Zemherinin ortasına gelmişiz. Gene başımıza bir sürü iş çıkacak… Bittiğinde “Hemşin” arkasından “Cemre“ler sonra eski Mart’ın biri, ondördü, “Nevrûz” derken Avril’in beşi, fırtınalar… Kuğusundan çaylağına, filizkıranına kadar hepsini gözleyeceğiz , ağırlayacağız ve de İnşallah sağlık içinde uğurlayacağız… Hepinize merhabalar can dostlarım, merhabalar…
Bu aralar, damarlarımızdan gelen baskılarla gayrı ihtiyari olarak, Kazakistan olayları gündemimizin baş sırasında… Sadece orası olsa motivasyonumuz oluşacak ama yurdumuzla bağlantılı kesimleri ve yerli yerine oturtmaya çalıştığımız taşlar yüzünden yorum zenginliği dönemine girdik… RTE’nin “Kovalarız” lafları bazı şeylere “Acaba” dememize yol açtı… Ekonominin hali ortada. Bu zihniyetle çıkışta çok zor görünüyor. Hangi tarihte seçim olursa olsun neticede belli gibi. Alevilerin medar-ı iftiharı (!!!) A Selvi kardeşimiz çok çırpınıyor oyların %49’larda olduğunu ispata çalışıyor ama kendisi de biliyor ki öyle değil… İktidardan gitmemek için geriye ne kalıyor? Her şeyin askıya alınacağı ucu açık bir “O-Hal” Bunun için de gerekçe lazım… Muhalefet sokağa dökülmeyi bırak, Anayasal hakkı olan mitinglere bile sıcak bakmıyor… Halk desen, ne yaparsan yap gülüp geçiyor… Doları sekiz liradan onikiye çıktı diye halay bile çekiyor… Kazakistan’da yılda bir olan zamlar bizde her 2-3 günde bir oluyor, buna rağmen kızmıyoruz… Bu durumda bir katalizör, bir tahrik unsuru lazım… Millet olarak “Gelirsem görürsün” lafına “Gel de görelim” demeye alışmış bir topluluğuz… Bu yüzden “Kovalarız” lafından medet umuluyor… Şimdiye kadar muhalefet gereğini yapmıyor, demokratik tepkiler işleme koyulmalı vs. derken, şu an tam tersini savunuyorum. Çıkmaz yola girmiş kediyi surata sıçratmamak lâzım. Hiçbir şekilde tahriklere kapılmadan gülüp geçerek, seçime tek parça ulaşmamız gerekiyor…
RTE’nin yazarlar ordusu her gün yeni prompter malzemeleri bularak servis ediyorlar… Köpük olayının henüz mürekkebi kurumadan sistem musilaja evrildi… Hazret doların köpüğünü almış, köpük kahvenin en makbul yeridir. Acaba “Köpüğü aldık” demekle bir mesaj mı verilmeye çalışılıyor? Şimdi sıra enflasyona gelmiş… Evvela işin başında yanlışlık var. 18 liradan 10.5 liraya gerilerken köpüğünü RTE’ye bırakan dolar 14 liraya çıkarak gene köpüklenmeye başladı… Eski Paşalardan birinin çaycısı terhis olur yerine gelen yenisi alt kattan yukarda ki makama kahveleri hiç dökmeden getirince, komutanımız merak eder ve sorar: “Aferin, önceki çaycı hep dökerdi sen nasıl başarıyorsun?” diye… Cevap: “Paşam, merdivenlerin başında birer fırt alıyorum, odanızın kapısına geldiğimde geri bırakıyorum…” Bizim köpük de böyle bir köpük herhalde… Vazifesini yaptı. Kimleri süper zengin etti ilerde çıkar. Bitkisel Bakan da kaynağın ve de mağdur olanların kimler olduğunu açıkladı… Sürekli söylerim. Bu badem takımı, bir tekeden beş post çıkarır, yetmez vazgeçmez , bir post daha çıkarmaya uğraşır. Acaba bu trendle giderse bir köpük alma daha olur mu? Ne dersiniz? Kahvemiz gene cezbedici bir şekilde köpüklenmeye başladı da…
