Kefen giyerek, “Asker Gazze’ye” diye bağıran salata malzemeleri… Yetmedi, gidecekleri de mi telef etme niyetiniz var… Bacaklarınızın üst tarafı gevşek değilse, çekin bizzat gidin…Sizler için diyecek tek lafımız olur…”Bırakın, giderlerse gitsinler” Benim yaklaşımım ne? Şahsımı Hindistan ile Çin arasındaki sınır çatışmaları kadar bile alakadar etmiyor. Tek karşı olduğum şey, sivillere, kadınlara ve de çocuklara yönelik şiddet… Yapan kim, tarihin Kızılderililerden sonra, en büyük soy kırımına uğramış Yahudiler; maruz kalan da yukarda saydığım marifetleri olanlar… Allah büyük… Son lafı da edip, sıvışalım. Binyamin Netanyahu, yeter yahu…
Bir Milletin ve vatandaşlarının hayatta karşılaşabilecekleri en büyük güzelliğin arifesindeyiz… Yüzüncü yıl coşkusunu bize yaşatmayan, koltuk sevdalısı, tek adam karşıtı (!!!) tek adamı, Allah bildiği gibi yapsın… Hepinize Merhabalar, can dostlarım…
Yarın benim en önemli Milli Bayramım. Teamüller gereği gene nostaljiye baş vuracağız. O güzel günde, sizleri siyasetin çirkefine çekmeyeceğim… Bugün, uzun zamandır aklımda tarttığım, son günlerin, kurtarıcı aktüel konusunu olan, Filistin olaylarını, kendi çerçevemde yorumlamak ve de noktalamak istiyorum…
Olayı, günümüz ve geçmişimiz olarak iki dilimde ele alalım mı? Tahmin ettiğim gibi hepiniz onay verdi. O zaman hadi başlayalım…
Onlarca yıl ve yüz milyarlarca dolar milli kayıplarımıza sebep olan PKK terörü, Filistin’de filizlendirilerek yurdumuza gönderilmiştir… Yenilerde, konudan bahsederken, bir zamanlar devrimcilerde oraya yardıma gitti diye söyleyen, Dersimlinin, gizlediği konu ve işin esası budur…
Canımızı, uğruna hayatımızı, göz kırpmadan vereceğimiz, kardeşlerimiz bakalım bizle ilgili daha neler yapmış? Asrın yalanı olan, Ermeni soykırımını ve bu altyapılı Asala terör hareketlerini hepiniz biliyorsunuz… Doğal olarak, kardeşlerimiz de mutlaka yanımızda durmuştur, diye düşünüyorsanız, ne yazık ki yanlış düşünüyorsunuz, tam tersi oldu… Cübbeli Ermeni (Affedersiniz) papazlarıyla tokalaşırken, aleyhimizde beyanatlar verip onların yanında olduklarını söylediler… Burada kabahat biraz da bizim. Hiç kimse Ermenilerin, Hocalı ve birçok yerde Müslüman Türkleri öldürdüğünü söylemedi… Karabağ’ın, Azerbaycan’a ait olduğunu söylemedi
Eee kardeşlik, biraz fedakârlık ister, diyorsanız, problem yok… Kıbrıs olaylarını mutlaka hatırlıyorsunuzdur. Nikos Samson’un, Devlet Başkanı Makarios’u devirip, Adayı Yunanistan’a bağlamak için, ihtilal yapışı, Türklerin toplu mezarlara gömülüşü, hepimizin hafızaların da tazeliğini mutlaka koruyordur…Mevzu o değil de bir ucundan dokundu… Kardeşlerimiz burada da bizi yalnız bırakmadı… Rumların yanında olduklarını, bütün Dünya’ya haykırdılar… Doğu Türkistan olayı da ayrı bir ibret. Bu Müslüman kardeşlerimiz, aynı durumda olduklarından, toprakları işgal altında olduğundan, halden anlarlar diye düşünürken, bir de baktık ki, Çin’in yanında durdular… Binlerce yıllık Türk Yurdunu, Çin’ in hakkı olarak gördüler. Yapılan mezalimi ve soykırımı da haklı buldular… Bugün durum bu… Atalar ne demiş, “Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir” Peki dönüp bir de Çarşamba’ya bakalım mı?
İlk başta, İsrail’ in ortaya çıkış geçmişini kısaca hatırlayalım mı? Sene 1837’de Filistin’de sadece 9 bin Yahudi vardı. 1882’ye gelindiğinde nüfus 50 bini bulmuştu. Osmanlı durumu incelediğinde, Yahudilerin, Araplara bol para vererek toprak aldıklarını gördü ve satışı, bizzat Padişah emriyle yasakladı… Yahudiler, İngiliz ve Alman aracılarla bu engeli de aştı. Zaten yerli halk sattığında adeta bayram ediyordu… Daha sonraları, bölge İngiliz hakimiyetine girince tapuları üzerlerine çevirdiler… Yani topraklar işgal edilmedi, sahiplerince satıldı… Sene 1925’te 944 bin dönüm, 1927’de 1 milyon 300 bin dönüm, 1930’da bir milyon 700 bin dönüme çıkarılan topraklar, 1948’de, Devlet kuracak miktara ulaştı… Bu kısa açıklamadan sonra, Müslüman Kardeşlerimiz, O dönemler de bize ne yapmış ona da bakalım…
1915’te, savaşan Osmanlı’ya cephe arkasından saldırarak, 14 bin askerimizin şehit edilmesine vesile olmuşlardır… 15 bin asker de esir alınarak gözleri kör edilmiştir. Bunun hikayesini okumanızı istiyorum… O havuzlarda neler oldu mutlaka okuyunuz… Gelelim 1917’ye. Tarihte meşhur Akabe Baskını olarak geçen olayda, Lawrence ile birlikte sayısız evladımız şehit edilmiştir. Hemen sonra da Kudüs, İngiliz’e teslim edilmiştir… Şehre giren general, Edmond Allenby, “El-Nebi” diye alkışlarla karşılanmıştır…
Görülüyor ki, Filistinli kardeşlerimizin, Müslüman tercihi farklı. Onlar Sünni Müslümanlar yerine, Ortodoks Müslümanları, gregoryen Müslümanları, Budist ve dinsiz Müslümanları tercih ediyorlar…
Gelelim finale… Kefen giyerek, “Asker Gazze’ye” diye bağıran salata malzemeleri… Yetmedi, gidecekleri de mi telef etme niyetiniz var… Bacaklarınızın üst tarafı gevşek değilse, çekin bizzat gidin…Sizler için diyecek tek lafımız olur…”Bırakın, giderlerse gitsinler” Benim yaklaşımım ne? Şahsımı Hindistan ile Çin arasındaki sınır çatışmaları kadar bile alakadar etmiyor. Tek karşı olduğum şey, sivillere, kadınlara ve de çocuklara yönelik şiddet… Yapan kim, tarihin Kızılderililerden sonra, en büyük soy kırımına uğramış Yahudiler; maruz kalan da yukarda saydığım marifetleri olanlar… Allah büyük… Son lafı da edip, sıvışalım. Binyamin Netanyahu, yeter yahu…
Hepiniz Yaratanıma emanet olun
Hoşça kalınız…