12 Mart. Pek de yazmaya niyetim yoktu. İstemediğim olayların, başımıza gelişi, derin bir üzüntü okkasını masama bıraktı. Bende kalemimi buraya batırarak gereğini yapma durumuna geldim… Merhabalar.
Uzun seneler sonra, o zamanki şartlar gereği birbirimize kaynaşamadığımız dostlarım, mühendis meslektaşlarımla sosyal medya grubunda da olsa bir araya geldik… Her sistemde olduğu gibi gayret gösteren, benim gibi de sadece taktirle yetinen kimselerden oluşan bir grup görünümündeydik… Gayret içinde birinci sırada bulunan Mehmet Çelik kardeşimin hemen yanı başında, ayrıyeten teknik yardımı da ziyadesiyle yapan bir kişi daha vardı… Maalesef Süha kardeşimiz artık aramızda değil… Onu henüz bulmuş iken ebediyen kaybetmek çok zor geliyor… Tek tesellimiz, kutsal yolculuğuna mübarek Miraç Gecesi başlaması… Hayırla başlayanın, hayırla ve Mevla’mın sınırsız rahmetiyle biteceğine; ki vardır, olan ufak tefek taksiratın da af olacağına inanıyorum… Grubun yeni kurulduğu zaman, vesile olan kardeşimin adını yazdığım da çok memnun olmuş ve imrenmişti… Bu yüzden 2-3 kere ismini çeşitli vesilelerle dile getirdim… Ulusal arşivlerde ki yerini almasını sağladım… Nerden bilebilirdim ki, çok acı bir şekilde satırlarıma tekrar konuk olacağını… Bu değerli insanı, kıymetli kimya mühendisini. Kalemimin ucundan, kalbimin derinliklerine emanet ediyorum…
Her zaman olduğu gibi, bizden sonra da olacağı gibi, hayat devam ediyor… Bizlere de bu akışa kapılmak; kâh girdaplarla kâh fırtınalarla kâh azgın dalgalarla boğuşmaktan başka bir şey kalmıyor… Azgın suların arasından başımızı çıkartabildiğimiz zamanlarda da doğruyu, iyiyi söylemeye çalışıyoruz…
RTE bu aralar gene Damat’a sahip çıkmaya başladı… Hani derler ya, “Keldi, sırma saçlı, kördü, badem gözlü oldu” Dolar bunu ne yönde değerlendirir bilemem ama pek seveceğini sanmıyorum… Siyasi merhumun meşhur sözüydü…”Maaşı dolarla mı alıyorsunuz” deyişi… Keşke dolarla alsak ne enflasyon ne piyasa ne de ekonomi hiç mi hiç mevzu odağımız da olmazdı… Peki bu Damat bu kadar kıymetliydi de niye gitti? Gider gitmez niye her şey düzelme eğilimine girdi? Bu kadar önemli ve memleket için hayati konumdaki zat-ı muhteremi herhangi bir göreve getirmemek bir yerde ihanet değil mi? İstanbul’ a ihanet edenler acaba çıtayı mı yükselttiler?
Gelelim hain Barzani olayına…Papa’nın başı üstündeki paçavra karalamayı çok dikkatlice okumamız gerekiyor… Geberesicenin Irak ziyaretini merak edenlerin merakı herhalde giderilmiştir… Bu resim öyle çeşitli temaslar yapılmadan, bazı mutabakatlar sağlanmadan oluşturulamaz… Oluşturulan müşterekliğin anlamı şudur… Papa, benim aklımdaki, kafamda ki olay bu demek istiyor… Hainler de “Bizim de aklımızdaki o” diye tasdik ediyorlar… Bu durum ortaya çıktığına ve de AKP kongresi yaklaştığına göre, Barzani’nin Şeref Konuğu olmasının önünde hiç bir engel kalmamıştır… Lebaleb dolduracağına emin olduğum, vatandaşlarımız da, çılgınca alkışlamaya hazır olsunlar… Bakarsınız, Apo İti de olaya bir tebrik mektubuyla dahil olabilir. O zaman gör alkışı. İnanın ki Diyarbakır meydanı sessiz kalır yanın da… İyi bir organizeyle, mutlaka bütün kanallar da naklen yayınlayacağından bizler de balkonlara çıkarak, icabında tencere tava yardımı da alarak, büyük coşkuya katılabiliriz… Gene de her ihtimale karşı, BOP Eşbaşkanı’nın tavrını gözlemekte fayda var… Yalakalık yapacağız, bir iki kemik sıyırırız derken, kendimizi savcı karşısın da bulmayalım…
Gelelim başka önemli bir konuya… Dört Yunan Jetinin savaş konumunda, gemimizin üstünden uçuşunun anlamı ve karşılığı varmış… Atina’da herkes Bayram konumun da… ABD, çok sert beyanatlar vererek, Uçak Gemisini büyük tatbikat yaptığımız bölgeye yönlendirdi… O zamanlarda ki siyasi hasmım olan Ecevit olsa idi durum çok farklı olur ve de böyle bir şey olamazdı… Niye mi? Kıbrıs çıkarması esnasında 6. Filo bölgeye yanaşamadı bile… Çünkü ne olacağını biliyorlardı… Şu an Finike’de olan kankamın abisi olan savaş pilotumuzun elinde, Filonun hangi gemisine yapacağı intihar saldırısının talimatı vardı… Tarihe not düşüyorum… 6. Filo Akdeniz’ in sularına gömülecekti… Bunu bildikleri için, istihbaratını aldıkları için yanaşamadılar… Bir de şu an ki durumu değerlendirin… Kalın Efendi bir taraftan diğeri başka taraftan yalakalık sınırını zorluyor… Borsa Gn. Müdürü Hakan Atilla bile feda edildi… Sırf bir telefon görüşmesi için daha neler feda edilebileceğini tahmin ediyorum ama yazamam… Ecevit kafa tuttu, garibim neyine güvenerek bu işi yaptı bilemiyorum… Malı Mülkü de yoktu. Sadece OR-AN’da mütevazi bir evi vardı, bir de “Erika” daktilosu… ABD servetiyle tehdit etse umurunda olmazdı…
Olay çığırından çıkmıştı, bu sefer tüy de dikildi… Yahu, kendinize gelin. Çoluk çocuk televizyonda haberleri seyredemeyecekmişiz… RTÜK’ü sade bir vatandaş sıfatıyla göreve çağırıyorum. TV.’lerin yayın yönetmenlerine talimat gönderin. Ca Ce zaten malûmdu, RTE de çıktığında yayın +18 logosuyla devam etsin… Anadolu’da bir laf vardır… İmam- Cemaat tabanlı… İşte durum aynen bu… Ufacık bir trafik probleminde insanlar niye bıçağa, silaha sarılıyor, şimdi daha iyi anlıyorum…
Bugün de böyle geçti ama maalesef deldi de geçti… Süha kardeşimizin üzüntüsü çok derin. Bulduğumuz anda kaybetmiş gibi olduk… Bundan sonra onun için maddi anlamda yapacağımız bir şey yok… Manevi anlamda çok borcumuz var. Yasin-i Şerif’ler, Fatihalar göndereceğimiz en kıymetli hediyeler… Lütfen, tanıyan tanımayan, Allah rızası için, esirgemesin… Hepiniz Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız…