Bir Şubat gününden daha hepinizi saygı ve sevgiyle selâmlıyorum… Merhabalar, değerli okurlarım. İnsan menfi hiçbir şeyi kendi üstüne konduramazmış. Meselâ gençliğinde çok yakışıklı olan bir kimse, saçı başı döküldüğünde, yüzü gözü, buruş buruş olduğun da bile hala eski günlerinde ki gibi zannedermiş her şeyi… Genç kızlar dönüp dönüp bakıyormuş gibi gelse bile, yaşlı başlı hanımların bile ilgi odağında olmadığını fark edemezmiş… Bu sadece Hasan sadece Hüseyin için geçerli bir şey değil, bütün insanların hali… Bu yüzden ve de komik durumlara düşmemek için kişilerin ara sıra test uygulaması gerekir… Bu fikrin sahiplerinden biri olarak bende zaman zaman bu yola gidiyorum… Bir müddet sizlerle kesintisiz bir aradayız. Toplan 9-10 gün böyle gidiyor ve gidecek. Kendi kendime kapasitemi test ediyorum… Ölüm ilanlarına müracaat etmeden, her satıra bir veya iki kelime yazarak, satır boşlukları bırakarak, bir cümlenin etrafında dolanarak anlatılmak isteneni Âdem babamıza kadar dayamadan ortaya bir şeyler çıkartmaya gayret ediyorum. Taktir tamamen sizlere aittir… Bu test olayından açılmışken aklıma bu yaz eşimle birlikte yaşadıklarımız geldi. Öğünmek gibi olmasın, iyi şoförümdür. Direksiyonun hakkını veririm… Sadece sol elimle, sağ elimi boş tutarak her türlü risk alacak kullanım tarzım ve eğitimim vardır… Bu yaz Datça-Marmaris-Muğla yollarında testimi yaptım. Gençliğim gibi olmasa da aratmadı… Yalnız, Hanım, benzinliğe girdiğimde kendini zor attı arabadan… Adrenalinin zirvesine ulaştırdım kendisini…
Sohbetin tadı, şekeri geçermiş ama meselemiz sadece şeker değil. İsterseniz gelelim hal-i felaketimize…
Boğaziçi olayı çok değişik boyutlara götürülmek isteniyor… Bir karşı atak geldi. Ali Koç ve farklı bir kesim de işin içine sokularak taraf yapılmak isteniyor... Siyaset- Propaganda mühendisleri kıyasıya kavga ve üretim içindeler…
Bir Adam (!) AKP’nin seçim şansı olmadığı bir ilçe de aday değil, aday adayı bile yapılmıyor. Sonra bir bakıyorsunuz ki, dünya listelerine girmiş, Türkiye’nin en başarılı Üniversitesine Rektör yapılıyor… Atayanın, bu adamın kapasitesini bilmemesi mümkün değil. Peki niye? Bu sır, başka bir rektörün yaklaşımında saklı… Cahili seven ve onun ferasetine güvenen rektörü hatırladınız mı? BÜ olaylarının hemen ardından, sosyal medyada, öğrencilerin yaklaşımları sergilendi. Hemen hemen hepsi Yurt dışına gideceklerini söylüyordu… Sonra başka haberler servis edildi. Ortalama günde 500 kişi, dışarıya okumaya gidiyormuş ve dönmemeyi düşünüyormuş… Bir parantez açalım. AKP’nin seçmen profilini incelediğinizde, en yoğun kesim, okuma yazma bilmeyenler ve ilk okul mezunları. Yukarı çıktıkça, oranlar muhalifler lehine farklılaşıyor… Bu durumda her şeyi bana bırakmayın, taşları da yerli yerine oturtmayı sizler üstlenin…
Aynı konu üzerinde, mühendislerimiz çok çalışma yapıyor… En sonunda, klasik iyi polis-kötü polis olayı devreye sokuldu… Hem de bir taşla çok kuş vurarak… Adına hasbelkader Dekan denilen, ismini öğrenmek için hiçbir beyin sinir hücremi feda edemeyeceğim, salata malzemesi, üstüne vazifeymiş gibi beyanat verdi… Açıkça tehdit etti. Bir gece gelir işi hallederiz dedi… Kendini “Vurun Kahpeye” filmindeki sakallının yerine koydu… Bu arada cahil ve biatçı seçmeni rahatlattı, iste bir aslında buyuz diyerek mesajını verdi… Gelelim taşın değdiği diğer kuşa… Bulu Efendi danışıklı döğüşü fırsat bildi, olayı şiddetle kınadığını söyledi. Kendi kıt aklınca karşısında ki cephede gedik oluşturmaya çalıştı… Bu konulara ve oynanan oyunlara zaman zaman geleceğim ama şimdilik son bir yaklaşım… İstifa etse de Melih Bulu, Gelir AKın Kulu…
