Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Ben artık koyu bir Altınordu taraftarıyım

Ben artık koyu bir Altınordu taraftarıyım

Aralık ayının da neredeyse ortasına ulaştık. Geçtiğimiz günler de kayda değer neler oldu derseniz, inanın ki vereceğim cevap yok. Olur mu, bu kadar yoğun gündem içinde nasıl böyle vurdum duymazsın diyenlere de; bir hafta sonra hatırlanmayacak suni gündemlerle mecbur kalmadıkça ilgilenmiyorum, en azından öteliyorum demekten başka yapacak  ve diyecek bir şeyim de yok… En iyisi yapmam elzem olanı  yaparak klavyeye yöneleyim ve Herkese,  Merhabalar diyerek işe koyulayım…

Bugün sizleri, ters köşeye yatırayım mı? Muhtemelen biliyorsunuz ama bilmeyenler ve de bayan okurlarımız için söyleyeyim… Futbolda penaltı atan oyuncunun topu kalecinin hamle yaptığının ters tarafına göndermesi olayıdır. Yani top ve kaleci farklı taraflara gider… O zaman biz de futbolla devam edelim. Çocukluğum ve gençliğimin kısa bir bölümü, rahmetli Mehmet Dayım sayesinde Fenerbahçe taraftarı olarak geçti… Sonra Gençlerbirliği Spor Kulübü’ne ilgi duymaya başladım… Daha sonra Fenerbahçe;  kardeşimden öte kuzenim Cevher ve değerli Başkan Ali Koç sayesinde tekrar sempati halkam içine girdi… Şu an itibariyle ilan ediyorum… Ben artık koyu bir Altınordu taraftarıyım… Yıllar öncesi , İzmir’imizi 1. Lig de (Şimdiki Süper Lig) temsil eden, hatırladığım kadarıyla, en efendi futbolculardan, Milli Kaleci Mümin Özkasap’ı da kadrosunda bulunduran Altınordu tekrar eski günlerine kavuşmak ve lige dönmek üzere… Altınordu niye bu kadar önemli, esas paylaşmak istediğim de o  kadrosunda bir tane bile yabancı oynatmayan kulüpAlt yapıya önem veren, kabiliyetli Türk evlatlarını bularak onları gün yüzüne çıkaran ve Türk futboluna hediye eden bir kulüp… Şu an bazı Avrupa  takımları, bu altyapıda yetişen evlâtlarımızı takibe başladı bile… Bu konuya zaman zaman değineceğim, şimdilik bu kadar ama yeni kulübümü lütfen merceğiniz altına alınız…

Kendi kaynaklarından ve altyapısından uzaklaşanların hali ortada. Bunların zararı sadece kendilerine de değil. Milli takımın vaziyeti ortada, kulüplerimizin Avrupa karneleri de hepinizin malûmu… Bana göre sebep; milli şuur ve hırsa sahip evlatlarımız yetiştiremememiz… Biz onları bir kenarda tutarak itip kaktık ama para ve istirahat için Yurdumuza gelenleri baş tacı ettik. Üç büyükler dediğimiz kulüplerin kadrolarına bakıyorum en fazla 2-3 yerli var. Bazen 11 yabancı olarak sahaya çıktıkları da oluyor. İkinci lig bile neredeyse Türklere yasak hale gelmek üzere… Bu yüzden başta FB daha sonra da diğer kulüplerin taraftarlarına sesleniyorum. Allah göstermesin Kanser gibi illetlere yakalanmamak için, tolerans musluklarınızı lütfen kapatın… Yoksa bunlar sizi hakikaten kanser eder… Hele FB taraftarının Allah yardımcısı olsun. Takımları başta GS veya başka birini şampiyon yapmak için elinden ne gelirse yapıyor… Bunları yazarken sanki GS düşmanı gibi görünmüş olabilirim aslında değil. Sadece F. Terim artistini hiç sevmediğimden dolaylı böyle bir reaksiyonum var… Bu adam (lafın gelişi) Şanlıurfaspor’u çalıştırsa o takım da kara listeme girer… Gelelim FB ‘ye ve onun yolunu izleyen diğerlerine… Sizler bizim başarılı evlatlarımızı harcadınız, körelttiniz ve fırlatıp futbolcu mezarlığına attınız. En sıkıntılı dönemleriniz de son 3-5 dk. da oyuna girip, sürekli gollerini atan bir Semih Şentürk‘ü, çok başarılı olacağı belli olan altyapıdan yetişmiş Olcan‘ı, Marmarisspor’da iken pırıl pırıl bir genç olan Salih Uçan‘ı ve sayısız değerimizi bozuk para gibi harcadınız… Onların yerine dinlenmek için Türkiye’ye gelen Krasiç‘i, geçen sene yorgunluk attıktan sonra Almanya’ya dönen ve harikalar yaratan Alman’ı, Silimani‘yi, Ademi‘yi ceza sahasında şut atmadan haftalarca oynattınız. Bu toleransın %10’unu bizim evlatlarımıza göstermediniz… Hiç uğraşmayın bir şey yapamazsınız… Boşuna çabalamayın olmaz

Her neyse futbolu bir kenara bırakalım, gelelim başka bir konuya… Havalar soğudu. Sabah kalktığımız da yerler buz oluyor. Evde, sıcak bir yerde olmanın ne büyük bir nimet olduğunu hafifçe balkon kapısını araladığımızda iyice anlıyoruz… Peki küçük dostlarımız, kanatlı garipler aklınıza geliyor mu… Lütfen, evde yaptığınız, işlerden sonra, mesela ekmek dildikten sonra kırıntıları atmayın, cam kenarına koyun… Çok soğuklarda mutlaka ilave gıdalar ekleyin… Ben yaptığımı örnek olsun diye sizlerle paylaşmak istiyorum… M..r.s marka arpa şehriye var. Torbası 195 krş. Bir paketi, 4-5 gün gidiyor… Güvercinler nasıl mutlu oluyorlar. Büyük bir zevkle seyrediyorum. Tavsiye ederim… Sadece güvercinleri, serçeleri değil, kedileri köpekleri de ihmal etmeyiniz… Eskiden kasaplar, aldığımız etin kemiğini de sarıp verirlerdi. Analarımız onlarla nefis çorbalar yaparlardı… Gel gör ki devrimizde böyle bir şey olmuyor. Et ve tavuk tabletleri daha kolayımıza geliyor… Ama gene de tavuk kemiklerini, eğer yemiyorsanız, derisini vs. atmayın. Bir poşete koyup biriktirin. Mevsim kış balkonda saklayabilirsiniz.2-3 günde bir birikeni karşı arsaya koymanız yeterli. Kim bilir Allah’ın yarattığı ve bize emanet ettiği kaç canlıyı ihya edersiniz…

Farkındaysanız, bugün siyasete bulaşmadan sona geldik. Ne kadar güzel oldu değil mi… Ama devamlılığı mümkün değil. Siz bu ana çöl ortasındaki “vaha” muamelesi yapınız… Kapatmadan bir konuya daha değinmek istiyorum. Korkmayın siyaset yok…TRT’nin tek izlenecek kanalı “TRT Müzik” burayı mutlaka takip ediniz. Çok güzel programlar var… Geçen gün, değerli Yapımcı- Yönetmen kardeşim Hasan Taş‘ın “Yıldızlar altında” programını seyrediyordum… Ayşen Birgör isabetli bir seçim. Bizleri ihya ediyor… Geçen hafta zevkle seyrederken, birdenbire irkildim…  “İstersen kölen olayım, istersen öldür beni, başkasını seversen, inan yaşatmam seni” dizelerini duyunca beynimden vurulmuşa döndüm… Ekonominin değil ama, Kadın cinayetlerinin “Hit” yaptığı devirlerde adeta teşvik bombardımanı bir durum… Düşünün. Ruh hali bozuk bir insanın, hele bir de alkol aldığını. Karşılık alınamayan, kıza, bayana neler yapabileceğini… Her alan da çok dikkat etmemiz gerekiyor, aman dikkat… Başka bir program, Yılların Zerrin Özer‘i, program ortasında seyirciye nasihat ediyor. Maskenizi burnu da kapatacak şekil de kullanın diye…  TRT stüdyoların da kameralar seyirciye döndüğün de, bakıyorsunuz ki kimsede maske yok… Perhizle lahana turşusunu karıştırmayalım lütfen… Belediye otobüslerinde bile bazı koltuklara levhalar konuyor “Oturmayınız” diye… En son, bilhassa Zerrin’in programında dikkatimi çekti… Siz bu sazları silah zoruyla mı oturtuyorsunuz oralara…

Kalem elimden kurtulmak üzere. Nerdeyse gemi azıya alıp, siyasete dalacak. Benim gücüm tükendi. Bu yüzden kapatmak zorundayım… Hepiniz Allah’ a emanet olun. Hoşça kalınız…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!