Bugün son gün. Yarın Ülkenin kaderi şekillenecek. Bu süreci sakın sakin yaşamak için, yazı politikamızın da öyle olması gerekiyor. Siyasete bulaşmadan, siyasetin doruğunda yaşamak için güç toplamamız, gücümüzü kafamızı karıştıracak şeylere tahsis etmemek lazım. Başarabilir miyiz… Denemeden ne denebilir ki… Hepinize Merhabalar olsun…
Bugün, toplumda yanlış gördüğüm şeylerden bir demet oluşturmayı, onu da herkese taktim etmek istiyorum…
İnsanoğlu, bir yaşından itibaren yürümeyi öğrenir ve ömür boyu istifade eder… Acaba öyle mi? Yürümeyi biliyor muyuz? Ayaklarımızı ve bacaklarımızı doğru ve kurallara uygun kullanabiliyor muyuz? Ne dersiniz… Hepiniz hemen cevap veremedi, çeşitli boyutlarda şüpheleriniz olduğunu hissediyorum…
İlk başta trafik ışıklarındaki durumu değerlendirelim mi… Pek öyle bir alışkanlığımız yok ama, uyduğunuzu, yeşili beklediğinizi varsayalım… Yol açıldı, aman Allah’ım, o ne karışıklık. Herkes birbiriyle çarpışmamak için büyük bir gayret sarf ediyor. Peki her iki yön içinde yolun sağı kullanılsa, Allah günah mı yazar? Işıklara riayet etme konusu bahsedilecek gibi değil. Kimse onların varlığından bile haberdar değil. Hepimiz arabalara bakarak, en ufak bir boşlukta da aralarından dans ederek karşıya geçmeye çalışıyoruz… Geçtiğimiz günlerde, Ulus Meydanındaki ışıklarda beklerken kaçırdığım bir olay oldu. Kimse, bir Allah’ın kulu bile yeşili beklemedi. Yanımdaki kahverengi köpek hariç…Yeşil yanıp, arabalar durunca da benimle birlikte karşıya geçti… Çekemediğime öyle pişman oldum ki, anlatamam… Gençlik zamanlarımdan hatırlıyorum. Aynı ışıklarda, trafik polisleri bekler, ışık ihlali yapan yayalara 5 TL. ceza keserlerdi… Bunla ilgili fıkralar bile oluşmuştu. En hoşuma gideni paylaşayım… Erzincan’da, böyle bir uygulama esnasın da kadının biri ışığı ihlal ederek karşıya geçmeye teşebbüs ederken, trafik polisi arkasından bağırıyor… “Hanım, hanım, nereye gidiyorsun?” diye, O da kızgın bir ifadeyle “See ne, gaynım gile gidiyem.” diye cevap veriyor… Üst geçit merdivenlerinin gidiş geliş olarak bölünmesine rağmen, ihlâl edenler azımsanacak kadar değil. İşin esas acı tarafı, kimsenin ikaz etmemesi. Toplumun kendi iç dinamiklerinin yok olması asıl üzüntü kaynağı.
Yeni nesil bu konuda umut veriyor mu. Kesinlikle hayır… Onlar nerede ve nasıl yürüdüklerini bile bilmiyor… Herkesin elinde bir telefon, gözler ekrana sabitlenmiş fakat ayaklar yürüyor… Bu durum da ters bir şey var mı? Eğer yok diyorsanız hemen yazıyı okumayı bırakıp, doğal halimize dönüverin. Eğer ki var diyorsanız bundan sonra da gözünüzün gördüğü yerlere adım atmaya gayret ediniz… Gençlerin, bir de bütün kaldırımı işgal ederek yürümeleri var. Üç kişinin sığamayacağı yerde, güle şakalaşa, dura kalka, bağıra çağıra gidişleri ise başka bir fasıl. Onlardan sıyrılıp yolunuza devam etmek için çoğu zaman yola inmek, gelen giden arabalar bir kenara, moto-kurye ve skuterlerden sakınmanız gerekiyor… Moto-kurye demişken, kural ihlallerini hiç aksatmadan yapıyorlar. Geçen gün traji- komik bir olaya üçüncü şahıs olarak şahit oldum… Turan Günes Caddesi üzerinde yürürken, bir arabanın nerdeyse tamamen kaldırımı işgal ettiğini gördüm…Yan taraftaki hamburgercinin iki moto-kuryesi aralarında, yaya haklarıyla (!!!) alakalı konuşuyordu… “Böyle de park edilmez ki, motoru sığdıramadım”la başlayan, sonu tahmin ettiğiniz gibi gelen, sansürlük cümleler kuruyorlardı… Kaldırımların, araba park alanı olduğunu bilmemelerini, gençliklerine ve cehaletlerine verdim… Bu arada, oturduğum semtin belediyesi Çankaya da çok iyi çalışıyor. Alper Taşdelen, babasından daha başarılı. Sağ olsun, evimiz sokağının karşı tarafı, boş araziydi, buraya kaldırım, pardon otopark yaptı… Çok güzel oldu, yoldan yürümeyeceğiz derken, bizim cehaletimiz de ortaya çıktı ve en kısa zamanda değerli komşularımızın arabaları, yerlerini aldı… Genelde “Avrupa’da olsa şöyle yaparlar, böyle yaparlar” diye konuşanların mahallesinde oturmanın ayrıcalıklarını hissettik ve de yaşıyoruz… Rahmetli ATATÜRK bu Millete her şeyi öğretmeye çalışmış. Eline tebeşiri alıp kara tahta başına geçmiş, geometri kitabına kadar yazmış. Toplumu belli bir noktaya getirmiş amma daha sonra gelenlerin, cahil toplumun ne büyük bir nimet olduğunu öğrenmeleri uzun sürmemiş…
Önümüzde seçim var. Yeni yöneticilerimizi tespit edeceğiz. İşlerinin çok zor olduğunu düşünüyorum… Bu millete ilk önce, yürümesini, araç kullanmasını öğretmekle işe başlamaları gerektiğini görüyorum…
Hepiniz Allah’a emanet olun.
Hoşça kalınız…