Yarın bütün çalışanlar ve emekli olanları için önemli bir gün. Devlet’ in güvenirliliğinin yerlerde sürünmesinin lokomotifi konumunda ki TUİK enflasyon rakamlarını açıklayacak… Hepinize Merhabalar…
Muhtemelen %40 lar cıvarına ayarlı rakamlar , yılbaşına kadar kaderiniz olacak. Elinize fark olarak geçecek miktarı ay sonunda zar zor alacaksınız ama para malikiyetinize geçmeden uçup gidecek. Beş ayda bitirilen bütçenin devamı , geçiş garantili yol ve köprülerin aksatılmayan ödemeleri , Şehir Hastaneleri kara deliği için lazım olan miktarlar , 21 Milyarını ödediğiniz kur garantili sistemin geri kalan ödemeleri , yeni oluşturulan tahvil sisteminden binecekler , ikinci üçüncü… onuncu maaşlar için gereken meblağlar , dogal olarak artan Saray ve ” İtibar ” masrafları , sadece ve sadece sizlerin elinize bakacak… Bu ne demektir : Alın zammınızı başınız çalın. Bize eski paramızı verin razıyız , yeterki yeni zamları geri alın , demektir… Sizler buna alışıksınız çünkü sürekli böyle oluyor. Alışık olduğunuz başka bir şey daha , bir takım kimseler çıkıp ” Çalışanlarımızı ve Emeklimizi enflasyona ezdirmedik ” diyecekler , işte orada zıvanadan çıkacaksınız… Hele birde çalışanların gayrısafi Milli hasıladan aldıkarı pay %40 lardan , %30 lara düşmüş haberlerini okursanız iyice çıldıracaksınız…Buraya kadar yazdıklarımın hiçbiri kâhanete ve ileri görüşe dayanmayan şeyler. Bu yüzden şu ana kadar en kolay yazılarımdan birini yazmış oldum…
Geçtiğimiz günlerde bir gazete manşet yapmıştı. Aklıma Çocuklar Duymasın Dizi’ si geldi. Orada , ilginç bir karakter vardı. Kahve sohbetleri esnasında , konu olan her şeyi ” Oni ben buldum ” diyerek , olayı abuk sabuk bir hikâyeye bağlardı… Herkeste yalan olduğunu bilir ama eğlence babından nasıl bulduğunu gene de sorardı… Benim çok hoşuma gidiyordu. Muhacir ağzıyla yapılan anlatımı güle güle seyrederdim… Gelgör ki , dizi hortlamadı ama , diziyi aratmayacak enstantaneler oluştu. En çok ” Buzdolabını bilmezdiniz , sayemizde gördünüz ” hoşuma gitti… Halâ dua ederim. Yoksa sıcakta yemekleri nerede saklayacaktık… Ya çamaşır makinesine ne dersiniz. Büyük şehirlerde dere kıyısı bulmak kolay mı. Allah sebep olanlardan razı olsun hep dua ederim… Aynı duayı en az benim kadar gençler de ediyordur. Topu topu 3-5 Üniversitemiz vardı 20 yıl öncesine kadar… Ya şimdi…
Bir tenkit var: B. Arsızınç’ la alakalı. Sevgili dostum sana katılmıyorum. Bu gibi kimseler bir getirirse on götürür. En yakın örnek Ben. Bu kişiyle hiç bir zaman aynı daire içinde olmak istemem. O ne tavsiye ederse de aksine meylederim. Bu adam ( Lafın gelişi) şu an bulanık suda balık avlamaya uğraşıyor , ya tutarsa mantığıyla… Eski dönem siyasetini hatırlayın. Herhangi bir kitlenmede formüller hazır ve sabitti. Ya ” İsmet Abi ” yada ” Hikmet Abi ” denilirdi… Adı mevzubahis kişinin gönlünde böyle bir şey yatıyor. Acaba bir aralar oluşan A. Gül , platonik aşkı bu sefer kendi üzerine yoğunlaşabilir mi. Herhangi bir kitlenmede adı gündeme gelebilir mi… Bilmem anlatabildim mi…
Avrupa’ nın en ucuz petrolü bizde deniyordu. Şu an öyle bir durum yok. Mesela Polanya’ da 1.6 € yani 28 lira cıvarında. Bu duruma göre aşağı yukarı fiyatlar çakışmış gibi görünüyor da , diğer konularda ne alemdeyiz kabaca bakalım mı… Dikkatinizi çektiyse , Almanya , Fransa , İngiltere gibi Ülkeleri ele almıyorum. AB nin en fakirini mercek altına koydum… Buranın asgari ücreti 660 € cıvarında , yani Türk parası karşılığı 12 bin lira… Orada asgari ücretle çalışanların , genele oranı %10-15 cıvarında. Bizde %50-60 bandında + 150-200 lira durumunda %80 lere dayanıyor. Yani bizim Milli ücretimiz olmuş durumda… Et , süt , kira vs vs hangi kalemi alırsanız alın bizden iyi durumdalar. Bu arada hükümetlerin destek paketleride işin cabası. İşte Avrupa’ nın en fakiriyle aramızda ki durum. Sizce bu geri zekalılar , bizi niye kıskanır , bileniniz var mı… Beni A-Haber dinlemek zorunda bırakmayın , biri çıkıp söylesin…
Finali ; yaymadan2-3 konudan bahsederek yapmak istiyorum…
İhtilal döneminde ( 12 Eylül ) Askerlerin hassasiyetini bilen üçkağıtçı ve uyanık bir TRT ci olan Ömer İ.ç. ki bu arkadaşı çağdaşlarım çok iyi tanır , bir gün Genel Müdür’ ünde (Macit Akman Paşa) bindiği asansöre , üzerine vazifeymis gibi bir yazı astı… Herkesi elektik ve su tasarrufuna davet etti. Macit Pasa’ da ” Kim bu , bulun getirin ” demiş. Neticede Ömer Std. Amiri oldu… Geçtiğimiz günlerde , bir Ambulans şöförünün yaptıkları , acaba Haziran 2023 yatırımı mı diye aklıma kurt düşürdü…
Mersin veya Adana’ da , beş liralık kağıt para üzerindeki yazılar çesitli kanallarca adeta ezberletildi… Final de , biraz önce son paramla iki ekmek aldım diyor… Dikkat , alacağım değil… Veya şöyle olabilir. Ekmekleri alır , fırıncıya ” Kardeş, hele bir yol parayı ver , bir şeyler yazıp geri vereceğim ” mi dedi… Seçim dönemine girilmişken bu tip faaliyetler bir anda olayı ters yüz edebilir… Mesela , adam çıkıp onu ben yazdım ama… diyip istenmeyen laflar edebilir. Kurgunun , bizleri hangi tuzağa çekeceğini bilemeyiz… Çok dikkatli olunmalı çok…
Devletler arasında ;
büyüklüğü , gücü , nüfusu , etkinliği , stratejik konumu vs. ne olursa olsun , mütekabiliyet esası vardır. Bu ilişkilerin vazgeçilmez şartıdır. Bunun harici durumlarda , itibar yerlerde değil yerin yedi kat altında kabûl edilir. Bu lafımız şimdilik bir köşede duruversin… Teamüden katil , Prens Salman’ ın hüküm sürdüğü , Suudi Arabistan’a bütün kabadayılığımızı , Yurt topraklarına emanet ederek gittik. Niye , bir kaç avuç dolar alabilirmiyiz diye… Bu konuda mühim ama esas söylemek istediğimiz değil. Aslında , Uluslararası sistemde ” Bakan ” hükmünde olan kişi RTE yi karşılamaya gelmedi. Uğurlamaya da gelmedi… Ankara’da ise, mütekabiliyet esaslarına uygun olarak (!!!) ,uçağın kapısına kadar gidilip , el sallandı… Prens’in şerefine verilen müzik yasağından arındırılmış yemekli toplantıya ;
Marmaris Yangın’ ı münasebetiyle 2-3 saat uyumamış , en soylu Bakamıyan’ ında dahil olduğu bütün kabine dahil oldu… Beştepe Saray’ı , çok samimi fotoğraflar yayınlarken , Riyat Saray’ı pek hoş olmayan karelere yer verdi… Eski Başkameraman ve ,Kameraman Hoca’ sı olarak , adeta irkildim… İşte durumumuz bu. Daha fazla yazmak istemiyorum… Hepinizin de , işte itibar budur , dediğinizi duyar gibiyim… Bu arada ,90+15 te, hakem tam düdüğü çalmak üzereyken , uçakların hepsini sıraya dizip itibarı kurtardık mı bilemiyorum, bilen de beri gelsin ki gene A-Haber ci olmayalım… Ayrıyeten NATO Zirvesinde , klasik , ” Bu can bu bedende olduğu …..” olayına bilmem kaçıncı defa şahit olduk…Daha önce yazmıştıkta… Ne AB ne de ABD , RTE den vazgeçmez… İşte örneğini yaşıyorsunuz. Bütün dış basın hepsi zirveyi büyük Türk başarısı olarak duyurdu… Jhonson , Biden , hele hele en şikayetçi Macron bile Recep’ i adeta sırtlarına alış durumdalar… Bu arada, Almanyanın uyguladığı ambargo duruyor. Böylece yerli ve milli Altay tankları üretilemiyor… Kurucusu olduğumuz F-35 lerin mevzuu bile edilmiyor. Ona karşılık , ağzımıza çalınan bal olan eski F-16 lar için az bir umut veriliyor. Yunanistan’ ın adaları silahlandırmasına değinilmiyor. ABD’ nin , PYD ye verdiği onbinlerce TIR malzemenin hesabı ortada yok. Güney Kıbrıs Rum Kesimiyle yan yana oturduk…ve daha niceleri… Ne olmuş… İsveç ve Finlandiya , söz vermiş… Asrın zaferi… Hayırlı olsun…
Mini minnacik devam… Pınar Gültekin olayı değinmeyi bırakın düşünmek bile istemediğim iğrenç bir olaydır. Gene değinmeyeceğim. Bağlantılı iki şey hariç. 1- Türk Adaleti’ nin bu kararına imza atan temsilcisi bana sap- saman ilişksini çağrıştırmıştır… 2- Prof Dr. Ersan Şen Hoca’ mız çok taktir ettiğim değerli bir insandır… Bu ayarda ki bir kimse , yıllardır topladığı sempatiyi nasıl olur da iki dakika da sıfıra indirger , şaşılacak bir durum…
KKTC de , bizde ki Marmaris gibi günlerce devam eden bir orman yangını vardı. Yimpaş Fatih’ i Fuat Efendi’ de oradaydı… Gece başlayan kuvvetli yağmur , işi bitirince , Fuat müjdeyi verdi , yangının sona erdiğini bildirdi…
Önümüz Bayram. Koyunlar mı yoksa biz mi kurban, belli değil… Hepiniz Allah’ a emanet olun. Hoşça kalınız…