O meşûm ay geldi. Güneş pile pırıl pırıl olsa, gözüme kasvetli görünüyor… İnanın dostlar içim kapkara. Hiç bir şey yapmak istemiyorum. Elimden gelse 10 Kasım tarihini bütün sebep ve neticeleriyle birlikte iptal ederim… Hepinize Merhabalar…
Hemen, “Bizi kim eşek yerine koydu” köşesiyle açıp, bu işi aradan çıkaralım. Esasında olay “Komiklik” köşesiyle de ilgili ama ana köşemizin her zaman önceliği var…
Asrın lideri, elçiler krizinden(!) sonra üstelik ABD’li gazetecilere beyanat veriyor. “Biz sürekli taarruzdayız. Benim kitabımda geri adım olmaz” diyor… “Bu can bu bedende olduğu müddetçe, rahibi kimse elimizden alamaz” lafını unutmuş görünüyor…
Hadi O unuttu, 5-10 maaşlı bir çuval danışmanı var. Hiçbiri ikâz etmiyor mu? Akıllarına gelmedi desem, Türk asıllı Alman gazeteciyi de mi unuttunuz. Merkel’in bir telefonuna, uçağına kadar götürmüştük ya… Bu komiklik kısmına daha çok uyar diyenlere söyleyecek fazla lafım yok… Yoksa RTE, bizle alakası olmayan başka bir kitaptan mı bahsediyor anlayamadım…
“Verin yetkiyi bu kardeşinize, dolar, faiz ne olacak görün” derken RTE’nin ne demek istediğini tam olarak anlamamışız ama şu an anladık. Gel gör ki bu saatten sonra da yapacak bir şey yok…
Konudan uzaklaşmadan söylemek istiyorum. Dolar-Faiz kısmındaki ani dikey yukarı hareketlerden önce kim bol miktarda döviz topladı ve sonra da sattı? Bunların mutlaka araştırılması gerekir. Müstakbel iktidarın en birinci işlerinden biri kesinlikle bu olmalıdır…
“Devri sabık yaratmayacağız” fikrinden çark eden K. Kılıçdaroğlu’ndan sonra, Bebecan devreye girdi, boşluğu kapattı. Daha önceleri, “Truva atı” uyarısı yaptığım Ahmet Devitoğlu’yla birlikte çok dikkat edilmesi gereken noktadalar…
Temel’in ne yapacağı belli olmaz, neticede molla hem de karasından…
Çok sevgili bir dostumun ikazına katılıyorum. HDP dahil hiç kimse olmadan şu an iki olan ( CHP-İYİ ) partilerle halka umut vermek ve iktidara talip olmak, bence de en doğrusu. Bu konudaki şaibe ve spekülasyonların derhal ortadan kaldırılması gerekiyor. Mevcut durumda HDP’yi de yok sayamayız ama fazla yan yana durmakta şu kritik günlerde “Az tamah” pozisyonu oluşturur…
Kendilerine umut bağladığımız kimselerin kimisi çok başarılı, kimisi beklenenden uzak. Ekrem İmam havaya girmiş gibi görünüyor. HDP ilişkileri, bana çok hoş gelmiyor. Yurt gezileri farklı yorumların kaynağı. Köroğlu’nun torunu Tanju Başkan sanki ikinci sıraya oturmuş gibi. Partisiyle ilgili problemleri hallederse her an alternatif olabilecek seviyede…
Mansur Başkan açık ara önde. İşine bakıyor ve de her gün mevcut kadar üstüne koyuyor. Kendilerine ilk başlarda bunu tavsiye etmiştim. Okudular mı bilmiyorum ama beklenenin üzerinde ilerliyor. Yaptıklarını yazmaya mecalim yok. Hakikaten, yıldız değil güneş gibi parlıyor. Ankara’nın tartışmasız tek umudu oldu. İnşallah Türkiye’yi de esirgemeyecek…
Kısaca özetlersek benim umut sıralamam, Mansur-Tanju-Ekrem şeklinde. Halkımızın en azından birinci sıra için aynı düşündüğünü de görüyorum…
10 Elçi şov devam ediyor. Hükümetin çavuşu, bunların hepsinin evine herhalde kamera yerleştirmiş ki, kimlerin bavullarını toplamaya başladığını, kimlerin ucuz uçak bileti aradığını vs. her şeyi biliyor. Yahu, bu artık “Eşek yerine koymanın” da ötesine geçti…
Sen, Biden’sizle görüşmek için ülkemizin itibarını yerle bir edeceksin, G-20’de taa öbür uçtan gelip el sıkmaya çabalayacaksın, üstelik o ülkenin elçisini de sınır dışı edeceksin, doğal olarak onlar da mütekabiliyet gereği aynısını anında yapacaklar. Yapmayın beyler yapmayın… Bizi yok sayın ama bu kadar da hafife almayın…
RTE en önemli konu olarak F-35’leri gösteriyor. Bunu soracağını söylüyordu. Ben bu konunun fazla gündeme geldiğini zannetmiyorum.
Elçiler olayı maşallah torba yasa gibi. Neleri gündemden düşürmedi ki…
Türkiye şu an itibariyle, terörü finanse eden ve kara para cenneti bir ülke olarak değerlendiriliyor. Sonunda bu da başımıza geldi ama kimsenin umurunda değil. Dünyada devleti yönetenlerin hangi şartlarda gidecekleri farklı olabilir ama üç aşağı beş yukarı aynıdır. Gel gör ki ülkemizde hiç bir şeyin böyle bir gücü yoktur. Ne olursa olsun ne yapılırsa yapılsın kimseyi yerinden kıpırdatmak mümkün değildir…
Avrupa’da ve Amerika’da bir müddettir tedarik zincirinde krizler var. TIR şoförlerinin maaşı iki katına çıktı ama sıkıntı gene devam ediyor. Bu işin ilelebet böyle gideceği anlamına gelmiyor. Raflar geçici olarak kısa süreliğine boş kalabilir. Bu elektrik kesintisinde marketlerde mum tükenmesi gibi bir şey. Bugün yarın dolduklarında onları boşaltacak insanlar, ceplerinde mebzûl miktarda parayla mevcutlar.
Ya bizde?…
Raflar sürekli dolu ama elini rafa uzatacak babayiğitler yok denecek kadar az…
RTE, markete gidip ana mallar haricinde 1002 TL harcıyor. Peki 2800 TL asgari ücret alan vatandaş, ana kalemler bile olsa bu parayı harcayabilir mi? Onlarda raflar boş, bizde dolu demek, ya alay etmek ya çarpıtmak, ya hesap bilmemek ya aklımızı yok saymak veya başka bir şey anlamına gelir…
Bundan onlarca yıl önce Türkmenistan’a yaptığım seyahat aklıma geldi. Yardımcı sunucum Kıvanç Nurberdi ile Aşkabat sokaklarında dolaşırken anlattılar. Rusya öyle bir propaganda sistemi kurmuş ki, “ABD’de insanlar açlıktan ölüyor. Bizim düşmanlarımız ama gene de yardım etmeliyiz ” diye halktan para toplamışlar. Bizde raflar dolu, onlarda boş lafından sonra aklıma geldi. Ya zavallıları kurtarmak için maaşlarımızdan kesinti yapılırsa?
En iyisi sesinizi çıkarmayın, oturun oturduğunuz yerde, ne denirse de “He he he, Reyis’im çok yaşa” deyiverin, ölmezsiniz ya…
Şimdilik kaydıyla aranızdan ayrılıyorum. Hepiniz Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız…