Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Bizi eşek yerine koyanlar

Bizi eşek yerine koyanlar

23 Rakamını görünce içim kıpır kıpır olur… Bana sürekli 23 Nisan’ı çağrıştırır… Yanılmıyorsam bir yazımda bahsetmiştim. İlkokulda, Anıtkabir’e 5. Sınıflar giderdi. Her 23 Nisan, benim için bu zamanın kısalması anlamına geliyordu. Her neyse konuyu dağıtmayalım. Bir 23 Ekim gününden hepinize Merhabalar…

Bu ara bizi kim salak (Eşek) yerine koydu kısmı ile başlayalım. Küçüklüğümden hatırladığım ve rahmetli olan çok değerli dayılarım Bekir Sıtkı Ezer ve Mehmet Şükrü Ezer’in de çok kullandığı “Tamam, sen bizi eşşek yerine koydiy” lafı vesilesiyle her ikisine de rahmetler diliyorum… Birtakım adamlar ellerinde kağıtlar, market market fiyat kontrolleri yapıyor… Öyle bir hava oluşuyor ki sanki neticede her şey yarı yarıya ucuzlayacakmış intibaı veriliyor… Şimdi sizlere soruyorum. Diyelim ki bir malın geliş faturası bir lira. Satışı ise 10 lira. Bunu da o değerli kontrolörlerimiz tespit etti. Ne olacak? Bir komisyon kurulup fiyatı 1,5 liraya mı düşürülecek, yoksa market ticaretten men mi edilecek? Serbest piyasa ekonomisinde böyle bir şey mümkün değildir. Denetimi ancak halk yapar. Rekabet ise bu işin yardımcı unsurudur.  Günün durumu böyle…Bu ekonomik modele geçmeden önceki dönemlerde “Narh” denen bir sistem vardı. Kimse belirlenen fiyatın üzerinde satış yapamazdı. Dolayısıyla elinde kâğıt kalem denetim yapanlar ve onları göstermelik olarak oraya yollayanlar, bizleri salak yerine koyanlardırHer neyse, biz süslü semerlere imrenerek baktıkça pardon parlak vaatlere itibar ettikçe bizi eşek yerine koyanlar eksilmeyecektir… Artık , işini bilmez bir kantin muhasebecisinin koskoca bir ülkeyi ne hale getirdiğini yazmaktan ar eder hale geldim… Ar ettiğim diğer bir konu da halâ , bu acemi çavuşa bel bağlayanların olmasıdır…

Malûm kişiler üzerinden dedikoduları ayyuka çıkan “Kokain Trafiği” herkesin ağzına sakız oldu… Yahu hiç mi bir savcı da çıkıp soruşturma açmayacak? Sonundaki takipsizlik kararına bile razı olduk. Bu nasıl bir aymazlıktır aklım ermiyor.  Şu an kıt aklımın erdiği tek şey işin dokunulmaz bölgelerden kaynaklanmış olma ihtimali…

Bugün uzun zamandır bahsetmek istediğim bir konuya daha değinmek istiyorum… Devlet- Özel farkıDevlet hastanesine gidiyorsunuz, size müstemleke vatandaşı muamelesi yapıyorlar. Özel hastanelerde durum tam tersi. İhtimam kapıdan başlıyor. Her kademe de alışık olmadığınız durumlar var… Devletten ayrılıp veya emekli olup özele geçenlere bakıyorsunuz yüzseksen derece değişiyorlar… Toplum psikologlarının bu durumu detaylı bir şekilde incelemelerin de fayda var… Belediye otobüsü ile halk otobüsü bile farklı. Durağa koşarak ulaşmaya kalkan yolcuyu alan belediyeci yok denecek kadar. Ama Özellerde durum farklı. Durak olsun olmasın, isterse kavşağın içinde bile olsa , sizi mutlaka alırlar… Devlet Bankasına gidin, arkasından özel bankaya girin hava değişiyor ve siz bunu buram buram hissediyorsunuz… İşin içine “Devlet” adı girince sanki otomatik bir sistem devreye giriyor ve çehre tamamen değişiyor. Vergi Dairelerinde bunu bariz bir şekilde hissediyorsunuz. Devlete para öderken bu kadar aşağılanan ve itilip kakılan başka bir ülke olduğunu zannetmiyorum… Allah’tan internet var da işimizi kolayca halledebiliyoruz…Bu arada, kademeli bir şekilde kalkması için devreye sokulan sistemler, tam gaz yollarına devam ediyor. SGK, elli ilacı daha ödeme listesinden çıkardı. Çıkması gerekenlerden fazla lazım ve elzem olanlar var. Eskiden özel hastaneler fark almazdı. Milletin ayağı alışınca, hatırı sayılı farklar istenmeye başladı. Hemen devreye fark telafi sigortaları girdi. Bireysel emeklilik zorunlu hale gelmek üzere. Anlayacağınız, kısa bir süre sonra ödediğiniz SGK Primleri işe yaramayacak, vergi haline dönüştürülecek. Bay Kemal SSK’yı batırdı deniliyordu, Bay Recep te anlaşılan komple lağvedecek… Geçenlerde gözüme kızgın yağ sıçradı. Datça Devlet Hastanesi’nin Acil Servisine gittik.  Sağ olsunlar, yıkadılar ilaçladılar, bir de reçete yazıp yolladılar. Nöbetçi eczaneye geldim göz damlası için para istedi. Niye diye sorduğumda, bu göz ilacı, bunu göz doktoru yazması lazım diye gerekçe gösterdi… Datça’da göz doktoru yok. Dolayısıyla acil serviste de olması imkânsız. Bu durumda , buraya atama yapmayan Devlet yerine ben suçlu muamelesi görüyorum… Aynı mantıkla hareketle, kardiyolog da yok cildiyeci de yok , ortopedist de yok, demek ki bu hastalara yazılan ilaçlar da parayla verilecek. Anadolu’da bir laf vardır. Hacı Emmin eşşeğe binmiş ayağı yerde sürüyor. Bizler de güya Sosyal Güvenlik şemsiyesi altındayız …

Bir hatırlatma üzerine yazıyorum. Takip ediyorum dediğim şeylerin takibinden vazgeçmiş değilim ama temcit pilavı durumuna da getirmek istemiyorum… RTE, Yahudilerin sadece önemli ve kendilerine hizmet eden birkaç ABD Başkan’ına verdiği “Üstün Cesaret Madalyası”nı iade etti mi? Etmediyse niye? Bu çok önemli nişan kendisine hangi sebeplerden dolayı verildi. Bunları açıklamayı düşünüyorlar mı? K. Kemal seçim ortamında istifa edip sonra dönen İstanbul İl Başkanı için “Seçim sonrası bakacağız” demişti… Mustafa Kemal’in askerliğini kabul etmeyen, ATATÜRK ismini kimsenin söyletemediği bu zavallı halâ makamında duracak mı? Ha, 3600 ek gösterge olmuş ha bu söz olmuş, yerine getirilmeyen hepsi sahibine eksi puandır… Keskin dönüşlerin erbabı Ca-Ce hakkındaki dedikodulara cevap verecek mi? Biz bunları zaman zaman sorup, balık hafızalı halkımıza bir nebze de olsa yardımcı olmaya çalışacağız. Takip listemiz de biline…

Bugünlük bu kadar. Yarın gazetelere bakmadan ilk iş, bizi konuk edecek misiniz? O zaman mesele yok. Şimdilik hepiniz Yaradan’a emanetsiniz. Hoşça kalınız…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!