Herkesin, sadece kendi isteklerinin egemen olduğunu düşündüğü ama bunu da bir türlü başaramadığı, tatil hazretleri hoş geldi. Bir aile babası olarak altı gün düşleyip; ayaklarını uzatıp kâh televizyon seyretmek, kâh gazete okumak gibi serbest davranışların egemen olacağını ummasının, ütopya olduğunu ilk saatlerden itibaren hissedersiniz… “Bir simit olsa ne güzel olur” sesi, sizi balkonda simitçi avlama telaşına sevk eder. Eğer şansınız varsa, on dakika mesafede ana cadde üzerindekine gitmeden “Simdyevrekkk” sesiyle heyecana kapılırsınız… Çocuğun kursa bırakılması, Hanımla parkta dolaşılması, öğlen gelen misafirleri ağırlamak, arabaları yoksa, evlerine bırakılması ve de ansızın gelen Pt. Günü… Bana göre esas sendrom “Pazar Sendromu” Pazartesi’nin adı çıkmış… Unutmadan, herkese Merhabalar… Dünden beri iyi misiniz? Ablalar, Ağabeylerle aranız nasıl…
Fazla uzatmadan ve de sözümüz gereği bu “+65 ” saçmalığına başlayalım… Bu Corona ilk çıktığında yazdıklarımı hatırlayanlar bilir… O gün komplo teorisi gibi gelen şeyler, bugün, çok kimse tarafından kabul görmekte ve savunulmakta. Ben gene aynı noktadayım. Latin Amerika’ sandan, Fransa’ya, Yunanistan’a, Uzak Doğuya kadar her yerdeki olayların, kalkışmaların altında, sosyal güvenlikteki kazanımların geri alınması yatmaktaydı… Dünya’ya hükmeden egemen güçler ve derin sistemler maalesef yeni bir karar aşamasına geldiler… Sosyal Güvenlik kara delikleri istemiyorlar… Bunu kendi ceplerine girecek paranın başka yerlere gitmesi olarak değerlendiriyorlar… Yazılı olmayan gizli antlaşmaların ne olduğu az çok belli gibi… İnsanlar 65 yaşına kadar köle gibi çalışmalı… Bu yaştan önce emekli yapılmak istenmeyen kişilerin , emekli olduktan sonra da fazla yaşamaları istenmiyor… Şimdi anladınız mı RTE niye “Seçimi kaybetmeme mal olsa bile EYT lileri vakitleri dolmadan maaşa bağlamayacağım” dedi… Bütün laboratuvar sistemleri +65 i vuracak şekilde tasarlanıyor… Arada bir miktar yeni doğmuş çocuk ölünce paniklediler… Bu sapmaları, bir daha ki, mesela Kovid 20 de düzeltmeyi planlıyorlar… Şu an birçok şeyin test edildiğini hissediyorum… Bu işin başlangıcı, Taaa Dr. Babuna aracılığıyla gasp edilen kanlarımızın ABD de bir çok araştırmada ve de testler de kullanılmasına kadar dayanıyor… Esasında bunun ilk uyananı gene bir Ülkücü olmuştu… Sn. Osman Durmuş, Sağlık Bakanlığı döneminde konuyu gündeme getirdiğinde ve de açıkladığında, anlı şanlı Solcular bile kendisini topa tutmuşlardı… Salgının çıktığı ilk dönemleri kısaca hatırlayalım…Ne hikmetse, Çin’de ve İtalya’ da , durumun ciddiyeti görülmesine karşılık, Kapitalizmin ileri karakolu durumundaki ABD ve İngiltere’de olay kaale alınmadı adeta dalga geçildi… İnadına herkesle öpüşmeler, Toplum bağışıklığı oluşur gibi yaklaşımlar; “ölen ölür kalan sağlar bizimdir” zihniyetinin tezahürü oldu… Toplumdaki infial duygularının tehlikeli noktalara ulaşması neticesinde; zevahire dokunmayan ama fazla bir işe de yaramayan tedbirler alındı… Göstermelik olduğu belli olan bu sözde yaklaşımlar, olaya daha sonra katılan ülkelere tecrübe oldu… Birçoğu farklı yaklaşımlar sergilediler… Bizi ilgilendiren kısımda ülkemiz, bütün derin hedefleri de zaafa uğratmayacak, Dünya’da tek olan harika bir sistem buldu. İşte +65 bundan sonra gündeme geldi ve tepemize çöktü… Bütün, Doktorların, hareket ve dolaşmayı hayati kabûl edip “Mutlaka” dediği tavsiyeler; İcra tarafından sanki sağlık korunuyormuş kisvesi altında yasaklandı…+65 grubu evde dört duvar arasında ölüme ve yalnızlığa terkedildi… Moralin her şeyden önemli olduğu, bütün ilim çevrelerince kabul görmesine karşılık, ben dahil hepimiz, psikolojik sorunlar yaşamaya başladık. Yaşama azmimiz ve şevkimiz gasp edildi, tüketildi. Ölüme hazır hale getirildik… Ben vasat bir beyinle bunları görüyorum. Siz de benzer şeyler düşünüyor musunuz… Neymiş efendim, “Biz yaşlılarımızı çok seviyoruz, onları korumak istiyoruz” Amam uzak durun. Siz bizi korumaya kalkmayın. Biz hepimiz kendimizi koruyacak seviyede kimseleriz… Kameraların karşısına geçip te “Corona da neymiş bize vız gelir” diyen geri zekalılara sahip çıkıp, tecrit edin yeter… Bir zamanlar “Radyasyonda ne, bize sökmez” diyenler aynı insanlardı. Hatta dönemin Bakanı Cahit Aral ekranlar karşısında çay bile içmişti… Siz çıkıp “Tedbirlere uyulmazsa, daha sıkı önlemlere döneriz” diyeceğinize, muhtemel taraftarınız olan, cehaletinden feraset umduğunuz bu kimseleri rapt ve zapt edin… Ayrıyeten, daha sıkı önlemlerin karşılığının, +65’e 3-4 Ay daha hapis anlamına geldiğini hepimiz biliyoruz… O geri zekalılara para ödememek için, gene dışarıya ve de işlerine salarsınız… Bu iktidar maalesef her konuda çok şanslı, köpeksiz köyde, değneksiz gezme gibi bir halet- i ruhiyeye sahipler… Sadaka kültürüne ve ianelere muhtaç hale getirdikleri zümrelere güvenerek, istedikleri gibi ama hep yanlış istikamete, at koşturuyorlar… Bunların tek anladığı şey “Oy” mahrumiyeti. Bu bilinç ve tespitle, “65’e zulme, Oy yok” kampanyasını başlatıyorum… Her kes ister bu yazıyı, isterse de sloganı, bütün takipçi ve dostlarına lütfen yollasın…
Bir müddettir, bazı yazar ve kişilerin hoşnutsuzluk yazılarına karşılık, sistem var mı yok mu belli olmayan bir zekâ fukarası doktor üzerinden karşı saldırıya geçti… Aynı anlar da 20-30 kişiden gelen mesajlara kararı hemen veriyorum. Bunlar, genelde iktidar paratonerleri vasıtasıyla, toplumun direncini kırma operasyonları… Adının Alpay Genç olduğunu söyleyen, kişi, Acil servis 3. Kademe falan diyerek kendine bir paye vermek istiyor… Yok öyle bir şey. Öyle bir uzmanlık alanı da yok. Buralarda, pratisyen hekimler çalışır. Bunlar, uzman doktor olamadıkları için kendilerini kamufle etmek ve ezikliklerini bir nebze giderebilmek için, Acil Servis Doktoruyuz gibi birşeyler icat etmişlerdir. Kısaca 112 hizmetinde çalışan pratisyen hekimlerdir. Onlar da önemlidir ama bir uzman gibi konuşmaları doğru değildir. Sen psikolog musun, sen romatolog musun, sen kardiyolog musun, sen enfeksiyon hastalıkları uzmanı mısın ki vs. vs. ahkâm kesiyorsun? Evvela, hocalarına bir danış. Evde kalmak ile kalmamak arasında ne farklar var öğren sonra da, ancak onların ağzından konuş… Kim bilir kaç kere girdiğin TUS sınavlarını başaramayıp, alamadığın yetkilerin, nasihatlerini mi veriyorsun… Sığ ve manipülatif ahkâmını; bize değil, aynaya bakarak kendine kes…