AKP Karadeniz kongreleri, siyaset tarihine, muhtemelen yüzyıllarca malzeme olacağa benziyor… Sağlık Bakanlığının sürekli ikazına rağmen, en yoğun ve riskli iki şehirde, kalabalıkların teşvikiyle kongreler yapıldı… Bu dönemin, Rize ve Trabzon polisleri, başka yerlere yaptıkları gerekli cezai işlemleri, burada da uygulasaydı, hazinenin nakit problemi kalmazdı… Bu fırsat kaçtı. Bana göre sonraları hepsinin, taksirle ölüme sebebiyetten yargılanması gerekiyor… Bilemediniz, en hafifinden “görevi ihmal” suçu olabilir… Kimseyi ayırt etmeden, herkese “Eyyyy” diye ayar veren RTE, Corona’yı da ihmal etmedi. En kuvvetli olduğu yerde meydanını okudu… Siyaset tarihine, balçık harflerle geçecek bir olay ise hepimizin canını okudu… Bir şehit ve perişan anası parti kongresinin, istismar malzemesi oldu… Zavallı kadıncağız sanki, “Hemen konuşturmazsanız, intihar ederim” demiş gibi işlem yapıldı. Başka bir rahat zaman tercih edileceğine “Şov” tercih edildi… RTE bunu hep yapıyor. Menfi uygulamayı da hatırlarsınız. Berçin’ in anasını nasıl yuhalatmıştı… Sosyal medyada dolaşan bir resim var. Rabia için gözyaşı döken birisiyle; 13 şehidin olduğu gün Kongrede şakalar yapan fıkralar anlatan kişi yan yana resmedilmiş… Kongre gafları bitmek bilmiyor…
Harekât için uzun zaman hazırlanıldığı söylenmesine her şeyin bilinmesine rağmen, niye 13 sivil diye bahsedildi? Hepsinin asker ve polis olduğu belliydi ve biliniyordu. Bir ikisi hariç. Ayrıyeten onlar da sivil değil gene devletin memurlarıydı… Gaf mı ararsın pot mu ararsın istismar mı ararsın. Tekmili birden hepsi mebzul miktarda vardı… Hele hele “Esir” lafı tüy dikti…[1] Efendiler, esir iki devlet arasında alıkonan kimselere denir. Siz PKK’nın ulaşmak istediği noktaya gelmesine zemin oluşturuyorsunuz… Bir canlı yayınım aklıma geldi. Yoğun bir telefon trafiği altında rejiyi yürütüyorum. KJ Operatörü yazı hazır dedi. Resim seçiciye seç dedim ama yazıyı görünce elle müdahale ettim… İsmin altında “Kıbrıs” yazıyordu. Bu Rumların tezi idi biz KKTC diyoruz… Eğer yazı Kıbrıs diye gitse idi, Rumlar o bölümü sürekli yayınlayıp, “Türkiye’nin resmi yayın kuruluşu da bizim tezimizi savunuyor” diye gol atabilirdi… Bunu ben düşünebiliyorum da devletin başı nasıl böyle bir hataya düşer? Bu bilgiden yoksunsanız, vay ki vay ülkenin haline…
Son: Hazırlanan senaryo, filme dönüşemedi. Ama siz günler önce fragman yaptınız. Çarşamba’yı bekleyin dediniz… Anlaşılıyor ki, rehineler ikinci planda. Ana maksat, şov ve oy devşirme… Bunu Ecevit te yapmıştı. O bağıra çağıra yapmadı. Uçak havada iken Apo itini taşıdığını öğrendik… O sadece koalisyonu bozdu, tek başına kalmaya çabaladı…
Yeter mi bilmem ama yeteceğini zannetmiyorum. Atalar ne demiş, anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az… Hepiniz Allah’a emanetsiniz. Hoşça kalınz
[1] Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin Rize, Aksaray, Eskişehir ve Konya 7. İl Kongrelerinde konuştu. Yapmış olduğu konuşmada Gara’da şehit edilen 13 kardeşimizden bahsederken, “Bu kardeşlerimizin bir kısmı 5 yıl, bir kısmı 6 yıl bu teröristlerin ellerinde esirdi.” İfadesini kullandı. (Basın)