Beş Eylül. Bu ne demek bilir misiniz? Yaşı kemâle ermiş yaşıtım, dostlarım hemen, Sonbahar diyeceklerdir. Doğru, genel bir kabule göre, Eylül, Ekim, Kasım, Sonbahar aylarıdır… Peki bir soru daha… Sonbahar neyi temsil eder, bildiniz. Hüznü ve atalet mekanizması içindeki hareketi, hareket olmasa bile özlemini, temsil eder. Bizim neslin insanları, koşmak ister, yürümeye razı olur; yemek ister, diyet de kabulüdür; gülmek ister, tebessüme tav olur; Aşk ister, hatıralarla yetinir… Sayacak daha çok şey var ama okuyana da yazık, kontenjanından kısa tutalım… Biz bir şeyler yapıyorduk, neydi O… Sağol Süha, gene Hızır(AS) gibi yetişti… Merhabalar, değerli Dostlarım Merhabalar. İnşAllah iyisinizdir…
Bayram Haftası olduğu için, ağız tadı kaçırmak istemedim. Akaryakıta, kalın bir zam geldi. Kalın dediysek İbrahim Kalın’la bir alakası yok… Olay tamamen; bize maaşı dolarla vermeyen Damad’ın bütün zamları pardon fiyat ayarlamalarını dolara göre yapmasından kaynaklanıyor… İş bilmez, sadece, RTE’nin Kızı ile ilgilenmesi gerekirken, hasbelkader Maliye Bakanı olan, zavallı, bir de utanmadan açıklama yapıyor. “Bulunan gazın faturalara yansıması 2023 yılında olacak” diye… Yahu, bu işler lafla olmaz olsaydı geçen sene 2,5 milyon istihdam olurdu. Olmayı bırak 2,5 milyonda işini kaybetti… Seneler önce “Allah Bir” lafının dışında bu Damadın doğru bir şey bildiğini ve söylediğini yakalayan kimselere vaatler de bulunmuştum. Çok şükür, paralarım cebimde kaldı… Adamın evvela “bozuk saat” statüsünü yakalaması yani bir iki doğru dediğine rastlamamız gerekiyor…
Ayrıyeten başka enteresan bir paylaşım daha var. Eski ekonomi kaptanlarından, şimdiki Deva Partisi Genel Başkanı olan Ali Babacan çok değişik bilgiler açıklamış… Diyor ki: “Devlet Son 4 yıldır, 8 Milyara aldığı doğalgazı 55 Milyara; 11 milyara aldığı Petrolü 93 milyara; 7 milyara mal ettiği elektriği 76 milyara satmış” … Bunlara verilecek cevapları merakla bekliyorum ve bekliyoruz… MazAllah herhangi biri doğruysa, devlet, vatandaşı soyar hale getirilmiş demektir… Gene doğruysa, bu paraların nereye gittiğini bilmemiz lazım… Herhalde, gerçekleri Trump’tan öğrenecek halimiz yok… Bizler, her hizmetten parayla faydalanıyoruz. Devlet de her işi, “Yap İşlet Devlet” harika formülüyle gerçekleştiriyor. Buna rağmen “Namert Vergileri” başta en acımasız vergilere maruz kalıyoruz. Peki bu paralar nereye gidiyor… CB harcamalarını hedef gösterseniz o da değil. Adamcağız, masraf olmasın diye, her şeyini Saray’da organik olarak yetiştiriyor, çıldıracağım, bu paralar nerde… Biz gene ulu soylu Damad’a dönelim… “Bak evladım, bu işler gemi üzerinden naklen yayın yapmaya benzemez… 2023 yılı, seçim yılı ve kayınpederinin hayat memat yılı olacağı için, o tarihi baz alıyorsun. Gerçi senin ve bağlı olduğun Sülalenin hesap yılı olacak. Bütün telaş ve korkularınız bu yüzden anlıyorum ama, işin bir de teknik kısmı var… 3500 m. derinlikten gaz çıkaracak bir platform henüz dünyada yok. Bu olmayacak anlamına gelmiyor ama, uzun metrajlı bir iş… Hadi yaptınız, boru hatları ile Ana karaya getirip, enterkonnekte sisteme bağlamanız gerekiyor… Bütün bunları yaparken %50-%50 ortağın olan, Başkefereyle (Rockefeller) anlaşman lâzım… En iyimser ve güvenilir kaynaklar en az 3 sene diyor. İşi 7-8 yıla çıkaranlar da var… Haşa, Sen diyorsan ki “Benim dediğim ne zaman doğru çıktı ki, bunu bekliyorsun” O zaman haklısın evlât. Yıl sonuna bile yetiştirirsiniz…”
