olayı bütün incelikleriyle anlattılar.  Çetin Hocamız, devletin yurt dışına gönderip okuttuğu bir eleman. Türkiye’de “yapay zekanın” en bilgili kişilerinden. Azerbaycan, Üst bürokrasisi ve siyaset adamlarıyla da alakalı ve de bire bir dostlukları olan bir kimseŞu an, savunma sanayimiz için gerekli olan her türlü elektronik cihazları da üretme safhasındaGazi Üniversitesi Teknokenti’nde bir çok önemli projeyi de hayata geçirmek üzere… Karabağ konusunda bazı tereddütlerimi gideren kişi, bu zat… Aldığın ve elde olan diğer bilgilerle oluşturduğum bilgi demetlerini sizlerle zaman zaman paylaşacağım… Yazıyı bitirmeden son olarak İlham Aliyev’ den bahsetmek istiyorum… Hiç yakışmadı, İlham, hiç yakışmadı… Eski Nahçıvan Devlet Başkanı Haydar Aliyev, bir zamanlar, Sovyetler Birliğinin üç  önemli Adamından biriydiDevlet ciddiyeti ve bilgisi, neticede onu karışıklıkların sürdüğü Azerbaycan’a başkan yaptı. Olayların derinine inmeyeceğim. İsteyen araştırır… İşte, İlham onun oğlu. Böyle bir alt yapıya ve devlet geleneğine sahip kimse nasıl olur da bitirim ağzıyla çıkıp ta “N’oldu Peşinyan – İt gibi kovduk vs.” gibi laflar sarfeder anlayamıyorum… Bu kimden öğrendi, en azından kankalarını araştırmak ve onlarla irtibatını kesmek lâzım… Beklerdik ki “Geldikleri gibi gittiler” gibi bir cümle kursun… Atam, her geçen gün de her yaşadığımız olay da, senin büyüklüğünü daha başka anlıyoruz… Nurlar içinde uyu…

Bir “Demiştik” kısmını da araya sıkıştırmam gerekiyor… Gecen Pazar yazımı okuyun. +65 in sokağa çıkış süresinin 10-20 saatlerinden, 10-16’ya alınmasını, alıştırma olarak değerlendirmiş, bundan sonra 12-14 daha sonra da tamamen diye bağlamıştım… Hepinizden özür dilerim, yanıldım. 10-13 arası ilan edildi… Daha sonraki yazılarda değineceğim ama işi özetleyeyim…”+65’e zulme ve bunu yapan AKP’ye oy yok” sloganımı ileriye götürüyorum… Bu saçmalığa karşı çıkmayan muhalefete de “Oy yok”.

Yarın da yanınızdaki koltuğu boş bırakın, orda olacağım. Hepiniz Allah’ıma emanetsiniz. Hoşça kalınız…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!