Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Gerçek fahişelerden korkma, her mesleğin bir fahişesi vardır onlardan kork

featured

Bir büyüğüm derdi… Gerçek fahişelerden korkma, her mesleğin bir fahişesi vardır onlardan kork… Şu an bariz şekilde görünen, siyasal fahişelerin, hayatımıza hükmettiğidir…

 

Hangi dalda olduğu belli değil…” Bu laf, ekibimizin en efendisi, TRT’mizin Emekli Muhasebe Müdürü Yahya Erecek‘lerin, benim için sarfettiği bir laf… Kime demiş? Ağamız, ekibimizin başı, eski Müdürlerimizden Müslüm Ağabeyimize… Elhak doğru. Kısa süre içinde Ilgaz’lardan,  bir düğün için kısacık Ankara, arkasından İstanbul, şimdi de Datça… Ben daldan dala konarken o dalında tünemeye devam etti. Hepinize ve bütün dostlarıma Merhabalar olsun mu?

Eski Kızılay başkanını tanımayanınız yoktur… Sadece biz mi, onu bütün dünya tanıyor... Hani, vergi kaçırmak değil ama vergiyi dolanmayı icat eden, hani, asrın felaketinde, çadır satan ve bir sürü akıl almaz işi çok kısa zamana sığdıran, muhteremi… Şimdi sıkı durun… Kerem Kınık’a Kızılay Yönetim Kurulu tarafından, “İyilik ve merhamet elçisi” unvanı verildi. Bu şu demek… Ömür boyu, katılacağı bütün dış etkinliklerin masrafı Kızılay tarafından karşılanacak ve daimî makam aracı olacakCebinizden bir şeylerin daha uçup gittiğini hissettiniz mı? Merak etmeyin, telaş buyurmayın, elinizi attığınızda hissedersiniz…

Belanın, tehlikenin büyüğü için, bir de gidip adamlara yalvarıyoruz. İçişleri Bakanı da şu andan itibaren “Bakamayansıfatına, alnının teriyle hak kazandı. Arap kanalına çıkıyor, gelin ev alın hemen vatandaşlık verelim, diyor… Ve ekliyor, bende bekleyen hiç bir evrak yok, hemen imzalıyorum diye de garanti veriyor… Biri bana, bir ülke daha başka nasıl satılabilirim, anlatır mı? Anadolu Türksüzleştirilirken, dışarı kaçıp gidecekleri de keselerini dolduruyor… “Bir Diyanet İşleri Başkanından ne beklersiniz?” diye soracak olsanız, “Mekke’ de, Kâbe manzaralı ev almasını beklerim”, diye cevap veririm. Peki, bizimki ne yapıyor? Londra’dan ev satın alıyor… Ezan susmadı, Bayrak inmedi diye hamaset yaparken, ezanın olmadığı, başka bayrağın dalgalandığı yerde işin ne? Ahhh, Kripto Kemal, ahhh, bütün bunları yaşandıkça, sana sürekli, beddua ediyorum. Boyun posun devrilsin, en kısa zamanda, bu milletin başına belâ olma süren dolar, inşallah… Aleviler demokrat, onurlu ve dürüst kimselerdir. Sen onu da beş paralık ettin. ATATÜRK’ün Partisini, ATATÜRK’ten kopardın… “Ben Dersimli Kemal” derken, karşısına dikildiğini anlamıştım ama, kimseye anlatamadım veya anlamak istemediler, bundan sonra anlayabileceklerini düşünmek bile suç olacak. O pazarı arsız ve yüzsüz sayesinde heba ettik. Edepsizin hakkını da teslim etmek gerekir. Çok direndi ama siyasal linçe uğradı… Aynı sistemler aynı teranelerle gene iş başındalar ve öncekinden iyi bir duruma gelebileceklerini düşünerek,  sadece sizleri kandırıyorlar.

Bu fikirlere ters düşse de Batı-Avrupa merakı her daim geçerli olmuştur. Sadece Ali Şerbaş için değil, birçok kimse, siyasal görüşlerinin tersi de olsa Avrupa’yı tercih etmiştir… Kamuoyunun “Kara Ses” olarak bildiği, salata malzemesi de, Suudi Arabistan veya İran gibi yerlere değil de Almanya’ya kaçmıştır... Fetoş niye, herhangi bir İslam Devletinde değil de ABD de? Mili Bakiye sisteminden kaynaklı Urfa Milletvekili olan Behice Boran ve onun gibiler ise ne Rusya ne Çin ne de Bulgaristan’ı vs. tercih etmemişlerdir. Kapitalizmin merkezleri ilgi ve yaşam alanları olmuştur. Her kes eşit ama ben biraz daha fazla eşitim, ne zaman şiar olmaktan çıktı ki. ABD’ye gidin bakın, ağzına kadar ABD düşmanlarıyla dolu, daha nice düşman ise Green Card almak için sırada…Bu tiplerin, baş tacı ismi olan Mevlâna Celalettin Rumi “Ya olduğun gibi görün veya göründüğün gibi ol” lafını, herhalde bunları düşünerek sarfetmiş olsa gerek… Bir büyüğüm derdi… Gerçek fahişelerden korkma, her mesleğin bir fahişesi vardır onlardan korkŞu an bariz şekilde görünen, siyasal fahişelerin, hayatımıza hükmettiğidir

Datça‘da kordon boyu dizilen, cafe ve lokantaların birinin önünde “Serap yolu sensiz, Eylül kadar sessiz” diye bir yazı vardır. Yıllardır da orada durur. Serap denilen yer, meşhur bir kafeterya. Kim bilir kaç tane yerel, kaç tane, yaz aşkına mekân olmuştur… Eeee Okullar açılınca, herkes evine dönünce, Serap Yolu da aşıklarından mahrum kalıyor ve “Serap yolu Sensiz, Eylül kadar sessiz” hükmü oluşuyor… Söyleyiniz bana. Sessizliğin hâkim olduğu bir ortamda, gönül fırtınaları koparan Eylül’den başka bir ay var mı? Bilim kurgu filmlerindeki gibi bir durum oluşsa… İnsanlar bulundukları ayda sabit kalsalar, tereddütsüz, Eylül’ ü tercih ederim… Yemeği acısız yiyemeyen bünyem gönlümü de hüzünsüz istemiyor. Gene gemi azıya aldık, hemen tedbir… Hepiniz Allah’a emanetsiniz. Hoşça kalın…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!