Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Bayramlar en başta çocukların değil mi?

Kızılay Ankara'nın tam göbeğiydi...

Merhabalar cem-i cümleye. Kurban Bayramının telaşesi fazladır. İşin başında diyelim de sonra araya karışmasın… Bu hafta siyaset yok. Her şeyi, Bayram tadında yaşamaya çalışacağız. Geçen haftaki nostalji sözümü niye yerine getirmediğimi herhalde anlamışsınızdır… Bugün ve yarın doya doya mazilerimizde yeşereceğiz… Herkesin Bayramını kutluyorum. Her gününüzün Bayram kıvamında olmasını diliyorum. Bu günler sevinçlere, neşelere şen kahkahalara, ev sahipliği yapmalı. Ne kadar çok insanı güldürür veya tebessüm ettirirseniz, siz de içinizde aynı şeyleri hissedersiniz. Bu olay, birleşik kaplar sistemi gibi çalışır. Bir tarafa ne kadar koyarsanız, diğer tarafta aynı oranda yükselir… İşte o taraflardan biri sizsiniz… Bir hanımı diyelim. Muhtemelen bu hanım eşiniz de olabilir… Onu güldürmeye çalışın. En azından bu maksatla yola çıkın… Size Dünyanın en zor, aynı zamanda da en kolay işini tavsiye ediyorum… Kolaylık ve zorluk kısmı esasında siz kaynaklı bir durumdur… Yalnız bir ipucu, bu teşebbüsün zamanını iyi ayarlayın. Yoksa getireceğini zannettiğiniz fayda, zarar hanenize çentik olur… Kahvaltı sonrası, son çayın keyifle konduğu zaman dilimi gibi… Sakın gözünü ovuşturan veya gerinen kimseye yanaşmayın… Bir kadını güldürür veya tebessüm ettirirseniz neler mi olur, bakalım… Puslu, sisli, siyaha yaklaşmış grilikler yok olur. Her taraf pırıl pırıl olur, güneş yeniden doğar… Kapkaranlık Gecelerde mehtap oluşur. Gökyüzün de ayı göremeseniz bile içinizde, en büyük, dolunaylar peydahlanır… Lavanta veya gül bahçelerinde bitmeyecek enerjilerle sonsuz bir koşuya çıkmış gibi olursunuz… Kendinizi, uçsuz bucaksız denizlere açılmış gibi hissedersiniz… Ciğerleriniz, bir avuç nane şekeri veya okaliptüs emmiş gibi olur… O bir tebessüm, boğulmak üzere olan adamın ele geçirdiği nefes gibidir… Sadece Kadınlar mı, bir çocuğun gülmesini hissetiniz mi. Sanki istikbâlin nurlanması gibidir… Saflığın, temizliğin, berraklığın, fiziki halidir. Her kesi aynı yola sevk eden, tetikleyen muhteşem bir olaydır… Evladınızın gülüşü; varoluş, yaradılış sebebiniz gibidir… Sokağa çıkın. Sakın eli boş çıkmayın. Akşamki tavuğun kemikleri, derisini de yanınıza alın… Mahallenin köpeği bir doğruldu, sizi görünce, yabancı değil diyerek tekrar yerine oturdu… Gel oğlum gel derseniz şöyle bir bakar. Al oğlum dediğinizde kapar, bir çırpıda yutar. Ondan sonra karşınıza geçerek, hızlı hızlı kuyruk sallamaya başlar. İşte bu onun tebessümüdür. Diğer kemikleri de verebilirsiniz. Buradaki işte bitti… Köşede sizi gözleyen birisi var… Bu apartmanın kedisi. Herhalde Beşiktaşlı. Duraklayıp göz göze geldiğinizde, belli belirsiz bir “miyav” der… Tavuk derilerinin ortaya çıkmasının tam zamanı… Kedi huyudur onları garantiye alınca yemeye ara verip size bakar. Başka bir şey var mı diye. Elinizi iki tarafa açıp yok dersiniz. Biraz sonra sırtını kambur yapıp, bacaklarınıza, ayaklarınıza sürünmeye başlar. İşte bu da onun gülüşüdür… Yürüyün… İstikamet yok. Siz artık bir serseri mayınsınız. Tebessüm avcısısınız… Simitçi karşıdan geliyor. Sizden pek umudu yok ama yan gözle de bakıyor. Umursamadan hizasına geldiğinizde “Pişkininden bir tane” deyiverin. Çok mutlu olur. Tablayı başından indirir ve hemen bir tane uzatır. Az bekleyin, tam teşebbüse geçtiğinde “Dur dur, iki tane daha” deyin… Ne kadar mutlu ettiğinizi düşünebiliyor musunuz… Güvercinler sizden fazla kaçmıyorlar, acaba neden. İşte simidin birinin sahipleri ortaya çıktı. Hep İstanbul’da gemi güvertesinden martılara mı atacağız. Bunlarda, güvercinlerin hakkı… Hayvanat dilinden anlayan ve onlarla konuşabilen Yunus Peygamber olmaya gerek yok. Ben ne dediklerini ne kadar memnun olduklarını hissedebiliyorum… Yalnız etrafta çocuk göremiyorum. Halbuki, bayramlar en başta çocukların değil mi? Kentsel dönüşüm onları da mı vurdu… Daha yakın zamana kadar, evimizin etrafı gecekondu dolu idi. Şu an her taraf Bloklarla doldu. Kötü mü oldu, hayır ama bazı değerlerimiz de törpülendi adeta yok oldu… Bayram çocukların derdik ya, çocuklar ortadan çekildi… Bu kıyma olmadan köfte yapmak gibi bir şey oldu… Kendi çocukluğum da alışmıştım… Bayram harçlıkları almaya, avuç avuç seker alıp ceplerimizden taşırmaya, güzel mendil bohçalarını, açmaya kıyamamaya çatapatçılar, mantarcılar, maytapçılar, karşı pastanedeki limonata ve kek, Nahide teyzenin pastaları, İhsan amcanın içi seker ve para dolu mendil çıkınları… Karar vermiştim, yaşadığım bu sevinçlerin aynısını bende başka çocuklara aktaracaktım… Hazırlıklarımı yaptım. Epey şeker aldım.5 -10 TL’lik paraları biriktirmiştim zaten… İlk iki çocuk kapıyı çaldı. Herhalde kardeştiler. Harçlıklarını verdim. Şekerden, mahçup mahçup bir tane, ısrar edince bir tane daha aldılar. Avuçlayıp ceplerine doldurdum… Onları da güldürmüştüm. O an ki bakışlarını hiç bir zaman aklımdan çıkaramam… Sonra ne mi oldu. Bu olay jet hızıyla bütün mahalleye yayıldı. Kapımızın önü abartmıyorum, kuyruk oldu…

Ne yapacağımızı şaşırdık. Para bitti, var ama yüzlükler kaldı. Şeker bitti… Bir müddet sonra mecbur kaldık “Ev de yok dışarı çıkmışlar” tezgahına yattık… Buna rağmen, o bayram haddi hesabı olmayacak kadar çocuk tebessüm ettirdik… Bayram onlarındı, bizde onlara teslim etmeye çalıştık… Lütfen, sizlerde yapın… Dinimizin, bildirimine göre, bir insanı öldürmek nasıl bütün insanlığı öldürmekse; bir çocuğu güldürmekte, bütün çocukları güldürmek gibidir… Uçan kelebeğe, yemyeşil ağaçlara sevgiyle bakın. İnanın hepsi olumlu elektriğinizi alacaklardır, evdeki kap kacağa, çay bardağına bile şefkatle muamele edin… Siz her, canlı cansız kimleri tebessüm ettirirseniz, Cenab-ı Allah’ta sizi güldürecektir. Bunu hiç bir zaman aklınızdan çıkarmayın… Bu vesileyle, herkesin Kurban Bayramı’nı tekrar kutluyorum…

Bayram’ın 3. gününde ayrıyeten benim için başka bir önemli güne de denk gelen 2 Ağustos Günü buluşmak üzere hepiniz, Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!