Bu Memlekette hepimiz tesadüfen yaşıyoruz. Güvenlik diye bir şey maalesef yok…Sadece Beştepe güvende gerisi hikâye… Terör unsurları adeta dalga geçiyorlar. Güvenlikten sorumlu, İçişleri Bakanlığı önünde eylem-saldırı yapıyorlar. Sonra, en önemli ve mahrem tesisimize eylem koyuyorlar… Ankara’da AVM’ye girerken bile (Panora) bagaj kontrolü yapılıyor ama Türkiye’nin en stratejik yerine elinizi kolunuzu sallayarak girebiliyorsunuz. Teröristler, öldürdükleri taksi şoförünün cesedini bagaja koyuyor. Biliyorlar ki bakılmayacak…
Gelmiyor bir türlü. Gelse de geçmek bilmiyor. Yarından bahsediyorum… Ona ne kadar çok ihtiyacımız varmış. Yaradan’ın kuralı olmasa, maazallah isyan edeceğiz. Bu yaşta 57 yaşında değil şu anki bizim yaşlarımıza kadar, hadi oda olmadı bir on sene daha yaşasaydı, ülke bu hale düşer miydi? Hepinize Merhabalar olsun can dostlar…
Bu Memlekette hepimiz tesadüfen yaşıyoruz. Güvenlik diye bir şey maalesef yok…Sadece Beştepe güvende gerisi hikâye… Terör unsurları adeta dalga geçiyorlar. Güvenlikten sorumlu, İçişleri Bakanlığı önünde eylem-saldırı yapıyorlar. Sonra, en önemli ve mahrem tesisimize eylem koyuyorlar… Ankara’da AVM’ye girerken bile (Panora) bagaj kontrolü yapılıyor ama Türkiye’nin en stratejik yerine elinizi kolunuzu sallayarak girebiliyorsunuz. Teröristler, öldürdükleri taksi şoförünün cesedini bagaja koyuyor. Biliyorlar ki bakılmayacak… Sadece teröristler mi bu kadar pervasız, hayır… Yunan, Bodrum’a geliyor… Datça’ ya geliyor… Karaya çıkıyor…Alacağını alıyor. Adeta dalga geçerek, sınırlarımızın nasıl korunduğunu yüzümüze çarpıp gidiyor… Üstelik bize ait olan adaları işgal edip mangal partileri yapıyorlar. Peki bizim sahte kahraman ne yapıyor? Hiç düşünmeyin, ben söyleyeyim. Sadece bakıyor… Gel de İsrail’i takdir etme… Yahudi köpekler ne Hamas ne de Hizbullah lideri bıraktı. Bir tane üst yönetici kalmadı, hatta liderlik için adı geçenleri bile yok etti…
TUSAŞ saldırısından sonra F-16’lar kalktı, 30-40 PKK hedefini vurdu. Bir içimiz soğudu ki, sormayın gitsin… Efendiler, siz bizle kafa mı buluyorsunuz? 1– O hedefler belli idiyse, bu zamana kadar ne beklediniz? 2- Yoksa, olası durumlarda, halkın gazını almak için, yedek hedefler mi depoluyorsunuz? 3- İngiliz, Amerikan, İsrail istihbaratıyla iç içe yaşayan, onlarca yıl çatışan bir örgüt, bu saldırıyı mutlaka beklerdi. Bu yüzden boş binalara tiyatro oynadığınızı düşünüyorum… Keşke iki sarhoş olsalar problem yok, bir müddet sonra ayılırlar. İki bunak, bize ABD + İsrail hedefi olduğumuzu şırınga ediyor. Ayrıyeten de olabilir, ama bu bunakların maksadı başka. Olası tehdit oluşturup, durum muhafazası oluşturmaya çalışıyorlar. Nihai netice, Apo İtiyle temasın ve de ortak hareketin iç cephe bakımından gerekli olduğu beyinlere kazınırken, RT’nin yeniden seçilebilmesi için gerekli senaryoların hayata geçirilmesinde DEM desteği hedeflenmekte… Bakalım, akılsız Türkmen, bu tezgâha düşecek mi?
Efendiler, siz bizi diğer milletlere karıştırıyorsunuz… Arap’a höt dersin, al sana bir şut der. Ülkesini bırakır, kaçar gider. Türk, bunlardan farklıdır… “Ya İstiklal ya ölüm” düsturumuzdur. Akif’in dediği gibi, son ocak sönene kadar savaşır. Rahmetli Mustafa Kemal ATATÜRK ne demiş… “Toroslarda, bacası tüten, tek yörük çadırı bile kalsa, umut var demektir“. Bu Ülke işgal edilemez değil ama, işgalciler ancak bizim olmadığımız bir yere girebilirler… Bu yüzden kimse bizi korkutmaya kalkmasın. Kurtuluş Savaşını incelesinler, yeter…
Yaşanan tüm olaylar dikkate alındığında, kimsenin, hiçbir meslek grubunun dokunulmaz olduğu kabul edilemez. Hakimler, savcılar, aldıkları siyasal kararlarla, hükümetin sopası konumuna geçmelerinden dolayı dokunulmaz, eleştirilemez, değildirler… Davayı alırken, müvekkilimi kaça satarım hesapları yapan avukatlar da dokunulmaz değildir… Yeni doğmuş çocuk hayatı üzerinden, menfaat temin eden, hastadan fazla para alıp, ucuz Çin malı malzeme kullanan, ölüden sökülen steni tekrar kullanan, komada acil hasta sedyede beklerken, hemşire odasında kakara kikiriyle çay içen, hasta azarlayan, vs vs doktorlar da dokunulmaz değildir… Anayasa’nın ilk dört maddesine bir çentik daha atan, birileriyle aynı kaba pisleyen, İstanbul Baro Başkanı da dokunulmaz değildir... Adını, dürüst gazeteci (!) duayen gazeteciye çıkarıp her türlü melaneti, sahtekarlığı yapanlar hiç dokunulmaz değildir… Kendilerini, mesleklerine adamış, cansiperane çalışanları tenzih ediyorum, kusura bakmasınlar ama, onlar alınacak diye çürük elmaları görmezden gelemeyiz…
Yarına bir şeyler kaldı mı, hele bir yol torbaya bakayım. Az buçuk var… Peki ne olacak, bugünkü gibi sabahı bekleyeceksiniz. Anlaştık mı, demek ki mesele yok… Hepiniz Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız…