Gazze’den yaralı taşımak, refakatçi vs. derken epey bir nüfus yurdumuza intikal etti… Bu gerekçe sebepli intikallerin hız kesmeden devam ettiğini biliyorum. Bunlardan ayrı, oradaki konsolosluğumuz aracılığıyla, vatandaşlık işleri de 7/24 devam ediyormuş… Lafın sonunu ortaya alarak devam edeyim… 3 milyon yeni Arap nüfus sahibi olma arifesindeyiz… Dünya’nın durduramadığı (!), İsrail katliamının doğurduğu tepkiler, sadece Türk kamu oyununun acıma duygularını harekete geçirip muhtemel 3 milyonu kabullenme altyapısı olarak değerlendirilebilir… Yanı başındaki Mısır’ın kapılarını açmaması, Arap’tan fazla Arapçı yönetime sahip Türkiye yöneticilerine gün doğurdu… Anadolu’yu Türksüzleştirme projesinin en ateşli savunucuları ise, ne yazık ki, Türkmen kökenli olan Orta Anadolu seçmeni… Yani, Türkler; kendilerine şırınga edilen Emevi dini uğruna, ayağına değil, beynine sıkıyor…
Çirkin olmasa, güzelin kıymeti bilinir mi? Fakirlik olmasa, zenginliğe şükredilir mi? Hastalık olmasa, sağlık değersizleşir… Ayrılık olmasa, sevginin kıymeti ve de önemi anlaşılmaz… Biraz derin düşünüldüğünde, hasret ve ayrılık, bizlere Yaradan’ın lütfu… Peygamber aşkını, ATATÜRK sevgisini, rahmetli büyüklerimizin aranışını, bu çerçevede değerlendirebiliriz… Hüzün, tıpkı pul biber gibidir, acıdır ama vazgeçilmezdir. Hepinizin, tatlı hüzünlere, tatlı ayrılıklara, netice de kavuşmalara doğru yelken açmanızı diliyorum… Size tavsiyemdir, çok sevdiğiniz bir şey, kediniz bile olsa mutlaka hasretle tanıştırın. Sevgilerin çok yukarlara çıkmasını istediğiniz her şeyle aranıza mutlaka ayrılıklar serpiştirin. Çok muhabbet, tez ayrılık getirir sözünü de asla unutmayın…Merhabalar olsun can dostlar…
Geçen hafta aldığım bir haber kaynaklı, sohbet etmek istiyorum. Daha önceleri yazdığımı hatırlatarak başlasam daha iyi olur kanaatindeyim… Gazze’den yaralı taşımak, refakatçi vs. derken epey bir nüfus yurdumuza intikal etti... Bu gerekçe sebepli intikallerin hız kesmeden devam ettiğini biliyorum. Bunlardan ayrı, oradaki konsolosluğumuz aracılığıyla, vatandaşlık işleri de 7/24 devam ediyormuş… Lafın sonunu ortaya alarak devam edeyim… 3 milyon yeni Arap nüfus sahibi olma arifesindeyiz… Dünya’nın durduramadığı (!), İsrail katliamının doğurduğu tepkiler, sadece Türk kamu oyununun acıma duygularını harekete geçirip muhtemel 3 milyonu kabullenme altyapısı olarak değerlendirilebilir… Yanı başındaki Mısır’ın kapılarını açmaması, Arap’tan fazla Arapçı yönetime sahip Türkiye yöneticilerine gün doğurdu… Anadolu’yu Türksüzleştirme projesinin en ateşli savunucuları ise, ne yazık ki, Türkmen kökenli olan Orta Anadolu seçmeni… Yani, Türkler; kendilerine şırınga edilen Emevi dini uğruna, ayağına değil, beynine sıkıyor… Türklüğü kabul eden Macaristan’ın Reyis’i Urban bile beyanat verdi. “Eğer Türkiye olmasa idi, Avrupa mahvolur, istikrarsızlaşırdı” dedi… Avrupa’nın bile göze alamadığı olayı, sırf iktidar devamı uğruna, benden sonra tufan mantığıyla, ekonomisi bıçak sırtındaki Türkiye üstlendi… Recep Efendi’nin bizzat ağzıyla söylediğine göre, 40 Milyar dolar para harcanmış. Harcanmakla kalmamış, her yerde, sağlanan ayrıcalıklar yerli ve milli sistemleri çileden çıkarmış durumda… Hastanelerde ücretsiz muayene, öncelik, bedava ilaç, vergisiz kazanç vs… Tehlike çok büyük, yakın zamanda, ara ara dile getirilen, Anadolu Federe İslam Cumhuriyeti’ne adım adım hem de koşarak ulaşılmak üzere… Buna karşı Türkmenlerin davranışını yukarıda yazdım. Aklı eren kalifiye, öncülük yapacak nitelikte olanlar da kapağı dışarı atmakla meşguller... Mustafa Kemal Atatürk’ün yapmadığı davranışlar yani çekip gitme yerine, içerde kalıp mücadele etme kararı, maalesef boşa gitmek üzere…
Türkiye Cumhuriyeti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı çağdaşlaşma, batılılaşma, hareketinden sonra, çok farklı bir noktaya sürükleniyor… Hızla Hindistan gibi olma yoluna girdik… İdareyi elinde tutan, mahdut ama çok aşırı zenginler ve ezici çoğunluğa sahip yoksul (kast) sınıf… Hindistan’da herkes, alışılagelmiş manevi yaklaşımlarla haline razı durumda… Türkiye’de de, parasının hesabını bilmeyen, buna karşılık, pazardan çürük toplayan kimseler, huriler aşkına, her türlü ezaya razı…Hindistan yazılımda, nükleer teknolojide ve daha bir çok ilmi konularda, Dünya Markası ama halkın ezici çoğunluğu, çivi üstünde yatıyor… Türkiye’de, uçağını, SİHAsını, füzesini üretti ama vatandaşı bir kilo kıyma için sabah 3-5 arası kuyruğa giriyor… Buna benzer başlıkları daha da uzatabiliriz ama maksadın, hasıl olduğu kanaatindeyim…
Şu karikatür gibi, Kürt asıllı, İngiliz Memo‘yu hepiniz tanırsınız… Son vakitlerde, fıkraları realize etmeye soyundu. İşe de yerli ve milli olması kaynaklı Hoca Nasrettin’le başladı… Çoğunuzun malûmudur. Hoca borcunu bir türlü ödeyememektedir. Alacaklı defalarca kapısına dayanmış son bir daha gelmiştir. Hoca’mız kapıyı açar açmaz “Senin işin tamam” der adam elini uzatınca da “yok yok şimdi değil, bak şu çalıları görüyor musun?” diye sorar… Adam bahar, yeni çimlenmiş iki bitki görür… “E, görüyorum” deyince cevap hazırdır… “Bu çalılar büyüyünce, buradan geçen koyunlar sürtünerek geçerlerken tüyleri dallarına takılacak, bende onları toplayacağım, hanım da eğirecek, çorap örecek, pazarda satacağım ve de borcunu ödeyeceğim” der… Adam sinirinden gülmeye başlayınca, Hoca “Peşin parayı görünce nasıl da gülüyor” der… İşte, simitçiden yarım gömlek üstün, Memo da onu diyor… Enflasyon düşünce (???) krediler ucuzlayacak, sizlerde kredi alıp ev sahibi olacaksınız…
Elimizdeki çok önemli fırsatı heba etmeden, hemen icraata geçmek gerek… Ne mi. Sabredin hemen açıklıyorum… Ca-Ce’nin eline bir sapan tutuşturup, Mavi Marmara’ya tek başına bindirip, Gazze kıyılarına çıkarmamız gerekiyor. Hem hazret, namertlikten kurtulacak, hem de millet kendisinden…
Hepiniz Allah’a emanetsiniz. Hoşça kalınız…