Hani lüks kırmızı spor bir araba vardı ya. Bir muhabir, ne iş yapıyorsunuz diye sorunca, “Kocamın karısıyım” diye çok süper bir cevap vermişti, bunun üzerine, muhabir “Kocanız ne iş yapar?” diye soramadı, çünkü “O da karısının kocası” denileceğini biliyordu… İşte o kırmızı süper araba, müsadere edildikten sonra, polisimizin emrine verildi. Dedik ya görgüsüzlük, sonradan görmelik had safhada… O polis kardeşimiz de Sultanahmet meydanında, trafiğe kapalı alanda hız denemesi yaptı, bir turistin üzerine direksiyon kırdı vs…
Allah kimseyi korktuğuyla terbiye etmesin. Maalesef biz ve bizim gibi düşünenler bu terbiyeye maruz kaldık… İlkokulda, avazımız çıktığı kadar bağırarak söylediğimiz Andımız yasak… Gururla haykırdığımız, Türklüğümüz, kuruluşlarımızın başından, dağlardan taşlardan silindi, kaldırıldı… Varlığımızın sebebi ebedi Başbuğumuzun resimleri depolara atıldı, ters asıldı… Hiç akla gelir miydi, İstanbul’da adres sorduğum dört adam da yabancı çıkacak… Ben Türk’üm dediğimde, ırkçılıkla (Bir zamanlar faşo idik) suçlanacağımı nereden bilebilirdim… Asla isyan etmem, Yaradan’ın her şeyinde mutlaka bir hikmet vardır ama Allah’ım, üzerimize taşıyamayacağımız yükleri salma…Hepinize merhabalar olsun…
Gelelim, çoook önemli meselemize… Yüreğim dayanmıyor. Bu müteşebbis, güzel, on parmağında on marifet olan kızımız ve onlar gibilerin durumu ne olacak? Anlasanıza Yahu, biricik Dilan‘ımızdan bahsediyorum. Zevk alarak ağzımdan lokma geçmiyor. Her gün dualar ediyorum. Biraz daha olsa, hatim indireceğim… Yavrumuz meğerse on gündür hastanede (tımarhanede) imiş. Ruh hali perişan olmuş. Sen bu memlekete sayısız tesis aç, binlerce kişiye ekmek ver ondan sonra da içeri tıkıl. Atalar ne demiş… Yapılan her iyiliğin mutlaka bir cezası olur. İşte bu da böyle bir durum…Her neyse trajikomik durumları bir kenara bırakıp, gerçeğe dönelim… Demiştik… Daha önce tahliye altyapısı için, bir zamanlar yazdığım gibi “Gatakulli” olmayan, düzmece durumlar oluşturuluyor. İlk merhale bitti. İkinci ve üçüncüden sonra sıra, mücbir sağlık sebeplerinden dolayı evde müşahedeye dönüşebilir. Dilan kızımızın sinirleri bozulmuş, psikolojisi harap olmuş. Peki, yediği herzeleri, sosyal medyadan paylaşırken kimlere neler oldu… İki paket makarna alabilmek için, seçim gözleyenlere, akşam üzeri pazardan çürük meyve sebze toplayanlara . 7500 TL maaş alıp 10.000 TL kiraya zorlananlara, yabancı paraların şeklini bilmeyip, havalara saçılmasını seyredenlere, otobüs parası veremediği için işine yaya giderken son model araba koleksiyonunu görenlere vs vs neler oldu? Psikolojilerini ne oldu? Bilen var mı? Yoksa kimsenin umurunda değil mi? Yeter ki Dilan kızımıza bir şey olmasın… Yaptıklarınızdan, bizim gibi hiçbir şeyden mahrum olmayanların bile asabı bozuldu. Olay, sonradan görmeliğin bile çok çok ötesine gitti. Esasında, o zamanlar tedavi görmesi gerekirdi. Şimdi ise tecrit yeterli…
Bugün, yapabildiğimiz kadar çeşitlemelere devam edelim. Az daha potpuri diyecektim, gene fırçayı yiyeceğiz diye, Kuzeyin efendisi Fehmi Aygün Kardeşim aklıma geldi… Bedava kart sahibi +65’lerin suistimallerine ne kadar karşı olduğum, malûmunuz. Bu iş düzelene kadar da karşı olacağım. Sadece gerektiği zaman kullanan kimseleri tenzih ediyorum. Onların hakkı, analarının ak sütü gibi helâl olsun… Benim lafım, sabah yola çıkıp, akşamki son sefere kadar lüzumsuz işgalde bulunanlara. Mili hasletlerimiz bile, bu kendini bilmezler yüzünden dumura uğradı. Gençler, haklı olarak kalkıp yer vermiyor. Arabalar aşırı yıpranıyor daha neler neler defalarca yazdık ve de çözümlerini de ortaya koyduk. Aklın yolu bir. İzmit Belediye’si neredeyse, benim önerilerini hayata geçirdi… +65 kartı olanlar günde en fazla dört kere ücretsiz binecekler. Dahası ise ücretle mümkün olacak…Bravo, çok isabetli karar. Darısı diğerlerinin başına…
Sonradan görmelik, sadece Dilan’ım inhisarında değil… Hatırlamamak mümkün değil. Binlerce defa yayımlandı. Hani lüks kırmızı spor bir araba vardı ya. Bir muhabir, ne iş yapıyorsunuz diye sorunca, “Kocamın karısıyım” diye çok süper bir cevap vermişti, bunun üzerine, muhabir “Kocanız ne iş yapar?” diye soramadı, çünkü “O da karısının kocası” denileceğini biliyordu… İşte o kırmızı süper araba, müsadere edildikten sonra, polisimizin emrine verildi. Dedik ya görgüsüzlük, sonradan görmelik had safhada… O polis kardeşimiz de Sultanahmet meydanında, trafiğe kapalı alanda hız denemesi yaptı, bir turistin üzerine direksiyon kırdı vs…
Finale yaklaşırken, uzun zamandır aklımda olan ama yazı esnasında unuttuğum bir şeye değinmek istiyorum…Tenis kortları… Datça’daki bizim sitede de var ama henüz oynayanı görmedim. Anladığım kadarıyla prestij için yapılıyorlar. Geçen bir satış ilanda da gördüğüm kadarıyla, evlerin şerefiyesini arttırmak için kullanılıyor tenis kortları… Lüzumsuz bir inşaat maliyeti. Ayrıyeten büyük bir alan israfı.
Leyleğin ömründen bir hafta daha gitti. Hepiniz Yaradan’a emanet olun. Hoşça kalınız…