Cumhuriyet’i ilân edildiği ilk günkü heyecan ile kutlamayı ne kadar çok isterdim. İnşallah o da 2023 gelmeden nasip olur… Tek tesellim, bu potansiyelin, ben ve benim gibi düşünen büyük kitle de varoluşu. Nefesi kuvvetli arkadaşlarımızın en önemli vazifelerinden biri de yüreklerdeki közü kapayan külleri üflemek olmalı. Yeni icat olan din marifetiyle uyutulan kitleleri tekrar kazanmak, onları fabrika ayarlarına geri döndürmek en önemli işlerimiz arasına girmeli…
Kurtuluş Savaşı’ndan kaçan bedbahtların torunlarıyla da hiç uğraşmayın. Onların içindeki ihanet ateşini söndüremezsiniz.
Evvela hepinizin Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum. Merhabalar…
Cumhuriyet dahil her şeyimizi borçlu olduğumuz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü anmadan ve de hatırlamadan hiç bir değerimizi layıkıyla hissetmemiz mümkün değildir. Cumhuriyeti sevenler ve Cumhuriyet’ten korkanlar arasındaki beyin savaşı hiç bir zaman tükenmeyecektir ama galibi her zaman, şartlar ne olursa olsun sevenlerden yana olacaktır. Bazı müsvetteler O’nu “reklam arası” olarak görebilir ama sonunda esas reklam arasının varlıkları olduğunu anlarlar…
Pozitif her şeyimizin mimarı Ata’mızdan bahsetmeye, onu anlatmaya ne ansiklopediler ne de kütüphaneler yeterli olabilir… Bir kısmı usûlen de olsa, büyük çoğunluk bu vesileyle ondan bahsetti. Bu sebepten belli bir doygunluğa ulaştığınızı tahmin edebiliyorum. Ben, hormonsuz kendi tespitlerimden birini sizlerle paylaşmak istiyorum.
İnsanlar iki kategoridir. Refleks kararlar verenler ve düşünüp taşınıp zor karar verenler. Bu ikisinin bir araya geldiği modeller yok denecek kadar azdır. Olanların adı da ‘dünya lideri’ olur. Sakın çakma ve zavallı basiretsizlerle, Ata’mız gibi komple liderleri karıştırmayın ve batasıca adlarıyla, o eşsizi yan yana getirmeyin…
Ata’mız, refleks kararlar konusun da fevkaladeydi. Trablus dahil olmak üzere, Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı’ndaki ani kararları, bu milletin ve coğrafyasının şekillenmesine vesile olmuştur… Bozguna uğramış askere, “Ben size ölmeyi emrediyorum”; yurt kurtuluşu esnasında geri çekilmek zorunda kalan Milli Ordu’muza, “Hatt-ı savunma yok sathı savunma vardır, o satıh da bütün vatandır” diyerek savaşı lehimize tersyüz ederek refleks karar isabet oranını %100’ün altına düşürmemiştir…
Bu seri kararların sahibi, bir çok konuda da ince eleyip sık dokuyarak sabırla uygun vaktin gelmesini beklemiştir. Hiç bir zaman, içindeki heyecanın, meselenin tamamını riske etmesine müsaade etmemiştir. İstanbul’dan ayrılırken beraberinde olan Cumhuriyet düşüncesi ve ateşi her gün kuvvetlenerek menziline ulaşmıştır…
“Bu milletin kaderine, milletin iradesi karar verecektir” derken, ipucu verse de 28 Ekim gününe kadar sabırla beklemiştir. Nihayet Çankaya Köşkündeki akşam yemeğinde, “Beyler yarın Cumhuriyet’i ilân ediyoruz” diyerek yılların hayalini, çok sevdiği milletiyle paylaşmıştır…
Latife Hanım’ın bizzat hizmet ettiği yemeğin akşamı, İsmet Paşa, Ali Fuat Paşa, Kemalettin Sami gibi isimlerle sabaha kadar çalışılmış, bütün detaylar değerlendirilmiştir… 23 Nisan 1920’de Hacı Bayram Cami’nde kılınan Cuma namazı sonrası hatimlerle dualarla kurbanlarla açılan , dinsiz(!) Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, Anadolu’nun her yerine aynı şekilde açılışlar genelgesi yolladığı TBMM’ni, en önemli ve şerefli görevini, 29 Ekim sabahı dualarla, alkışlarla Cumhuriyet ilanıyla yerine getirmiştir…
“Cumhuriyet’i biz kurduk, onu yükseltecek ve yüceltecek sizlersiniz” diyen Ata’mız, en çok gençlere güvendi. Onlara yazdığı öğüt, her ne kadar Zonguldak vilayet binası dış cephesinden kaldırılıp, giriş bölgesindeki mazgalların üzerine, herkesin ayakları altına ters olarak konsa da, kalplerimizdeki orijinalini kimse yok edemeyecektir…
Bu rezilliği elbette temizleyeceğiz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. O levhayı, sebep olanların iç çamaşırlarıyla pırıl pırıl yaptıktan sonra tekrar yerine asacağız…
Bir 29 Ekim’i daha kısıtlanan değil, yüreklerimizdeki coşkuyla idrâk ettik. Önümüzdeki yıl veya en geç 2023 yılındaki kutlamalar, yanardağ indifası gibi olacak. Türkiye’de yer yerinden oynayacak. Herkes kendini dışarı atacak. Sabahlara kadar eğleneceğiz. Coşkumuz, azgın seller gibi, bütün gayrı milli unsurları, önüne katıp denize dökecek.
Kurtuluş Savaşı esnasında, galibiyetini bekledikleri Yunan Ordu’sunun akıbetine uğrayacaklar, bir farkla: Kendilerini liman açıklarında bekleyen İngiliz zırhlıları olmayacak…
Ancak iyi yüzme bilenler karşı kıyıya ulaşarak, eski ortakları Fetoş takımıyla buluşabilecek…
Bugün, siyaset çirkefine bulaşarak içimdeki fırtınayı farklı yönlere kanalize etmek istemedim. Yazı günümün bayramın hemen ertesine gelmesi sebebiyle de kutlamayı bu güne bıraktım. Hepinizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun. Bu ve bunun gibi bayramları, güzel günleri, vazgeçemeyeceğimiz devrimleri bizlere veren ve emanet eden Gazi Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK’ü şükranla anıyorum. Onun manevi şahsiyeti önünde biraz da mahcup olarak saygıyla eğiliyorum.
Tekrar hepinizin bayramını kutluyorum. Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız…