Mum gibi eriyen cüce Şubat, en ufak bir direnç gösteremiyor. Zavallının elinden hiçbir şey gelmiyor. Garibimin eti ne budu ne? Dostlarım, herkese merhabalar.
Yazıya başlamadan önce bir mutabakata varmamız gerekiyor. Bir bakanın, milletvekilinin, rektörün, dekanın, üst bürokratın RTE’nin haberi olmadan veya ona danışılmadan konuşabileceğine ihtimal veriyor musunuz? Büyük çoğunlukla aynı düşüncedeyiz. Demek ki bundan sonra yazacaklarımı, bu hakikat çerçevesinde değerlendireceksiniz…
Bana göre hiç önemli olmayan, adı tam olarak aklımda değil ama hit diye bitiyordu galiba… İşte bu değerli milletvekilimiz devamını muhafaza yemini ettiği Meclis’te çıkıp yeni bir kurucu anayasadan bahsetti… Hepinizin bildiği gibi, bu tip anayasalar yeniden kurulan veya darbe sonrası sistemler de gündeme gelir… Başta, tertibim ve sınıf arkadaşım Faik Öztrak‘a katılıyorum. Ne diyor… “Neyi yıktınız ki kurucu anayasa yapıyorsunuz?“… Faik kardeşim, yıkılan çoktan yıkıldı. Kimse kendini avutmasın… Alıştıra alıştıra yapılan, yapanlara Müslüman (!!!) olmaları sebebiyle dokunulmadığı dönemde vuku bulanların kısa özetine bakalım mı? Kalp gözü açık olanların yılan veya çıyan gibi gördüklerini düşündüğüm Balıkesir eski milletvekili çıkıp ne dedi; “Reklâm arası bitti” yani Cumhuriyeti reklâm arası olarak değerlendirdi ve de bittiğini açıkladı… Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve çok önem verdiği bir kuruluşun başındaki zavallı, elinde kılıç, Ayasofya kürsüsünden kime lânet okudu… Keşke Yunan kazansaydı” diyecek kadar Atatürk düşmanı çakma deli ama kendi hesabına akıllı soytarıyı hastalığı esnasında gebermeden önce, neredeyse Devlet’ in bütün protokolü ziyaret etmedi mi? Sağlığına dua etmedi mi… Kurtuluş savaşını, akıl almaz yokluklarla sürdürmeye çalışırken, Atatürk’ü, İngilizlerle bir olup hain ilan eden sözde hoca İskilipli, İngiliz Atıf Hoca’nın lağım çukurunu kimler ziyaret etti? Devletin Çorum Valisinin makamını borçlu olduğu kurucusunun ezeli ve ebedi düşmanının mezarın da ne işi vardı?
Kısa bir fıkra… Azrail canını almak istediği kişinin yalvarmalarına kıyamaz, en azından, bir dahaki sefer haber vererek gelme sözüyle ayrılır… Adamın bir sene sonra halası ölür… 6 ay daha sonra kuzeni ölür…daha sonraları muhtelif yakınları ölür… Kapı çalar, gelen Azrail’dir… Adam “Hani haber verecektin?” deyince, cevap gelir…”Daha nasıl haber vereyim” der…
İşte sevgili dostlarım, sevgili Faik, Cumhuriyetin yıkıldığını anlatmak için daha neler yapılması lâzım. Bana göre yapılacaklar yapılmış zaten…Gelelim araya karışıp giden başka bir şifre- mesaja…
Yazılarımı düzenli okuyanlar hatırlar… AKP’den kopmaların, esası etkileyecek sistemler olmadığını yazmıştım. “Gelecekte Deva göremiyorum” diye de bağlamıştım… Bu ayrılıklar; Türkiye’ de, biat kültürüne bağlı sistemlerin yok olmaması için oluşturulan, B ve C planlarıdır demiştim… İşte bir ipucu elimize geçti… Bebecan Efendi, boyunu posunu gramajını hülâsa her şeyini aşan laflar yumurtladı. Anayasa’nın ilk dört maddesini yeri vakti geldiğinde tartışabileceklerini söyledi… Urfalılar ve de rahmetli anneannem Fatma Ezer gibi haykırayım… “Ulan, kem ayar! Sen kimsin ki ilk dördü tartışacaksın? Herhalde olayı, Süper Ligin ilk dördüyle karıştırdın, ayrıyeten onu da beceremezsin”. Başımızdaki durumların hepsinden, Ahmet Efendi dahil hepiniz sorumlusunuz… Şimdi de Antepliler gibi konuşayım… “Kahkeyi aranızda pay edemediniz diye ayrıldınız. Yoksa hiçbir ulvi maksadınız yok” … Bütün bunlar hep gündeme getirdiğim gibi belli bir sistem ve taktikle uygulanıyor… İki ileri yapılıyor. Fazla ses çıkmazsa bir ileri daha oluyor. Eğer, gürültü patırtı olursa bir adım ileri durumu geçerli kalıyor… Tıpkı kurucu Anayasa gibi… İtiraz çok olunca, hemen kendi partisinden düzeltme geldi ama yeni Anayasa gündemde kaldı… Eğer patırtı olmasaydı, “Laiklik Maddeleri” gibi konular gündeme gelecek, yani bir adım daha atılacaktı… Ayasofya İmamı gibi kimselerin beyanatlarıyla bu altyapıda hazırlanmıştı zaten… Hülasa, İktidar muhalefeti din eksenli bir mindere çekmeye çalışıyor. 20 yıldır, sadece “Başörtüsü” olayının gücünü gördü… Ama o misyonunu tamamladı artık yeni imajlar lazım… İktidar Anayasa’yı Meclisten geçiremeyeceğini bal gibi biliyor. Referanduma götürebileceği sayı da yok, peki niye olay buraya geldi ve ciddi bir ısrar var. Olay üzüm yeme isteğinden kaynaklanmıyor. Dediğim gibi, güreşi kendi sahalarında yapma isteği ön planda… Muhalefetin, kesinlikle bu oyuna gelmemesi gerekir… Daha önceki referandumlarda niye gereğinin yapılmadığı halka iyice anlatılmalı ve işsizlik-ekonomi girdabındaki halkın gündemine yani güreş esas mindere çekilmelidir… Bay Kemal’ in; bunu başaracak kapasitesi olup olmadığından veya varsa bile “Kripto konumundan” dolayı ne yapacağını kestirmek zor… Gene iş benim garip bacıma ve yanındaki bozkurtlarla, asenalara düşüyor…
Tabelasından başka Milliyetçilikle ilgisi kalmayanlar, girdikleri çıkmaz ve geri dönemedikleri sokakta, kapı kulluğu payesiyle eriyip yok olacaklardır… Üç beş menfaatperestin ikbali için değiştirecekleri partiler kanunu ve seçim barajı bile kurtulmalarına yetmeyecektir. Hala onlara umut bağlayan, çakal statüsündekilerin dışında ki gerçek Ülkücü kardeşlerimi yapacakları muhasebeye davet ediyorum… Bozkurtu çakaldan ayıran mihenk taşı ortaya çıkmıştır… Herkesi, İngilizlerin “Bozkurt” dediği, ezeli ve ebedi liderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Bayrağı altında toplanmaya davet ediyorum… Biz burada yoğunlaşırsak, Budundan biri elbet başımıza geçer… Şu an, bir bacımız bir Asena bayrağı sallıyor. Gücü yettiği sürece gücümüz yanın da…
Haklısınız bu hafta da olmadı ama önümüzde ki haftaya niyetimiz var. Güzel bir nostalji sizi bekliyor olabilir… Bizleri yalnız bırakmamanız ve okumanız yeterli… Hepiniz Allah’a emanetsiniz. Hoşça kalınız…