Ayrıyeten yazında küstahça ifadelerle “Bunlar yok Anayasa Mahkemesine gidecekmiş, yok 6. Filo’yu kovmuşlar” gibi gramajını çok aşan laflar da ediyorsun… Bana göre, asla bir Doktor ifadesi olmayan lafların, belli ki bir “Trol”ün senin adın üzerinden işe kalkışması…Bir santimlik boyuna bakmadan bir metre uzamaya kalkıyorsun. Senin gibi salata malzemelerini, Halkımızın küfür edebiyatına emanet ediyorum… Ey zavallı, ölen hastaların % 80 i , +65 diyorsun doğru… Coronadan daha fazla can kaybı verdiğimiz, trafik kazalarında ölenlerin %97 si 65 yaş altında. Bu durumda 65 yaş altındakileri direksiyona oturtmayalım mı… Efendim, “Öyle ama biz tedbirimizi alıyoruz aykırı kişilerde bizi bağlamaz” dediğini duyar gibiyim. O zaman bizde, cahil cüheladan daha güzel tedbirlerimizi alırız…Mesela ben yanımda, ufak bir şişe kolonya olmadan hiç dışarı çıkmadım. Ağzım hep maskeli… Kimseye değil 1.5 m, 5 m. bile yanaşmıyorum… Ayrıyeten, marketlerde yaşlı avlayarak ceza kesip, o paraları bir yolla, Kızılay’a oradan da Ensar’a, Türgev’e, Türken‘e ulaştırma telaşında olanlar, bu çabalarınızı; zannetmem ama olursa, kurallara uymayanları ikaza kullansanız daha iyi olmaz mı…
Bizler toplumun hafızasıyız. Olmadığımız zaman sadece bizler değil hepiniz zarar görürsünüz. Hatırlayın, bir evladın tespitini…küçükken, “Babam çok şey biliyor” dermiş. Gençken, “Babam bir şeyler biliyor galiba” dermiş. 30’lu yaşlarda, “Babam birşey bilmiyormuş”, 50’li yaşlarda, “Babam çok şey biliyormuş”, 60’lı yaşlar da ise, “Keşke hayatta olsa da, danışsam” dermiş… Siz karar vericiler, hangi yaş aralığındasınız bilmiyorum ama unutmayın geriye gitmiyorsunuz, her geçen gün Bize yaklaşıyorsunuz. Yani ne yaparsanız esasında kendinize yapıyorsunuz… Aslında söylenecek sözlerin %10 unu bile demedik ama yazınında bir yerde bitmesi gerekiyor. Bu yüzden, herkesle paylaşmanızı istediğim sloganı tekrarlayarak vedaya hazırlanıyorum… “65’e zulme oy yok“….
Yönetmenliğini RTE’nin yaptığı, aynı konulu filmlerden biri daha vizyona girdi… Bir türlü bulunamayan ama zaman zaman yapacağını yapan meçhul kişi gene iş başındaydı…RTE bu sefer olayın farkına erkenden vardı ve klasik Babalığını yaparak , Hafta sonu Sokağa Çıkma Yasağı kararını iptal etti… Yahu, Allah aşkına söyleyin, sizce yutan var mı… Ey AKP’liler inanın “Cehaletinden en çok feraset umulanlar” bile bıyık altından gülüyor… Sn. RTE, Sizden bir ricam var “Akıllı olanlar bu yapılanları ve söylediklerimi , dikkate almasın” diye söyleyiverin lütfen. İnanın ki hiç sesimizi çıkarmadan oturacağız, oturduğumuz yere… Yoksa, gidip gelip aynaya bakıyorum, “Acaba çok mu aptal görünümüm var” diye…
Haftaya da hepinizle buluşmak için sabırsızlanıyorum. “Devlet Bahçeli Nereye Koşuyor?”, ana başlığında muhalefeti değerlendirmek istiyorum… Lütfedip kulak verirseniz her zaman olduğu gibi büyük bir zevk alacağım… Hepinizi Allah’ıma emanet ediyorum. Hoş çakalınız.