Geldik 6 Aralık’a, Atalar ne demiş, 7 Aralığın gelişi 6’sından bellidir… Peki bu 7 Aralık’ta ne oluyor diyenleri fazla merakta bırakmadan söyleyeyim… Eşimin doğum günü… “Ha o muydu bize ne” diyeceklere de “Bana göre çok önemli” demekle yetinmeyeceğim, herkese “Merhaba” diyerek yazıma başlayacağım…
Kafamda bölük pörçük o kadar şey birikti ki en azından bir ikisini temizleyeyim…
İnternette bir olay çok farklı kanallardan defalarca paylaşılırsa bunun birtakım art niyetli mihraklarca belli ama pek de hayır maksadı hedeflenmeden üretildiğini bilirim…
Bana çok sayıda emeklilerle ilgili, sanki onların hakkını koruyormuş havası veren iletiler ulaşıyor… Başta, senede iki kere ödenen 1000 TL.’lik ikramiyelerin kalkacağı, sağlık priminin kesilmeye başlanacağı gibi ipe sapa gelmez onlarca madde karşımıza konuluyor… Sonunda da , bu maksatlı bütün iletiler de olduğu gibi “Aman, herkese yayın şiddetle karşı çıkalım” tembihi ediliyor… +65 kısıtlamalarında da görüldüğü gibi, bu insanlarımız toplumun en tepkisiz kişilerini oluşturuyor… Bir de, gariplerimin aklına bu düşünceyi sokarsanız, zammı, iyileştirmeyi bir kenara bırakır mevcut hale razı olurlar. Emekli sendikaları ;1000’er liraların komik hale geldiğini, bu parayla ancak çerez alındığını, her sene güncellenmesi gerektiğini söylüyorlar… Çoğu ilaçların, ödeme listesinden çıkmasına karşı çıkıyorlar. Bu ve bunun gibi haklı isteklerle, hükümetin karşısına dikiliyorlar…Onlar ne yapıyor… Yukarda belirttiğim yazı ve paylaşımlarla, “Ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorlar” Toplum mühendis ve psikologları çok ince çalışıyor. Her istenilene hemen uymayalım, şüpheyle bakalım… Bir ara çok moda idi “Bunu en az 10 kişiyle paylaşmazsanız, şöyle olur böyle olur” diye paylaşımları sık sık almışsınızdır. Ben hepsini bir azıcıkta hakaretle ilgiliye geri yollardım. Allah’a şükür hiçbir şey olmadı… Bunlar toplumun yapısını, temayülünü ve istidadını ölçen ve buna göre politikalar üreten mihrakların, ölçüm aracı. Merkezleri de İsrail. Biline… Her zaman olduğu gibi detaylı bilgiler için telefonum sürekli açık… Gelelim başka bir konuya ki, maazallah çok tehlikeli… En başta Almanya’da corona aşısını bulan kardeşlerimiz üzerinden yapılana… “Türkiye’de olsaydı, sen Alevisin der iş bile vermezlerdi” yazılı ve resimli sayısız ileti aldım… Herhâlde, Belçika parlamentosuna seçilen kızımızla da buna benzer paylaşımlar yapıldı…”Alevi olduğu için , Türkiye’ de olsaydı , elinden yemek bile yenmezdi” gibi ve birçok paylaşımlar geldi… Herkes kendine gelsin ve aklını başına alsın. Hele hele Türk Milliyetçileri… Biz bu filmi Çorum’da, Maraş’ta gördük ve de bir daha arşiv görüntüsü bile olsa karşımıza gelmesini istemiyoruz… Alevi kardeşlerimiz yakın zamana kadar Anadolu’da kapalı devre yaşamış kimselerdir. Biz Sünniler (Yezitler) herkesle karıştık. Saray’a, padişah analarına bakın anlarsınız… Eğer ben ve benim gibi Türkçülüğü savunan kimseler Alevi düşmanlığı yapıyorsa, oturup uzun uzun düşünmeleri gerekir… Alevi canlarımız, Anadolu’muzun katışıksız Türk unsurlarıdır… Tek tip toplumlar, siyah beyaz film gibidir… Renklenmek için farklılıklar gerekir… Bana göre toplumumuzun vazgeçemeyeceği renklerden biri Alevilerdir… İyi ki varlar… Bu arada, Alevi kardeşlerime de bir çift uyarıda bulunmak istiyorum… Sizler Ehl-i Beyt aşığı; Hz. Ali’yi Şah, Hz. Muhammed’i (SAV) Padişah kabul eden kimselersiniz… Aranıza “Aleviyiz” diyen, sadece ailesi ve bölgesi kaynaklı, Alevi olan, art niyetli ateistleri sokmayın… Onların yaklaşımları ve düşünceleri sizlere mal ediliyor, bilesiniz… Hz. Ali de , Hz. Muhammet te(SAV) ikisi de bizim canlarımızdır, olmazsa olmazlarımızdır, ama oraya kadar. Daha sonraki Arap’ın kan davası bizi ilgilendirmez… Kuran ve Sünnet hepimize yeter… Allah’ın (CC) birliği, Hz. Muhammet’in (SAV) son ve hak peygamber oluşu, Hz. Ali’nin de hak halife oluşları vazgeçilmezlerimizdir. Bura da toplanmakta fayda vardır… Bunun aksi durumların, din tabanlı siyaset yapan münafıkların, dinsizlerin işine yarayacağını asla unutmayın…
Biraz da benden… Daha önceleri demiştin ama unutuldu herhalde veya yeni okuyucu sayımız arttı… Sembol kullanmayı hiç sevmiyorum. İfade yetersizliği ve tembellik olarak görüyorum, ama sadece kendim için. Kullananlara hiç bir tepkim yok, önemle belirteyim… Piyasada ki gündemin %80’i suni olduğundan, hemen atlamıyorum. Oluşan fikirlerin olgunlaşmasını bekleyip, naçizane kanaatimi yazıyorum… Bu arada, nostalji severlere, az daha sabır diliyorum. En kısa zaman da İnşAllah. Söz…
Gelelim bir başka dünyada yaşayan insanlarımıza…Ünlü badem diyarımızın bir milletvekili çıktı konuştu… Esasında konuştuklarına baktığımızda pek de konuşma olmadığı daha ziyade başka şeylere benzediği anlaşılıyor…Tıpkı, bir valimizin ifadeleri gibi. Ortak konu, gençlerin iş beğenmediği.
Ey gafiller, siz her ile, her ilçeye üniversite veya yüksek okul açacaksınız, bu faaliyetleri de oya tahvil etmeye uğraşacaksınız, sağlıkçı, mühendis, muhasebeci vs. kimseler yetiştireceksiniz, sonra da “Zeytin toplamaya İşçi bulamıyoruz, bu gençler de iş beğenmiyor” diyeceksiniz. Diyeceksiniz de bu insanları niye mağdur ettiniz. Onları niye senelerce okutup, meslek sahibi yaptınız. Asgari ücret muhatabı ailelerini niye yurt, iaşe, yol vs. masraflarla perişan ettiniz. Direkt tarlalara gönderebilirdiniz… Ayrıyeten, bilhassa basın kesiminde çalışan arkadaşlarımdan ricamdır. Bu bademlerin çocuklarını, yakınlarını eşlerini lütfen inceleyin ne iş yapıyorlar, kaç para alıyorlar, en önemlisi, her birinin maaşlı veya huzur haklı kaç işleri var…
Ana iktidarın da bıyık altından güldüğü ve biraz da göz yumarak teşvik ettiği, Çakıcı Ülküdaşım linç kampanyasının içine çekilmeye çalışılıyor… Saygılı, saygısız her kalem tutan bir parça kopartmak peşin de… Hatırlatırım. O bütün bu ve buna benzer olaylardan tek parça çıkmıştır… Yok efendim MİT gibi devasa bir kuruluş nasıl olur da, ona muhtaç olurmuş, falan filan… Ey beyin fukaraları… Bütün dünyada durum böyledir…Devlet direkt olarak giremeyeceği işleri bu yolla halleder… İki: Dünya’nın en mükemmel ve güçlü ordularından biri olan Türk Ordusu, garibim korucudan mı medet umar ki, operasyonlara beraber çıkar… Aklı eren ermeyen konuşmasın deyip şimdilik kapatıyorum…
Son olarak, bütün TV.’leri kınıyorum… Haberlerin yarısı, bir insanın koluna batan iğne görüntüleriyle dolu. Benim hiçbir korkum olmamasına rağmen bakamıyorum… Çocukları ve korkusu olan insanları düşününüz… Laboratuvar görüntüleri, imalat safhası vs. neyinize yetmiyor. İlla iğnenin batışını mı göstermek gerekiyor… Hepiniz Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız…