Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Anlatacaklarım Var

Anlatacaklarım Var

Artık ; takvim olarak , Mart ile başlayan , Bahar Aylarına girdik. Doğanın tekrar dirilişi , çoğalmanın , üremenin başladığı harikulade günlerdeyiz… Sonbaharda ki hüzne ne kadar ihtiyacımız var ise ; İlkbaharın dinamizmi de bir o kadar gerekli hepimize… Cümlenize Merhabalar olsun , sevgili dostlarım…
Bu gün arkanıza yaslanın , hatta bir bardak çayınızı da yanınıza alın , boynunuzu sıkan düğme fermuar vs. gibi şeyleri de gevşetin… Anlatacaklarım hem tarihe not hem de önemli bir belgesel lezetinde olacak… Kuzeyde ki savaştan , Yurt’ a ulaşmaya çalışan Türk’ leri gördükçe , yaşadıklarını dinledikçe , benim de zihnimde ki dev uyandı ve lambasını terkederek ortaya çıktı… Yazının hacmi kadarını sizlerle paylaşacağım… Aysbergin su altında ki kısmını ise bilmem hangi vesileyle kaleme alırım , inanın bende bilmiyorum… Rahatladınız mı , isterseniz çayı da tazeleyin belki kalkmaya isteğiniz olmayabilir… Bu yazacaklarım beraber olduğum halen hepsi hayatta olanların dışın da , Sevgili Eş’ im ve Kız’ ım tarafından dahi bilinmiyor…
Pakistan’ da ki meşhur Sel felâketi sonrası TRT – Kızılay İşbirliği çerçevesin de , 40-50 TIR ve içinde bulunduğumuz binek minübüsle karayolu ile Multan (Pakistan ) Şehrine doğru yola çıktık. Yol ve yardım belgeseli maksatlı gezimiz de , Gürbulak’ tan Yurt’ u terkederek ilk önce İran’ a geçtik. Daha gümrük ara bölgesin de , Elçilik’ ten aradılar , çok dikkatli olmamızı söylediler… Kendilerinin davet ettiği Alman tv. ekibinin bile nerede olduğunun bilinmediği söylendi. Devrim Muhafızları ; Nazi Dönem’ i Almanya’ sının ilk baştaki ” SA ” daha sonra ki ” SS ” subayları benzeri , karışılamayan ve ayrıcalıklı , aynı zamanda da sınırsız yetkili bir kuruluşu gibi… İlk gece Tebriz’ in en iyi otelin de kaldık. Lobi de ekiple sohbet ederken İran aleyhinde şeyler konuşulmaya başlayınca , hemen ikaz ettim. 14-15 m ilerde kapıda duran , mareşal üniforması kıyafetli görevlinin bizi dinlediğini çok kısık sesle ikaz ettim. İnanmaz inanmaz baktıkların da ispat zorunda kaldım… Ben konuşmaya başlayınca çaktırmadan adama bakmalarını söyledim. Saat 15 ( üç ) suları olmasına rağmen ” Arkadaşlar saati de 18 ( altı ) ettik dedim , adam hemen saatine baktı… Artık her ikazıma uymaya başladılar… Odalarımız da kameralar olduğunu , çamaşırları tuvalette değiştirmek gerektiğine kadar ikazlarda bulundum… Pakistan sınırı yakınında , Belucistan Eyalet’ inin Baskent’ i Bam Şehrinde kaldık. Yılbaşını burada karşıladık. Bu kadar sessizini ilk defa yaşadım… Yemek için salona geçtik. Kameraman arkadaşım Hüseyin İmancı ile bir şey almak için , geri döndüğümüz de ,Oda’ mızı ; valizlerimiz açılmış halde, başlarında didik didik karıştıran adamlarla gördük. Temizlik bahane ettiler… Bu işin sabah yapıldığını bilmemize ve de valizlerin açılmış halini mecburen sineye çektik… Dönüşte , Pakistan sınırından girerken , sadece bizi durdurup , didik didik aradılar. Kemerlerimizin bile içinde bir şey olup olmadığına baktılar. Tek gidemiyeceğimizi , ancak eskortla gidebileceğimizi söylediler. Saatlerce , eskort bekledik. Her yarım saatte bir yol kenarında durup , aç susuz başka bir eskortu saatlerce bekledik. Bizi bırakan , Bam Şehri’nden gelecek aracı ve görevlileri bekleyip , Bam’ a geri dönüyordu… Tam olarak isyan etmemizi bekleyip adeta teşvik ediyorlardı… Sabah çıktığımız, iki saatlik yolu gece yarısı zor tamamladık. Kameraman arkadaşım , beklemelerin birinde çıldırdı , saldırmaya kalktı. Zor mani oldum , isteklerinin bu oduğuna , zor ikna ettim… Nihayet , Belucistan Eyalet’ inin Başkent’ i olan Bam Şehri’ne