Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Atam, sana karşı çok mahcubuz

Atam, sana karşı çok mahcubuz

Kasım’ın en acı günü ile huzurlarınızdayım. Bugün ilave baskı yapmayacağız da ne zaman yapacağız… Hava isterse pırıl pırıl olsun, bizlerin içi kapkara… Ruhumuz, en büyük cenderelerin mesaisine muhatap durumda. Ne meşum bir gün. En ufak bir iş yapma isteğim yok… İnanın ki, alâmet-i farikamız olan “Merhabayı” bile demeye ne mecalim var ne de canım çekiyor…

İlkokulda iken, bir an önce 5. Sınıfa ulaşmayı düşlerdik… Çünkü, Anıtkabir’e okul adına onlar giderdi. 4 sene, gururla hazırlananları seyredip iç çektik. Nihayet bize de sıra gelmişti… Hayatımın en müstesna günü oldu. Gidişteki duygularımla geliştekiler arasında uçurumlar vardı. Koskoca bir okulu temsil etmiştim. Herkesin adına, içimden sözler vermiştim… O günler çok geride kaldı. Atam, sana karşı çok mahcubuz. Verdiğimiz hiçbir sözü yerine getiremedik… Dünya’da ilk defa çocuklara bayram hediye ettin, yetmedi Cumhuriyeti de gençliğe emanet ettin… Atam, emanetine sahip çıkamadık. Ne yüzle geleceğiz huzuruna…

Sen, kafalarımıza modern dünyanın şapkasını uygun gördün ya… Kuzey Afrika menşelifeslisoytarılar sana dil uzattı… Onları , tükürükle boğmayı bir kenara bırakın, en üst düzeyde ziyaretler de bulunduk… Sen tekke ve zaviyeleri kapattın ya, biz hepsini eskisinden daha faal hale getirdik… “Türkiye’de 72 tarikat kurduk” diyen İngiliz’in maksadına hizmet ettik… Atam, Senin Hacıbayram’da namaz kıldıktan sonra , kurbanlar keserek açtığın Meclis var ya… Neler oldu neler, iyi ki görmedin… Bir zavallı çıkıp, süreci “Reklâm arası” olarak değerlendirdi… Atam… Doğduğun yerde bir tane cami yok. Ezan okunmuyor. Cuma kılınmıyor. Hutbe okunmuyor. Sen Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdun. Ezanlarımızı sayende dinliyoruz. Hutbelerimizden, nasihatler çıkarıyoruz. Hatırlarsan bir hutbeyi de sen bize armağan etmiştin… O da yetmemiş, herkes dinini doğru öğrensin diye Elmalılı Hamdi’ye Kuran- ı Kerim’i tefsir ettirmiştin. Gene yetmemiş, Diyanet İşleri Başkan’ lığını kurmuştun ya… Atam, inan utanıyorumO kurumun başkanı, Ayasofya’nın açılışındaki hutbede sana “lanet” okudu Atam, lanet okudu… Hutbe bitmeden görevden alınması gerekirken, halâ işinin başında… Atam, O lanet sadece sana değil… “Keşke Yunan kazansaydı” diyenler hariç, hepimizeydi. Ne dersin Atam… Bunlar sahiden bizden çok oldular mı, yoksa biz mi derin gaflet uykularına yattık… Atam… Senin izinden gidenlerin bütün ikazlarına rağmen, Fetoş isimli bir yumuşakça çıktı… Ne isterse verenler, bize “Siz ne derseniz deyin, o çok muhterem bir hoca efendidir” dedi. İşte O Fetoş ihtilal yaptı. Atam o da tamamda, paçayı zor kurtaranlar, bu sefer de bize FETÖ’cü demeye başladı… Atam… “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” demiştin ya. Güya, ilim ehli bir başhekim, senin getirdiğin ve tek eşliliği emreden medeni kânunla uğraştığını açık açık beyan etti… Bizleri zinaya teşvik etti... Sarıklı cübbeli sakallı şeyhler (!!!)  çoluğumuzun çocuğumuzun namusuna göz diktiler. Mükemmel dinimiz bunların şehvet aracı oldu… Atam sana ne diyeyim ki, sen bulutların üstünden zaten bütün olanları görüyorsundur… Bu yüzden, yalan da söyleyemiyorum… Sen, karış karış geri almıştın ya, oluk oluk kan dökerek bize vatan yapmıştın ya yetmedi, masa başından da Hatay’ımıza kavuşturmuştun bizleri… O toprakları şimdi satıyoruz, Atam satıyoruz… Hem de kimlere, sırtımızdaki sızıları oluşturanlara… Katar denilen bir yer var, Atam… Yüzölçümünün çok üstünde miktarı, sırf yeşil kağıtlar uğruna, tek mermi atmadan teslim ettik… Hoş atacak mermilerimizi de onlara sattık Atam. Sakarya’daki Tank Fabrikası artık bizim değil… Yeni olacak, Boğaz’ın da etrafı bize ait değil… Atam, tankla topla sağlayamadıklarını, kağıt parçalarıyla gerçekleştiriyorlarSen, Sevr’i yırtıp atmıştın ya, bunlar bulmuşlar, yapıştırıp tekrar gözümüze sokuyorlar… Atam… Senin kurduğun AOÇ var ya, hani sütü, yoğurdu, ayranı, dondurması efsane olan halâ aradığımız mamûllerin, arazileri talan edildi. Leş kargaları dört bir yandan saldırdılar… Hele hele, İ. Melih denilen birisi, oraları ucubelerle doldurduSenin başlattığın ve yaptırdığın bütün fabrikalar talan olduMilliyetçi yönünle kurdurduğun ne Etibank ne de Sümerbank artık yoklar… Atam… Sen bize tutumlu olmayı öğrettin. Yerli malı kullanmayı öğrettin… Hakikaten baş öğretmenmişsin de biz halâ fark edemedik… Artık ne yerli ne de milli bir şeyimiz var…Yoğurdumuzu Fransız aldı, yağımız kalleş Suudilerin oldu… Yerli ve milli diye yutturulanların da cüzi bir kısmı bize ait Atam… Diyeceksin ki “Çocuk, bu Ülke’ de iyi bir şeyler de olmuyor mu?” Az da olsa oluyor Atam… Motoru, bataryası, yürür aksamı ithal edilen yerli ve milli otomobilimiz neredeyse yollara çıkmak üzere… İHA ve SİHA’larımızın kaportasını da yerli ve milli olarak üretiyoruz, az daha unutuyordum. Lastikleri de bizim… Atam… İngiliz, seni kitaba çevirmiş ve ismine de “Bozkurt” demiş…

Sen neysen biz de oyuz… Bozkurtlar öldü Atam… Kurt görünümlü, çakallar sardı ortalığı… Nihal Atsız üstadın yazdığı gibi tekrar dirilir miyiz Atam, tekrar dirilir miyiz… Şüphesiz, Senin zamanındaki şartlar daha kötüydü. Kabul, ama o zamanlar başımızda sen vardın, bizi çok çabuk terk ettin be Atam. Ne acelen vardı ki. Çok mu yorduk seni Atam, çok mu üzdük… Ne olur, hiç olmazsa bir dakikalığına kalk, kalk Atam, bize güç ver… “Çocuk, üzülme. Bunlar da geçer” de be Atam… De be Atam… Ne olursun de be Atam… De be Atam…

10 Kasım özel yazısı. Türk Millet’ inin başı sağ olsun.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!