Dün, Ağustos’un son yazısı dedik ama demek ki değilmiş. Cenab-ı Allah lafımızı yutturuverdi. Anlaşılacağı üzere bir ilave baskıyla daha karşınızdayız… Hepinize selam olsun, Merhabalar…
Başımızın yeni belası, Suriyelileri unutturan başka bir felâket olan Afgan meselesiyle başlamak istiyorum… Evvela sayılar. Muhalefet 1.5 Milyon; hükümetin ‘başı’ 300 bin diyor ve devam ediyor. Kayıtlı 120, kayıt dışı 180 bin diye. Her ne kadar mühendis de olsam, aklım ermedi. Mahalle bakkalı gibi düşünmeye çalıştım hiç olmadı. Aklım Kantin muhasebesine erseydi belki çözebilirdim…
A Sahip, kayıt dışı 180 bini nerden biliyorsun. Eğer biliyorsan kayıt içi demektir. Her şey bir tarafa, tahmin arkasına sığınmaya kalkarsan, diğer tahminlere de saygı duyman gerekir ve kimseyi yalancılıkla suçlayamazsın. Mütekabiliyet gereği aynı karşılıklara muhatap olabilirsin.
Gene Afganistan üzerinden devam edelim… Müslümanın Müslüman’a cihat ilan edemeyeceği gerçeğinden hareketle, kimin Müslüman, kimin olmadığını tespit etmemiz gerekiyor. Bu durumda, mesela İŞİD’in Horasan gurubu denilen ve Kâbil Havaalanın’da bekleyen Müslümanlara, intihar saldırısı düzenleyen bir çok kişinin ölümüne sebebiyet verenler mi Müslüman; yoksa bizimle aynı görüşte oldukları ilan edilen Talibanlar mı Müslüman? Mesela Boko Haram mı Müslüman yoksa kaçırdıkları veya katlettikleri mi?
Bu tespiti acil olarak yapmamız lazım. Yoksa kimin “Şehit” kimin “Niyazi” olduğu belirsiz olur.
Her gün haber bültenlerinde seyrettiğiniz Kabil’i bir değerlendiriverin. Bu psikopatlar mı ülkeyi kalkındıracak? İlim Çin’de bile olsa gidip alın diyen Peygamber’in (SAV) ümmeti bunlar olabilir mi? Okulları kapatan, kadınlara sokak ve çalışma yasağı getiren, okumalarını engelleyenler mi, “Cennet anaların ayağı altıdadır” diyen Efendi’mizin ümmeti…
O Yaradan Habibi’nin cenneti ayakları altına serdiği kadınların ayakları, Kabil’in pis sokaklarından mı esirgeniyor?
Aynı görüşte olduğumuz varsayımından hareketle, Sümeyye kızımız da bundan sonra burkasını giyip, evde mi oturacak? Diplomasını ABD’ye iade mi edecek? Emine Hanımefendilerin muhtemel durumları ne olur? Dahice gündeme getirdikleri etkinliklerin akıbeti tehlikeye girmez mi? Yanında erkek olmadan dışarı çıkamayacağına göre, erkeği de çok meşgul olduğunda ne olacak?
Bir başka anlamadığım konu da Havaalanı meselesi…
İlk önce korumasına da taliptik, ondan vazgeçtik, işletmeden vazgeçemiyoruz. Buranın, uyuşturucu ve kara para trafiği dikkate alındığında insanın aklına bin türlü şey geliyor. Acaba ‘Milyar Ali’nin mahdumları küresel kumarbaz Erkam Efendi’ler gene bir çanta maske ile Taliban liderini ziyarete gelebilir mi? Yoksa Maduro’ya yapılandan daha mı cömert davranırlar… Şeytan boş durmuyor ki, sürekli beynimizin içinde.
Bu arada toplam göçmen sayıları, memur zammı gibi her gün günlük borsaya tabi gibi artıyor. İlk başta dört küsûr denilmişti. Sonra beş milyona daha sonra da beş milyondan fazlaya terfi etti. Bu durum Reis’in elinin bereketinden mi kaynaklanıyor?
Afganistan mevzunu kapatmadan son bir soru… Biz NATO çercevesinde oraya neden gitmiştik? Taliban’ı terörist kabul edip, halkı onlardan korumak için. Peki şu an niye kalmak istiyoruz? Niye görüşmeler yapıyoruz? “Onlardan farkımız yok” yaklaşımını bir de bu açıdan değerlendirin…
Gelelim en önemli meselemiz olması gerekirken yedinci sekizinci sıraya düşen Kovid olayına…
Dikkatimi çekiyor uzun zamandır, yaklaşıyor ama bir türlü 20 bin olmuyor ne hikmetse… Vaka sayılarına göre fazla can kaybı var, acaba aşılamadaki başarıdan mı kaynaklı? İngiltere Almanya derken Fransa’da bizi kırmızı listesine aldı… Genel duruma bakıldığında, bizden kötü durumda olanlar kırmızı dışında. Peki biz niye kırmızıdayız? İngiltere, diplomatik nezaketi bir kenara bırakarak, rakamlarımıza güvenmediğini açıkladı. Hükümetin buna tepki verdiğini hatırlamıyorum. Tam “Eyyyy”lik bir durum varken niye sessiziz… Ne zaman şapkamızı önümüze koyup düşüneceğiz? Biz bu duruma nasıl geldik… İnsanın utancından kafasını kaldırası gelmiyor.
Enflasyon rakamlarından işsizlik rakamlarına; Merkez Bankası rezervlerinden, büyüme rakamlarına kadar durumu yaşadığımızdan, kimseye kızamıyoruz bile.
Okulların açılmasına bir kaç gün kala kaos sona ermiş değil. Herkes bir şey söylüyor ama benim düşüncem netleşti bile. Bir uzmanımız ‘bu seneyi de kaybedersek bu nesil gider’ demişti. İşte olayın sırrı burada gizli. Cahilden medet umanlar için bulunmaz fırsat. En ufak bir olayda kapat gitsin. Körün istediği bir Allah’ın verdiği iki göz olur…
Bu arada ezber bozulmadı. 30 Ağustos Hutbesinde Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK gene es geçildi. Bence çok da iyi oldu. Düşünün bir kere… Diyanet İşleri Başkanı Deli Kadir, Ayasofya İmamı gibi adamlar (!) rahmetliyi övüyor olsalardı ne yapardık? Kendi kendimizi, “Acaba doğru yolda mıyız” diye tartmamız gerekirdi.
Gençlik dönemlerimin bir olayıdır, arkadaşlarım, şaibeli ahlaki eksikleri olan bir kişinin aramıza katılmak istediğini söylediler. Sakın! dedim. Onun karşı tarafta oluşu avantajımızdır diye de ilave ettim. Bu zavallılarla iyi ki aynı safta değiliz…
Hafta sonu beraber olmayı diliyorum. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nızı tekrar kutluyorum… Hepiniz Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız.