Reyis, ablasının kızına bağlı, menfaat şebekeleri destekli isimleri teker teker depoya atıyor. Bu iş, MHP’yi ürkütmeden yapılmaya çalışılıyor. Sayıya ulaşıldığında, Sinan Ateş cinayeti dahil birçok şey aydınlanabilir. Ca – Ce de elindeki dosyaları ortaya döker. İkinci, 17 – 25 yaşanır. Reyis, önceki ortağında olduğu gibi, yoldaşını yarı yolda bırakır, bütün olumsuzlukları, üstlerine yıkarak par-û pâk yoluna devam eder…
Bir insanın umudunun kalmamasını düşünebiliyor musunuz? Bundan daha büyük bir felâket var mı? Yaşama azminin yok olması, nasıl bir durum. Bir ülkede, emekli bile olunduğunda ev almak, araba almak, Avrupalı akranları gibi, Dünya turuna çıkmak hayal olmuşsa, hane ile hapishanenin, hemen hemen farkı kalmamış demektir. Memleketi yönetenler, halkın bu durumunu yok saydı. Kimse bir şey bekleyemez hatta hayal bile edemez duruma geldi… %15-20’lik bir kesim, çılgınlar gibi harcarken, geri kalanlar sefalet girdabında yok olup gittiler… Bir aralar Türkiye, küçük Amerika olacak denilirken maalesef, küçük Hindistan olduk… Biraz geciktirdik değil mi. Herkese Merhabalar olsun…
Yazıya başlayana kadar kafamızda, mutlaka bahsetmemiz gereken birçok konu oluşuyor ama, başladığımızda, bir de bakıyorsunuz ki, farklı konularla satır alarmına ulaşmışsınız. İşte şu an böyle bir durumun içindeyim… Bizim derhal AB tam üyelik sürecini sonlandırıp, muhtemel tehlikelerden uzaklaşmamız gerekiyor... Ben bu adamların doğru yolu bulacaklarına inancımı da kaybettim… İsveç Başbakanı uçağa karısını da bindirdi diye yer yerinden oynadı. O yetmez gibi iki Baltık ülkesi, ABD’deki NATO zirvesine gitmek için birlikte ufak bir uçağa bindiler… Bunlarla ilişki kesmek yetmez. Oralarda yaşayan soydaşlarımızın, ülkemize girişleri de yasaklanmalı. Maazallah, ahlakımızı bozar bizi de kendilerine çevirirler… En kısa zamanda, önce zırhlı araçlar daha sonra korumaların ve de karşılayıcıların oldukları devasa uçakları buralara yollayıp, Reyis’in de Bilal oğlan ve Emine ile birlikte Başkent havalimanlarına inmeleri gerekiyor. Uçağın kapısında mutlu aile fotoğrafı sonrası, Malmö – Göteborg maçını seyrettikten sonra, cümbür cemaat Yurda dönmeleri şart… Bu keferelerin akılları başlarına gene de gelmez ama biz elimizden geleni yapmış olalım.
Biri katil olmuşsa, cinayeti görenleri de öldürmek zorundadır. Bu iş uzayarak gidebilir… Siyasette de buna benzer durumlar vardır… Yaptıkların, başka yapacaklarını ya doğurur ya da tetikler. Bu olay senin yok olmana kadar devam eder. Daha doğrusu, silinme sürecinin başlangıcı ve de habercisi, şuursuz saldırılardır. RTE bu yola girdi. Dozu arttırmaktan başka çaresi de yok. Yirmi yıldır alınmayan, üstelik kendi partidaşlarının borcu yeni gelenlerin, hesaplarından kesilecek kasalarından alınacak. İş yaptırmayarak, siyasal rant yaklaşımı, elde patlatabilir. Unutulmamalıdır ki, halkımız hep mağdurun yanında olmuştur. Canı yanan eşek, atı sollar, sözündeki gerçeği de unutmayalım. Kolu kanadı kırılanlar, olağanüstü çabalar oluşturabilir. Bu da size çok ağır neticeler, umulmadık siyasi hezimetler getirebilir…
Gelelim sokak hayvanları üzerinden, gündem saptırma çabalarına… Dil bilgisi ve kavramlar silsilesini de katlettik. Herhalde, ilmi görünümü olsun diye “Ötanazi” kelimesini de dejenere ettik. Bre şapşallar. Ötanazi, bir insanın çektiği acılardan dolayı ve de yaşama şansı kalmadığında, kendi isteğiyle, bir hekim aracılığıyla, hayatını sonlandırmasıdır. Hayvanların öldürülmesi, bu tanımın neresine uyuyor? Geçenlerde, bir haber programa gelen mesajı dinledim. Diyor ki, “yakında masraf oluyor diye 65’e gelenleri de öldürürler.”… Seyirci haklı ama kesinlikle olmaz. Bir kişi vardır ki O da +65 ama kılına dokunamayız. Gerçi referandum yapsak kesin ötanazi kararı çıkar ama…
Şimdi de gelelim, bizim evin kızıyla, uzun boylu oğlumuzun birlikte çektirdikleri resmin şifrelerine… İYİ Parti’den istifalar, toplu değil ama, toplu şiddetinde, peyderpey yaşanıyor. AKP, son çare olarak, CHP oylarıyla seçilen ama toplamının oyu bir milletvekili çıkaramayacak, kitleyi yani Truva Atlarını yedekte tutuyor. Bulundukları y erde siyasi gelecekleri olmayan kitleye, ufak tefek vaatlerle, saflara katmak çok kolay. Reyis, ablasının kızına bağlı, menfaat şebekeleri destekli isimleri teker teker depoya atıyor. Bu iş, MHP’yi ürkütmeden yapılmaya çalışılıyor. Sayıya ulaşıldığında, Sinan Ateş cinayeti dahil birçok şey aydınlanabilir. Ca – Ce de elindeki dosyaları ortaya döker. İkinci, 17 – 25 yaşanır. Reyis, önceki ortağında olduğu gibi, yoldaşını yarı yolda bırakır, bütün olumsuzlukları, üstlerine yıkarak par-û pâk yoluna devam eder… Muhtemel gelişmeleri, bir paragrafa sığdırarak anlatmaya çalıştım… Tarih tekerrür eder mi, yoksa, Ca – Ce aldığı derslerle tekerrür ettirmez mi, orasını zaman gösterecek…
Kimsenin gözü buğulanmasın, zarı zarı da ağlamasın, şunun şurasında bir gün sabredeceksiniz, yarın buradayız…Peki, yarın mı ne olacak, ona da Allah kerim… Hepinizi Yaradan’ıma emanet ediyorum. Hoşça kalınız…