Gördüğünüz gibi, muhalefetin bu kesiminden hiç mi, hiç umut yok. Elimizde tek dayanak Zafer Partisi kalıyor. Beyler, bilhassa, Ülkücüler, dağınık, bölük pörçük durmayı, zaruretten oraya buraya savrulmayı bırakarak artık, Zafer Partisi’yle zafere yürümenizin vakti geldi de geçiyor. Ülkemizin bir seçim daha değil, bir gün kaybetmeye bile tahammülü kalmamıştır. Herkes aklını başına alsın, Yurdumuz gözlerimizin önünde, elimizdeki sabun gibi avuçlarımızın arasından kayıp gidiyor… Birinci Türk Devletleri Kurultayı, Antalya’da yapılmıştı. O zamanlar kameramandım ve de naklen yayın için görevlendirilmiştim. Doğu Türkistan’ın, efsanevi liderlerinden İsa Yusuf Alptekin, buna benzer durumlar için, “Sürüden ayrılanı börü kapar” diye gürleyince, tüylerim diken diken olmuştu… Ey dostlar, Ey kardeşler, Ey Ülkücüler, Ey Atatürkçüler, Ey bütün temiz insanlar, ayrışmaya değil, birleşmeye ihtiyacımız var, böyle biline ve de gereği yapıla, yoksa vay halimize…
Hüzün, hazan aylarının sonuncusu da geldi. Halimize baktığımızda, feryat figan ağlayacağımız gün, o meşum gün, olmaz olası 10 Kasım’ı da maalesef bu ay idrak edeceğiz. Hepinize merhabalar…
Ben bodoslama tekrar belediyelere, özellikle İstanbul ve Ankara Büyükşehir belediyelerine seslenmek istiyorum… Tanzim satış yapma hakkınız var. Bunu kullanmamanız, sizin de çarkın ortakları olduğunuzu gösterir… Geçtiğimiz günlerde, Mersin Mezitli’den, limon üreticileri, TBMM önünde ürünlerini yerlere saçtı. Limonun ağaçta kaldığını, bir liraya alıcı olmadığını haykırdılar. Hatay’ lı birisi de “50 krş.’a alan yok” diye feryat ediyordu… Ekonomiyi düzeltmenin yegâne şartı, üretimi arttırmaktır. Eğer üreticiyi yok ederseniz, işin içinde başka işler var demektir. Bu da, Beka sorununa kadar gider… Sadece limon mu? Her şey onun gibi. Balıkesirli domates üreticisi de 2.80 kuruşa düşen ürünleri için feveran ediyordu. Arkadaşlar lütfen gidin, elinizdeki personel ve ekipman yeterli. Bir lira değil iki liraya limonları satın alın, sadece nakliye parası, sembolik bir lira ve belediye karı bir lira ve de muhtaçlar için bir lira daha koyup beş liraya vatandaşa ulaştırın. Hem Halk bayram etsin hem de üretici…
“Adalet” nedir? Mülkün temeli… Peki memlekette adalet var mı? Var diyenler el kaldırsın… Anlaşıldı, oy birliğiyle “Yok” olduğu anlaşılmıştır… İşte İstanbul (Anadolu) Başsavcısı da bunu söylüyor. Yargıda her şeyin rüşvetle döndüğünü resmen yazı ile bir üst kuruluna yolluyor. Din tabanlı bir siyaset anlayışının hâkim olduğu bir ortamda böyle şeylerin olmasını bırakın, konuşulması bile felakettir… Bu Savcı ne dediğini biliyor mu? Eğer biliyorsa, başına gelecekleri beklesin… Herkesin, “İnşallah, Maşallah, Allah, Kitap” laflarını ağzından düşürmediği dönemlerde böyle bir duruma nasıl sebebiyet verebilirsiniz? Bana gelen istihbarata göre, bu Başsavcımızın Pazar günleri simit aldığı kişinin, baldızının, her gün önünden geçtiği mahalle kahvenin askıcısı, bir zamanlar, su parasını Bank Asya’ ya yatırmış… Böyle bir durumda maalesef, işin içine Fetoş da girmiş oluyor…
Artık, muhalefetin kesinlikle, iktidarın devamı için dizayn edildiğini anlamış durumdayız. Bu yüzden de yaptıklarını yadırgamayı bıraktık… Seçim öncesi görünümlerinin tersini yaparak, halka ne kadar yalancı olduklarını anlatmaya çalışıyorlar… Tek adam karşıtı, tek adam, demokrat Tonton Dede’miz, eleştiri yapanları Parti’den atmakla tehdit ediyor ve de ayakta alkışlanıyor… Bir de edepsizimiz var.
Edepsiz dedik ya, o da gereğini yapacak. Geçenlerde gazeteci azarladı. Neymiş, “Kiminle görüşeceğini gazetecilere mi soracakmış”… Bak Meral… Bu siyasete devam etmek ve oyunu kurallarına göre oynamak istiyorsan, mutlaka gazetecilerin her sorusuna cevap vermek zorundasın. Onlar, merak ettikleri için değil, halkın bilgilenmesi için soru sorarlar… Sana ağır ve zor gelebilir, bu durumda, Abla’nın yanına giderek tekrar, “Bizim evin kızı” olabilirsin ama artık bizim Parti’mizin Genel Başkanı değilsin… Gördüğünüz gibi, muhalefetin bu kesiminden hiç mi, hiç umut yok. Elimizde tek dayanak Zafer Partisi kalıyor. Beyler, bilhassa, Ülkücüler, dağınık, bölük pörçük durmayı, zaruretten oraya buraya savrulmayı bırakarak artık, Zafer Partisi’yle zafere yürümenizin vakti geldi de geçiyor. Ülkemizin bir seçim daha değil, bir gün kaybetmeye bile tahammülü kalmamıştır. Herkes aklını başına alsın, Yurdumuz gözlerimizin önünde, elimizdeki sabun gibi avuçlarımızın arasından kayıp gidiyor... Birinci Türk Devletleri Kurultayı, Antalya’da yapılmıştı. O zamanlar kameramandım ve de naklen yayın için görevlendirilmiştim. Doğu Türkistan’ın, efsanevi liderlerinden İsa Yusuf Alptekin, buna benzer durumlar için, “Sürüden ayrılanı börü kapar” diye gürleyince, tüylerim diken diken olmuştu… Ey dostlar, Ey kardeşler, Ey Ülkücüler, Ey Atatürkçüler, Ey bütün temiz insanlar, ayrışmaya değil, birleşmeye ihtiyacımız var, böyle biline ve de gereği yapıla, yoksa vay halimize…
Bu işin yarını da var… Şimdilik Yaradan’ıma emanetsiniz. Hoşça kalınız…
yerinde tespitIer