Herkes elinde Anayasa ve hukuk kitaplarını göstererek haksızlıklara uğradığını söylüyor. Bu normal şartlarda ve ileri demokrasilerde kayda değer bir durum arz eder ama mevcut şartlarda lokal bir hukukun geçerli olduğu durumlarda hiçbir anlam ifade etmez. Bir kişinin yazdığı ve uygulattığı hukuk, ana hukukumuz haline gelmiştir. Sistem, güç ve iktidar elinden gittiği taktirde mahvolacağını biliyor. Bu yüzden, özel hukukunu acımasızca uygulayacak. Kimse fasıla beklemesin, artan sıklık geçerli olacak. Hepimiz tutuklanıp, karakola veya savcılığa giderken, suçumuzun yolda oluşturulacağını bilmek durumundayız. Yatarı olmayan davalarda aylarca iddianame hazırlanmayacak ve siz içerde insaf bekleyeceksiniz…
Çok yorulanların, bilhassa zihnen yıprananların klasik lafıdır, “Beynimi boşaltmaya ihtiyacım var” derler. Öyle zamanlardan geçiyoruz ki, beyin motorumuzun hiç durmadan ve de en yüksek devirlerde çalışması gerekiyor. Gaflet içinde veya seyredelim bakalım ne olacak, denilecek zamanlarda değiliz. Hepinize merhabalar olsun. Türkiye her daim, birden büyüktür.
Türkiye’de hala anlaşılmayan bir olay var. Herkes elinde Anayasa ve hukuk kitaplarını göstererek haksızlıklara uğradığını söylüyor. Bu normal şartlarda ve ileri demokrasilerde kayda değer bir durum arz eder ama mevcut şartlarda lokal bir hukukun geçerli olduğu durumlarda hiçbir anlam ifade etmez. Bir kişinin yazdığı ve uygulattığı hukuk, ana hukukumuz haline gelmiştir. Sistem, güç ve iktidar elinden gittiği taktirde mahvolacağını biliyor. Bu yüzden, özel hukukunu acımasızca uygulayacak. Kimse fasıla beklemesin, artan sıklık geçerli olacak. Hepimiz tutuklanıp, karakola veya savcılığa giderken, suçumuzun yolda oluşturulacağını bilmek durumundayız. Yatarı olmayan davalarda aylarca iddianame hazırlanmayacak ve siz içerde insaf bekleyeceksiniz… Yetiştiğim Ocak’ın Başkanı, Ülkücü terbiyesini bir kenara bırakıp, eski bir ağabeyini, bir partinin genel başkanını kamuoyu önünde ve de yayın kuruluşları vasıtasıyla rahatlıkla ve alenen tehdit edecek, uyarı bile almayacak ama bizler bir hastaneyi tenkit etsek, ” Halkı kin ve düşmanlığa …. ” olacağız. Hukuk koyucunun oğlu, İstanbul’un en işlek yerinde miting yapacak. Boykotlar ilan edecek ama Ana Muhalefet Partisi ve mevcut durumun birinci partisine aynı imkanlar sağlanmayacak. Yaptığı boykot çağrıları siyasal linçe uğrayacak… ABD de tutuklanan Rümeysa için ağıtlar yakacağız ama İstanbul’daki 301 gence “Oh olsun” diyeceğiz. Gerçi Rümeysa kızımız, bir Arap topluluğu için değil de mesela Doğu Türkistan, Kerkük gibi yerler için tepki koysaydı, en kısa yoldan, “Faşist” olur, iyi olmuş denir, Trump’a teşekkür bile edilirdi… Örnekleri sabaha kadar saysak bitmez. Yapılacak tek şey, mevcut duruma göre pozisyon almaktır. Bunun için de bir siyasal teşekkülün veya STK’ların öncülüğü gereklidir. Bu arada kimse halkın genel davranışlarını kendi hanesine yazma gayretine girmesin. Topyekûn direniş ve Anayasal tepki anlayışı içindeki mağdurlar ordusunun önünde kimse duramaz. Sürüyü muhafaza edemezsek, yok olur gideriz. Aklıma, çok eskiden katıldığım Antalya’daki Türk Devletleri Kurultayında haykıran, Doğu Türkistan’ın yiğit evladı İsa Yusuf Alptekin’in haykırışı geldi… “Sürüden ayrılanı Börü(Kurt) kapar” Bir kibrit çöpünü kolaylıkla kırabilirsiniz ama beş tanesini yan yana koyun, kıramazsınız… Başta Ümit Hoca olmak üzere, içerde rehin tutulan herkes, sizleri sindirmek ve de korkutmak için oralarda. Sessizliğiniz, bu mağdurların yanına daha da çok kimsenin intikalini sağlar. Tepki ve direniş, onların da dışarı çıkmasının çabuklaşmasını sağlayacak anahtarıdır.
Her yol Roma’ya çıkar diye bir söz vardır ya, işte olay tam oraya doğru gidiyor. Ne diyorduk… Seçimde Mansur Yavaş Cumhurbaşkanı Adayı, Ekrem Yardımcı olsun. Ondan sonra İmam devam eder… Realite olayı nereye sürükledi…Gene aynı yere, biraz gecikme ile… Yavaş, Cumhurbaşkanı seçilir. Sonra gerçek ve bağımsız mahkemeler devreye girer. İmam muhtemelen aklanır ve de diploması iade edilir. Bunun üzerine Yavaş tarafından özel yetkili Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atanır… Her gün çuvalla akıl veriyoruz. Hem de beş kuruş istemeden. Mal ortada ister alın ister almayın…
Bir turp muhabbeti aldı gidiyor. Adı var kendi olmayan bu turpları, açıklamaya karar verdik. Bugün başlayacağız, zaman zaman da başkalarını gündeme taşıyacağız… Turp-bir… Hatırlayın, Damadın beyanlarıyla doğalgaz ihracatçısı olmuştuk. Şimdiki durum ne… Rusya Federasyonu’na 20 milyar $ gaz borcumuz var… Peki doğalgaz ihracatçısı olan bir ülkenin, Ruslardan 20 milyar dolarlık gaz alması, Yüce Divanlık bir olay değil mi? Mesela, Suudi Arabistan, Venezüella dan petrol alsa ne dersiniz?
Final: Bu adı Özgür denilen adam (!), kripto mu, değil mi; demokrat mı, değil mi; İktidarı istiyor mu, yoksa öyle mi görünüyor bu ve bunun gibi birçok şeye henüz karar veremedim… Beyin fukarası, çıktı Yozgat’ta, hem de Ülkücülerin toplam olarak değerlendirildiğinde birinci parti olduğu bir yerde, gene Deniz Gezmiş’ten bahsetti… İktidar karşısındaki organize olmuş en büyük kitle olduğundan konuşmak zorunda kalıyoruz… Sen, milliyetçi demokratlara çağrı yapıyorsun, davet ediyorsun ama onların yarasına tuz basıyorsun. Bu ne perhiz… İnsanlar rakam değildir, bu yüzden sayı vermeyeceğim. Türkiye 12 Eylül 1980’e kadar en akıllı en verimli neslini mezara yolladı. Bunun taraflarından biri, Filistin’de, Bekaa Vadisinde eğitim görüp gelen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıdır… Bu Özgür, marjinal bir iki komünistin oyunu almak için en az %20-30’luk bir kitleyi karşısına alıyor… Bizlere ihtiyaç varken, kimse sinir uçlarımıza dokunmaya teşebbüs etmesin, o sayfaları iyi, kötü yönleriyle kapattık. Kan davası güdenler kanlarında boğulur… Bunun perde arkası ve de derin yaklaşımı, ben iktidar istemiyorum, olmamak içinde örtülü her hareketi yapacağım, demektir… CHP’nin A, B, ….Z planı İmamoğlu demekle de, kamuoyundan en yüksek oyu alan Mansur’u dışarı itti… Bizi onu aday yapmaya itiyor… 100. 000 oy, on dakikada bulunur… Toy çocuk, kriptoluğunu askıya almıştım, indirmek üzereyim bilesin… Bir canım kardeşin, bir parti genel merkez yöneticisi bana bile söyledi… Gelsin Parti’mizden aday olsun, başımız üstünde, dedi… Şimdilik bu kadar ama dilimin ucundakileri taşıma gücüm tükenmek üzere… Herkes aklını başına alsın…
Fenerbahçeliler. Sizler adına inanın sizden daha çok üzülüyorum. Bir maç yahu, sadece bir maç bile arkanıza yaslanıp rahat seyredemediniz. Başarılı yerlilerin kovulup, tatilcilere itibar edildikçe hep tenkit ettim ve de akıbeti paylaştım. Bu da devrini doldurdu. İstirahatini yaptı, paraları istifledi, transfer komisyonları da bonus oldu, yüklü bir tazminatla da artık ülkesine dönebilir. Olay aynı dediğimiz gibi ve harfiyen tekrar çıktı. Çıkmaması için çok dua ettim… Canım kuzenim Emekli Adana Milletvekili, İbrahim Cevher Cevheri’nin, Uluslararası projelerin değerli mühendisi diğer kuzenim Kerem Ezer’in bir saniye üzülmesi beni günlerce üzer… İnanın onlar ve onlar gibi milyonlar adına çok ama çok üzülüyorum. FETOŞ’un karşısına kaya gibi dikilmiş bir takımın, FETÖ Şubesi olmuşa karşı üstünlük kurmasını isterdim… Ali Efendi sana da çok seslendim. Arkandan teneke çalacaklar demiştim, hatırla…
Hepinizi Yaradan’ıma emanet ediyorum. Hoşça kalınız…