Hayır hayır. Sakın öyle düşünmeyin, hiç unutur muyum? Sadece çok oldukları için eleme yapmak zorunda kaldım… “Bu ara bizi kim eşek yerine koydu?” bölümü huzurlarınızda… Kesinlikle Bitkiselden sonraki Maliye Bakamayanımız olacak harika çocuğumuz, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanımız… Ağaları , 128 milyar doları bitirdikten TCMB’nin kârını ve yedek akçesinin de köpüğünü alıp höpürdettikten sonra gözünü yastık altı dövize dikmişti… Bu kardeşimiz de vatandaşın kolundaki bilezik ve kulağında ki küpeyle ilgilenmeye başladı… Halk dilinde argo kökenli bir laf vardı… “Ölüyü diriyi öptün de gözünü bize mi diktin” derler ya, tamı tamamına durum bu… Artık her ihtimale karşı, kalabalık içinde olsak bile, ellerimizle külotumuzun çeperlerini sıkı sıkıya tutmamız gerekiyor… Bizi ikinci kere eşek yerine koyanlar emekli milletvekillerimiz oldu… 25-30 sene hizmet etmesine rağmen yaşları tutmuyor diye emekli maaşı bağlanmayan milyonların olduğu bir ülkede bu zat-ı muhterem ve muhteremeler, iki sene milletvekilliği yaparak elde ettikleri ve de ömür boyu alacakları 18-19 bin lira maaşı az bularak TBMM’ye başvuruyorlar , ek zam talep ediyorlar… Sadece maaş değil kendileri ve ailelerine sağlanan imkânları saysam yazının hacmi yetmez… Bu talepte bulunanlar için de yakın zaman da EYT’lilere maaş için “Ret” oyu verenler de var… Velhasılıkelam, neredeyse bizi eşek yerine koymayan yok gibi…
Bir diğer konu ise, rahmetli Özal’ın kaldırdığı ve yapılmamasını vasiyet ettiği felâket sistemin yeniden icat edilmiş gibi lanse edilerek medet umulması… Ekonomi yazarımızın dünyayı hayran bırakacak (!) sisteminin ne kadar başarılı olduğu, Bakamayan yardımcısının “Dua” talebiyle ortaya çıktı… Bu itirafın somut örnekleri de çeşitli satır aralarından elimize ulaşıyor. Bozulması beklenen döviz mevduatları 147 Milyar $’a ulaşmış, yani 933 milyon $ artmış… Olaya şöyle bakmak lazım… Banka hesaplarının 2\3’ü dolar hesabında idi. Bu kişiler zaten dolarla kendilerini emniyete almışlardı. Bu durumdan çıkıp, kim sonu duaya kalmış sisteme dahil olur… Dolar garantili sisteme, mevduatı TL.’de olanlar geçip, kendilerini emniyete almaya uğraşıyorlar… Netice olarak TL.’deki mevduatlar da dolara bağlanıyor… Geriye son bir karar kalıyor… Milli ve yerli (!) olmanın gereği, doları resmi para ilan etmek…
Finale doğru yola çıkalım mı… Hatırlayınız , bitkisel Bakamayanımız ne demişti? O meşhur gece, vatandaş gece yarısı, sahiplerini evlerinden kaldırıp döviz bürolarını açtırarak bir milyar dolar bozdurmuştu ve de soyhanın köpüğü kaçmıştı… Aynı Bakamayanımız “O gece küçük yatırımcı mağdur oldu” diyerek kendisini tekzip etmiş olsa da ortadaki gerçek, MB rezervlerinin – 64.76 $’a inmiş olması… Yani 17 milyar $ açık var. Bu para buharlaşmadıysa, Sn. Bakamayanın dediği gibi “Bankalar da işe karışmadıysa” ne oldu? Ne olduğunu ben söyleyeyim… Gene, el arabasıyla Gerede’ye gittik…
Yarına İnşallah. Hepiniz Allah’a emanetsiniz. Hoşça kalınız…