Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Asla ve kat’a hakkımı helâl etmiyorum…

Asla ve kat’a hakkımı helâl etmiyorum...

Güzel bir pazar günü. Güzel bir memleket ama bize her şeyi zehir eden zavallı bir zihniyet… Hayat gaileleri ile haşır neşir, zaman dişlileriyle cebelleşirken, fırsat bulup randevumuza yetişiyorum… “Hoş geldin” diyenlerin, “Gene mi çıktı” veya “Belâ geliyorum demez” diyenlerden çok olduğu kanaatindeyim. Bu oran değişmediği sürece de ben ve kalemim emrinizde… Hepinize Merhabalar…

Gelelim, şu helalleşme olayına. Son söyleyeceğim cümleyi söylemek için, bir araba yazı yazan anlı şanlı meslektaşlarım gibi yapmayacağım… Ben sana ne bu dünyada ne de Ahrette hakkımı helâl etmiyorumAnlaşıldı değil mi? Etmiyorummm… Bunu sakın, dövize bakarak, sağlık politikana bakarak, dış politikana bakarak vs.  Dediğimi zannetme… O beceriksizliklerini değerlendiririm. Ayrıyeten “kul hakkı” hükmünde olduklarından Yüce Yaradan’ın takibine girmiştir… Pinekleyen, etrafa uykulu gözlerle bakan sağ taraf meleği, buna karşılık, harıl harıl çalışan, kan ter için de kalmış, sol taraf melekleri gerekli dokümanları, hesap günü sahibine teslim edecektir… Onlar da benim derdim ama esas derdim  başka… Kaldırılan “Andım”, ayaklar altına alınan kutsal Milliyetçiliğim, çok görülen “TC”ler… Dağdan taştan kazınan “Ne mutlu Türküm diyene” yazıları… Kısıtlanan, eften püfren sebeplerle kutlatılmayan Milli Bayramlarım… Vs. Vs. İşte en başta bunlardan dolayı, Asla ve kat’a hakkımı helâl etmiyorum

Bu arada biraz da bizle alakalı olduğundan dikkatimi çekti. Ne de olsa Basın Kartlarımızı aldığımız merkez… Efendim Çok maaş Fahrettin Paşa’mızdan bahsediyorumHer zamanki gibi devlet memuru olduğunu unutup, siyasilere laf yetiştirme çabasına giren garibim, bu sefer baltayı taşa vurdu… Filistin konusunda, Bayramda, “Muhalefet ne yaptı?” derken Ağasının Marmaris’te Tatilde olduğunu unuttu… Sırf tatilden vazgeçmemek için, yeni tedbirlerle alakalı konuyu Pazartesi günkü Bakanlar Kurulunda görüşeceklerini söylemişti… Pazartesi Akşamına kadar “Kaos” olacağı, genelde kabûl görünce gene de dönmeyi düşünmeyip işi İçişleri Bakanlığı üzerine yıktı… Hal böyle iken Çok maaş Fahrettin Paşamız, istemeden Ağasını eleştirmiş oldu… Biz onun bu durumu misliyle telafi edecek davranışları derhal sergileyeceğine inanıyoruz… Siz buna “yalakalık” diyorsunuz ama katılmıyorum. Olsa olsa “sadakat” olarak değerlendirebiliriz…

Arkadaşlar, bu Sedat işinin dirhemi yenilir yutulur değil. Öyle, kıytırık mafya laflarıyla da geçiştirilecek birşey asla değil... Bunun muadilini,”Susurluk”ta gördünüz. Ne oldu o zamanlar… Basın aylarca sürmanşet yaptı. Siyaset ayağa kalktı. Her gece ışıklar aç-kapa yapıldı… Üstelik orada Devlet’in bekası mevzubahisti. Peki şimdi neler oluyor? Birim birim karşılaştırıp, değerlendirin… Bana “Niye yüzeyden gidiyorsun?” diyenlere cevabımdır… Bulunduğum çevre, iklim ve sezilerim, sizlerden daha çok ve de doğru bilgilere ulaşmama imkân veriyor ama paylaşamıyorum… Beynimdeki dokümanlar çok korkunç. Biliniyorlar ama ispatları zor… Bunları dile getirirsem; İmamoğlu’nun eli koluyla uğraşanlar anın da bana musallat olurlar, hırslarını bizden alırlar… Bu yüzden takip edin. Nasıl olsa her şey ortaya dökülecek… Biz de bu durum da ancak malûmu değerlendireceğiz…