ulaştık. Kimse olmamasına rağmen bizlere , giderken konakladığımız aynı odalar tahsis edildi… Ne tesadüf diyenleri , bu odalar kameralı diye ikaz ettim…Tahran’ a geldiğimiz de Büyükelçiliğe uğramamız gerekti. Yolu sorduğumuz kimse Türk çıktı. Araca bindi , şöförü yönlendirerek , bizleri en seri şekilde yerimize ulaştırdı ve kendisi hiç bir şeyi kabûl etmeden bir taksiye binerek yerine geri döndü… Türk’ ün , Türk’ ten başka dostu olmadığı kafamıza bir daha dank etti. Soydaş’ ımızın bize eşlik ettiği yolu göz önüne getirebilmeniz için örnek vereyim… İstanbul için Kartal- Mecidiyeköy ; Ankara için , Çankaya – Aydınlıkevler gibi düşünün… Türkiye sınırına geldiğimiz de , geceyi ismini unuttuğumuz yerde geçirmemiz için şöför ” Yoruldum ” bahanesi etti. Ben ; onun 50 $ daha harcıraha hak kazanmak için bunu yapmak istediğini bildiğimden , ” Hayır , direksiyona ben geçerim ” dedim… Geceyarısı , türlü zorluklarla gümrüğü geçip , Türk topraklarına ulaşınca , karşıma çıkan ilk şey olan bayrak direğine sarıldım öptüm onu defalarca yaladım… Yerlere kapandım , toprakları tırmaladım… Sadece İran’ da mı… Halep’ te , anlaştığımız minübüsle sabah bir türlü buluşamadık. Arap , rehberime aratıyordum , yaklaştım , beş dakikaya ordayım diyip bir saat gelmiyordu. Tekrar aradığımız da , geldim park ediyorum diyor gene ortada görünmüyordu…Tuvalete giderken , Otel de temizlik yapan bir Türkmen yanıma sokulup , lobide en arkada gazete okuyanın El-Muberat’ tan birisi olduğunu ,ve bizi gözlediğini söyledi. O gün elimizde ekipmanla saatlerce yürüyerek işlerimizi yapmaya çalıştık… Naklen yayın günü , Halep Kale’ si aşağısına dört kamerayı da kurdurdum… Bütün personele , tercüman vasıtasıyla ne yapacaklarını ezberlettim… Dünya’ da Ramazan adıyla iftar programı içine yayına girecektik… Tam on dakika kala aracın arızalandığı ancak tek kamerayı direk yayına verebileceklerini söylediler. Tir tir titreyen sunucum Bekir Develi , sohbet konuğum , Başkonsolos ve müzik konuklarıma ne yapacaklarını söyleyip , yayını bırakmadım , ne olursa olsun bu işi yapacağım diyerekte tek kamerayla işin içinden çıktım. VTR veremedim ama hiç kimse de durumu anlamadı… Hacıbayram Camii – Romanya – Akmescit (Simferopol ) dan münavebeyle üçlü olarak yapılan kandil yayınının , Kırım kısmından sorumluydum. Açılış konuşması için , değerli kardeşim Mustafa Cemiloğlu’ nun ( Kırımoğlu ) konuşmasını kaydettim. Kırım televizyonun da sabahladım , görsellerle süsledim. Yayına girdik , hazırladığım VTR yi verme komutunu verdim , ses yoktu , yayın için uzun süredir , bir kaç sn. bekledim gene yok. Bana yardım için gelen, sonra yayın müdürü olan Ahmet Kardeş’ im görevliye saldırmaya kalktı. Yapacak bir şey yoktu. Bütün emek heba oldu , Cemiloğlu’nu yayından alıp cami içine döndüm… Kosova’ da , Bosna ‘da , Taşkent’ te vs. vs. başımıza gelenler daha nice niceleri öyle zor anlar yaşamamıza sebep oldu ki… İşte bu durumlar da insan Vatan’ ının kıymetini daha iyi anlıyor. Her defasında THY uçağına girişimde gözyaşı dökerdim. Koltukları severdim… İşte ben bu ve bu gibi durumları bildiğim için , Yurt’ una ulaşmaya , toprağına kavuşmaya çalışan kimselerin bütün halet-i ruhiyelerini ezbere bilirim. Sizler tv. ekranlarında seyrederken tebessüm edebilirsiniz ama benim içim kan ağlar , bütün yaşadıklarımı tek tek hatırlarım…
Ey beceriksiz iktidar… Çoğu devlet , elçilikiklerini bile tahliye ederken , siz 20 bin evladınıza , sadece doğu tarafına gitmeyin dediniz . Bu çocuklarımızın , teleflerini düşünemiyorum bile ama bir tanesinin burnu bile kanarsa , sorumlusu sizsiniz…
Hepiniz Allah’ a emanet olun. Hoşçakalınız…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!