Geldik ayın 16’sına. Cüce Şubat’ın yarısını geçtik. Eskiden, bu ay geldiğinde üzülürdük. Sonradan sevinmeye başladık… İlk işim yevmiyeli bir iş olduğundan eksik para yani 28 günlük para alırdım. Sonra memur olunca işime geldi. Maaşı 1 Mart’ta daha çabuk alır olduk… Mahkemede, hâkim kimlik tespiti yapıyor. 50-60 civarındaki kadına yaşını soruyor, 15 cevabını alıyor ve ikaz ediyor. “Hanım burası mahkeme, ciddi ol!” diye ama kadın ısrar edince, mübaşire nüfus kağıdını alıp gelmesini söylüyor, bakıyor ve daktiloya dönerek “Yaz kızın yaşı 15” diyor. Meğerse kadın 29 Şubat doğumluymuş… Mahkeme kararları emsal teşkil edeceğinden, bütün kadınlar 29 Şubat doğumludur… Aksini düşünebilirsiniz ama can emniyetiniz ve kanepe faktörü açısından dile getirmeyin… Bu arada herkese Merhabalar.
Havayı dağıtmaya çalışsam da olmuyor. Bir türlü aklımızdan çıkmıyorlar… Bir zamanlar beni çok etkileyen bir film vardı. Seyredenleriniz olduğunu düşünüyorum. “Er Ryan’ı kurtarmak” hatırladınız mı? O bir filmdi ama ben ülkemden gerçek operasyonlar beklerdim… Sağa sola dağılmış FETO hainlerini yakalayıp getiriyorsunuz. Bunu, askeri istihbarat başarısı olarak günlerce yayınlıyorsunuz… Bu evlatlarımızla alakalı hiç mi bilginiz yoktu? Veyahut, FETÖ’cüler gibi makam ve mevkilerinize göz dikmedikleri için, lüzum görmediniz mi? Sadece sizde değil… Kimse ilgilenmemiş. Bazı belgeler ortaya çıkıyor… İYİ Partili, Lütfi Türkkan hariç, boş verilmiş… Aileler FETÖ mağduru asker milletvekili dahil, Özgür Özel’e kadar çalmadık kapı bırakmamış… Bir mektupla şansı açılan(!) asker bozuntusu dönüp bakmamış bile… Demek ki o zavallı mektubu, Türk halkına değil, istikbaline yazmış… Hükümete soruyorum. Şu an itibariyle PKK’nın elinde kaç evladımız var? Bir Kaymakam’ın bile olduğu söyleniyor… Bunlar için kurtarma operasyonları düşünülüyor mu? Yoksa gene bir gece canımızın yanmasına mı sebep olacaksınız… İş konuşmayı değil önündeki kâğıdı okuyamayan Genelkurmay Başkanına kaldıysa yandık ki ne yandık… Adam sanki Belediye imar Müdürü…Pazar Günü her haber bülteninde mağaranın odaları, koridorları ve yüksekliği hakkında bilgi verdi… Sağ olsun, içimizi bayağı soğuttu… Merak ettim, acaba imar barışından da faydalanmışlar mı?
İkinci konu da serbest bırakılan ve yurda dönen denizcilerimizdi. Şükür olsun Yurda döndüler. Hepsinin sağ olmasına sevindik. İşin başında şehit olan Azerbaycanlı kardeşimiz için de kahrolduk. Allah rahmet eylesin… Benim bu konuda anlamadığım şeyler var. Gerek görürseniz ve yanlışsa, lütfen uyarın… T.C Vatandaşlarının mebzul miktarda gemileri var ama bunların hiçbiri Türk Bandıralı değil. Liberya, Panama, Malta Bandırası taşıyorlar ve de hukuken bizle hiçbir alakaları yok. Bu işlem vergi vermemek için mi yapılıyor? Bu durum da gemi sahiplerimiz, milli değerlerden yoksun kimselerden oluşuyor diyebilir miyiz? Devlet’in bu durumlar için herhangi bir tedbiri veya planı var mı? İşe “gemicik” ile başlayan Bilâl Oğlan’ın şu an kaç gemisi var? Binali’nin kumarbaz oğlunun 17 şirketi ve 30 gemisi olduğunu biliyorduk… Sayılarında bir artış oldu mu? Şirketleri Türkiye’ye taşıma niyetleri var mı? Gemileri hangi Ülkelerin Bandırasıyla dolaşıyor? Yerli ve milli olmaları önünde ne gibi engeller ve sebepler var? Damat bu işin içinde mi yoksa, gemi ve yatları sadece kaçamaklar için mi mekân yapıyor? Son olarak, denizcileri serbest bırakılan bu gemi kime ait… Mesela, niye İstanbul Liman’ına kayıtlı değil. Çok yerli ve Milli olduğu anlaşılan, muhtemel has bademin gemisinin ismi niye Mozart, niye Itri değil niye Dede Efendi değil…
ABD ile epey sorun yaşayacağa benziyoruz. En son “Kavala” meselesi gündeme geldi. Ben gibi vatandaşların “sana ne” deme hakları var ama hiç hakkı olmayanlar da var. Mesela, Adalet Bakanının… Hele hele çıkıp da “Türkiye bir hukuk devletidir. Yargıya karışamayız” demeye hiç mi hiç hakkı yoktur… Bunun böyle olmadığını en iyi ABD bilmektedir. Unutmuş olanlara hatırlatayım… “Bu can bu bedende olduğu sürece, Rahibi kimse alamaz” lafını kim etti? Can hala bedende ama, tehdit gelir gelmez Rahip ABD’ye gitti… Başka bir şey demeye gerek var mı? Adalet Bakanı da biliyordur mutlaka, laflarına, Amerikalıların nasıl güldüğünü ama içeriye karşı böyle demek zorunda… Burada hukukun nasıl hakim olduğunu halkımız iyi biliyor… Sosyal medyada paylaşım yapanlar kodeste, parti yöneticisi eski milletvekilini öldüresiye dövenler dışarda, azmettiricileri de hergün ekranlarda, Ağalarına yalakalık yapıyor… Son bir olay daha, hukuk kısmına noktayı koyacağız. Anayasa Mahkemesine üye seçilecek. Yargıtay kontenjanı olduğundan, Yargıtay hakimlerinden birisi olmalı… Aceleyle atama yapılıyor bir gün sonrada Zat-ı muhterem büyük çoğunlukla seçiliyor… Ben olsam o kutsal kurumdan hemen istifa ederim. Demek ki, layık kimse bulunamamış. Söyleyecek çok şey var da, güzide kurumlarımızı daha da yıpratmayalım. İnsanlar gelip geçici, sistemler bakidir…
Ne düşündüğümü sormuştunuz. Ne yazacağımı merakla beklemiştiniz… Halit kardeşim, gelişmeler izin vermedi… Allah, bu canımızı bu bedenimizde bırakırsa ya perşembe ya da Cuma bekleyin…
Hepinizi Yaradan’ a emanet ediyorum. Hoşça kalınız…