Bu pirinç daha çok su kaldırır, tekrar döneceğiz mutlaka ama, Şimdi başka bir konu… Neme lâzımcılık konusunda yanılmıyorsam Aytekin Trak Sınıf Arkadaşım bir yazı paylaşmıştı. İzinlerini alarak ve mahreç göstererek, değiniyorum… Olay Yavuz Sultan Selim Devrinde geçer… Padişah, Bilge kişiye, devletin nasıl yıkılabileceğini sorar. O da cevaben “Neme lâzımcılıkla” der. Aynen, tam hacmiyle aktarmayacağım, neticeyle yetineceğim…Çok doğru bir laf. Ben bunu yakın geçmişte gördüm…Topluma rehber olabilecek kültür birikimine sahip, tahsilli insanlar “Etliye sütlüye karışmayalım, sadece laylaylom” diyerek kenara çekilip kaliteli hayatlarına devam etmeyi daha uygun buluyorlar… Arkadaşlar, memleket uçurumun kenarında, cahil cühela ve madrabaza ortalığı bırakmanın bir alemi yok, gelin işin ucundan tutalım , davranışı sergilediğiniz de hemen tepki vermeye başlıyorlar…Yok efendim, siyasetmiş, yok efendim falan darılırmış… Arkadaşlar, ülkeyi siyaset yönetiyor. Memnuniyetimizi veya rahatsızlığımızı belirtmek için, eleştirmemiz gerekiyor… Kimsenin de rahatsız olmadan belli bir saygı ve adap ile görüşleri dinleyip, doğruya ulaşabileceğimiz yola, kendi düşüncelerini de ilave ederek katkı vermeleri gerekiyor… Yoksa, milletin kanını emen politikaya, en mahrem yerlerimize göz diken müteahh-ite söyleyecek en ufak bir lafımız olamaz. Belki hepimiz ekonomik olarak iyi durumda olsak da, yarın sefasını süreceğimiz bir Yurt’ tan mahrum kalabiliriz…
Bu arada, harika büyükelçiler kervanına Katar Büyükelçimiz de dahil oldu… Kim mi, bir ipucu vereyim… İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis’in de her konuşmaya ipe sapa gelmez cevaplar veren Esenler Belediye Başkanı var ya… Evet bildiniz Tevfik Gürsu… Yok O olmadı, Onun terlikçi bir kardeşi var, Mehmet Gürsu. İşte yeni Katar Büyükelçimiz… Birçok yandaş işadamı ve müteahh-itin , paralarının Katar’da olduğu dedikodularının ayyuka çıktığı bir dönemde, terlikçinin Büyükelçi oluşu çok manidar… Milli haysiyetimiz bu atamayla mutlaka zirve yapmıştır…
Yolda, 50 TL. bulan berduşun, bütün lokantayı emrinde zannetmesi gibi, 3-5 sene yetecek gaz bulduk diye kendimizi ihracatçı ilan ettik. Baktık millet ,yemeye hazır, iyice gemi azıya aldık, eksenimize kadar gittik. Artık pek bahsedende yok, zaten gerekte kalmadı, doların ve piyasaların sıçraması da gündemimize oturamadan rüya alemine gittik ve ne yazık ki her zamanki gibi, bir avuç su ile geri geldik…
Yazıyooo, Yazıyooo diye bağırmadık, bir şeyler karalayıp, mahcup bir şekilde yüksek huzurlarınıza çıktık. İnşAllah beğenilerinize muhatap olmuşuzdur… Hepiniz Allah’ a emanet olunuz… Hoşça kalın.