Gelip de tosladık mı gene ayın on dördüne… Hadi çıkın bakalım, işin içinden. Her neyse yazı sonuna kadar stres muhafaza ünitemiz arızalı. En iyisi baştan teslim olalım da bitsin… “Bugün ayın on dördü, kız saçını kim ördü” Oh be rahatladım. Yazı tikimi geride bıraktım. Şimdi ne yapıyorduk, evet evet, hatırladım… Hepinize merhabalar olsun canlar…
Geçtiğimiz Ramazan’la ilgili fazla miktarda şaşalı görüntüler çıkmasa da aradan kaçanlar bile işin gerçeğini görmemize yetti… İlk Başta Hassseki ikaz etti sonra diğerleri geldi. Hepsi, halkın tepkisini çekecek görüntüleri vermeyin dedi. Bu yapmayın anlamına gelmiyordu, sadece, görüntülü malzemeden uzak durun ikazıydı… El altından , Saray durumlarını örnek alın dendi… Siz, kaçak çekilen sazlı sözlü hem de pandemi dönemine ait yemek görüntüsünden başka bir şeye sahip misiniz? Sadece yüzlerce mutfak ve servis elemanının mevcudiyetini biliyoruz… Bir de ejder suyundan haberdarız… Bir tepsi baklavadan alınan bir dilim, bütün tepsi hakkın da nasıl yeterli bilgiyi verirse , sızan bir-iki görüntüde durumu belli edebilir. Ağrı’daki sahur programına diyeceğimiz yok. Afiyet olsun, yarasın ama, o çalgı çengi neydi… Hani gece 24.00’ten sonra, müzik yasağı vardı… Peki gece 03-04 arası görüntülü bu olaylar, İçişleri Bakamayanlığıyla dalga geçmek anlamına mı geliyor… Çok hassas olduğunu bildiğimiz En Soylu Bakamayan, bu şek ve şüphe götürmeyecek ispatlı olayla alakalı bir işlem yaptı mı… En azından, “Kabahatler Kanunu” gereği ufak bir ceza da mı kesilmedi… Ya o Maraş’taki görüntüler neydi? Herkesin önündeki iftarlıklar bile, kalabalık bir aileyi abâd edecek cinstendi. Bunun ara sıcağı , ana sıcağı , tatlıları henüz arzı endâm etmemişlerdi. Onları da sizlerin hayal gücüne bırakıyorum… İşi daha ilginç hale getiren olay Mahir Efendi’nin halinden şikayetçi olmamasıydı… Daha bir kaç gün önce gençlerin yemeğinde, menemene(aslı melemendir) doğranan 2-3 dilim sucuğu, gariplerimin başlarına kakmıştı…
Aklımda kalan ve Bayram arasına karışan ikinci konu da Efendimiz Sahip’in , kardeşleri Suud’a yaptığı ziyaretlerdi. Gidip de mekânlarında had bildirme çerçevesinde gerçekleşen seyahatlerin ilki BAE’ye yapılmıştı… Neye uğradıklarını şaşıran adeta pısan prens bozuntularına hadleri bildirildikten sonra cezaları da kesildi… Kaç milyar dolar olduğu sır gibi saklansa da , bir daha edepsizlik yapamayacak, kafamıza bomba yağdıramayacak miktarda olduğu sızan haberler de… Gelelim Suud’a. Bunlara bir yıllık petrol gelirleri kadar bile ceza kesilse azdır… Adamların iç basınını takip ettim. Benim , “Baskın basanındır” deyip , inlerine kadar giren Sahip’ ime, iftirayla meşgullerdi. Neymiş efendim, biz çağırmadık, kendi gelmişmiş… Ulan, bizi çağıracak yüzünüz mü var ki çağıracaktınız… Bir gece ansızın geliriz. Bunu ortaklık yaptığınız Rumlara sorun , detaylıca anlatsınlar size… Ama çıkan karikatürler çok saygısızcaydı… Bedevi kılıklı bir dilenci, yüz olarak bizim mübareği kullanmışlar, önünde bir tas , tasta Türk Bayrağı ve dilenme pozisyonu… Kapalı rejim olan Suud’da , bu tip şeyleri kimse müsaadesiz yapamaz. Bu yüzden “Ceza” kallavi kesilmeli…
Bu Bayramlaşma soytarılığına da değinmeden geçilmez. Yüz yüze gelmeye cesareti ve yüzü olmayanların yapacağı türden olaylar cereyan etti. Online ekranlar aracılığıyla yapılan bayramlaşma, Bayramın şuuruna ne kadar varıldığının resmiydi. Ortaya atılan bahaneler ,ferasetinden medet umulan cahilleri bile çileden çıkaracak cinstendi. Benim Efendimin yani Recep Efendinin, bu çerçevede yapacağı son bir iş kaldı… Bir gece ansızın Beyaz Ev önünde ve bir km. kutrunda bulunan bütün araçları parka çektirerek sabah erkenden 150-200 arabalık konvoyuyla kapıya dikilmeli. Bunak Biden bakalım ne yapacak… Okçuların ve okçuların başı Bilal Oğlan ön safta, bütün çok maaşlıların başında Fahrettin Paşa öncü birlik olarak dalsın arkasından Efendimiz de bunağın inine girsin… Yetti gali bunlardan çektiğimiz… Beypazarlılar “Gali” demeyi çok severlermiş. Bir gün bir arkadaş gurubu İstanbula gitmiş. Önceden de hem ayıp hem de acayip olmasın diye “Gali” dememe kararı almışlar. Otobüsten inen ilki arkadaşlarına seslenmiş… İstanbul’a geldik gali , bundan sonra gali demeyelim gali… Yetti gali deyince aklıma geldi… Delileri bile çileden çıkaracak işlerden dolayı zaman zaman işi deliliğe vuruyoruz… Affola.
Tutunacak tek dalı bile kalmayanlar şu an sadece bir konu üzerine çırpınıyor. Acaba Zelenski-Putin zirvesi için neleri feda etmezler diye düşünüyorum da , her şeylerini diye cevap veriyorum… Böyle bir şey başarsalar , bir yıl boyunca yazılacaklar hazır bile… Bizim orda bir laf vardır. Allah bunlara kel versin, tırnak vermesin… Bu arada konudan fazla uzaklaşmadan değinivereyim. Online Bayramlaşma da MHP Gn. Bşk. Yrd.sı Karakaya, askıda bilet konusunda CHP’yi kutladı… Ca-Ce çok kindardır. Unutmaz. En kısa zamanda Karakaya’yı tasfiye eder. Bekleyin görün…
Ey garibanlar , her türlü zenginliğin ve talanın finansörleri… Üç beş kuruş daha bir taraflara ayırın. Özel elektrik dağıtım şirketlerini, denetlemek için özel şirketler kurulması kararlaştırıldı. Bir adım sonrası hepsi için ayrıyeten üst kurullar oluşturulur. Eeee tabii ki bunların yönetim kurulları , huzur hakları vs vs anlıyorsunuz değil mi… Kısaca, giderayak kazanın dibi sıyrılıyor… Kalırsak, sabır ve şükür silahı gidersek enkaz ve onmaz yıkımlar…
Artist Sarı Ali’yi tanımayanınız yoktur. Hükümet yalakası memur sendikasının başıdır. Geçen toplu görüşme öncesi, talep ettiklerini duyunca “Helal olsun, Adamın (!) hakkını yemişiz” demiştik… Bunların yarısı bizi abâd eder diye de düşünmüştük… Sonra ne mi oldu. Sanki bilmiyormuş gibi dudaklarıma bakmayın. Hükümet teklifine , %1 lik zam asrın kazanımı diye bizle kafa yapılmıştı… İşte O artist sarı Ali gene esmeye gürlemeye başladı. Tarihin tekerrür özelliği gereği neler olacağı nasıl sonuçlar alınacağını da tahmin ediverin, bir zahmet…
Her neyse, sizleri tahminlerinizle baş başa bırakarak, ben diğer işlerime döneyim… Herhalde bütün işimin sizler olduğunu düşünmüyorsunuzdur…Allah’a emanetsiniz. Hoşça kalınız…