Filistin konusundan mecburen kısaca bahsedeceğim. Beni eleştirenlerle birebir değerlendirmeye girmeyeceğim. Fikirlerini, kullanmadığım boş beyin sinir hücrelerime depo edeceğim. Bu bana daha sonra revize edebileceğim görüşler oluşturabilir. Ammma, bu vesileyle, Müslümanlığımı sorgulayan birkaç meczuba da cevabımız var. Dini yeterliliği dağıtma mercii misiniz? Bu yetkiyi kimden aldınız?  Beni tanırsınız, daha ileri gitmeyin… Ben İsrail’in zulmünü yok saymıyorum. Bütün kalbimle kınıyorum… Ama Mısır’ı, Suud’u, Kuveyt’i, BAE vs.  sadece kınarken, biz niye Don Kişot’luk yapıyoruz? Paylaşımlarım da bunu vurgulamaya çalışıyorumÜstün Cesaret Madalyasını iade etmeyenlerin, İsrail’le ticareti sürekli ileri götürenlerin, istismar platformu da olmak istemiyorum… Siyasetimizin çavuşu beyanat veriyor. “Ümmet bizden liderlik bekliyor“.  Bana o ümmeti sayabilir misin? Bize “Mevali” gözüyle bakan Arap olmadığına göre kim bunlar? Siz iç siyasete çare bulacağız diye, herhangi bir çılgınlık yapmayın… Osmanlı zamanındaki Baba’nın dediği gibi, “Bize güvenip savaşa girmeyin, biz de evlat tükendi“. Eğer, aklınıza bir şeyler geliyorsa, askere çeşitli sebeplerle gitmeyen evlatlarınızı değerlendirin. Maşallah, hepsi akıllı çocuklar. Bir haftalık eğitimle çakı gibi olurlar… Sırf Amerikan aleyhtarı olacağım diye, hain Arap’ın safına geçemem. Düşmanımın düşmanı dostumdur eğilimine girersem; dostun düşmanın saniye başı değiştiği Ortadoğu batağında perişan oluruz… İsrail şu an en güçlü konumun da. Buna rağmen, benden bir şeyler istemeye cesaret edemiyor. Bayrağında ki iki mavi şerit olursa olsun… İki de ben ilave edeyim. Onlar da Çoruh ve Kızılırmak’ı temsil etsin… Sıkıysa buyursun… Ama Arap öyle mi? En zayıf zamanımızda Hatay’ı istedi. Halâ istiyor. İstemeyi bırak, haritasında kendi toprağı gösteriyor… Ne çabuk unuttunuz… Suud ile kanka iken bile, 31 (Hatay) plakalı araçlara (TIR’lara) “vize” vermiyorlardı… Ülkeye sokmuyorlardı…Allah bunlara kel versin, tırnak vermesin… En ufak bir fırsatta, Adana’ya da Mardin’e de girerler… Mevcut sistemin fazla direneceğini de zannetmem… İş gene başa düşer. Bu yüzden bize ne kardeşim, bize ne, ne yaparlarsa yapsınlar… Suud ne yapıyorsa onu yapalım. Kınayalım, o kadar, çok bile…

Rize olaylarını pas geçmek istemiştim ama olamıyor… Meral Hanım maalesef toy bir siyasetçi gibi davrandı… Siyasi artılar aldı ama daha fazlasını eliyle itti… Yandaş kanallar mutlaka cümle montajlarıyla istedikleri ortamı oluşturacaklardır… İşi “Al ananı git” durumuna bağlayacaklardır… Orada ben olsam, Meral Hanım’ı hemen kapalı bir yere çeker, sakinleşmesini sağlar ve tavsiyeler de bulunurdum… Organize olduğunu adeta bağıran kadının yüzünü öper “İnanmayın yok böyle bir şey. Biz Apo’nun mektupları okunurken neysek şimdi de oyuz. Gel beraber dolaşalım” derdim… Saldırmaya çalışan grubun içine tek başıma giderdim… “Misafirinize böyle mi yaparsınız?” deyip mahcup ederdim. “Nasılsınız, iyi misiniz, kazancınız nasıl?” gibi soruları hepsinin elini sıkarak sorardım… Uzatmayayım. Bana göre olmadı …

Öyle böyle, bir zaman dilimini daha çatır çatır yedik. Geride kaç dilim, yoksa kırıntılar mı kaldı belli değil. Belli olan tek şey şu an, o da vedayı gerektiriyor… Hepiniz Allah’a emanetsiniz. Hoşça kalınız…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!