Nisan’ ın en güzel gününe geldik. Allah bir 23 Nisan’ a daha kavuşmamızı nasip etti. Her ne kadar yaşlarımız 70 sınırına gelse de , içimizde ki çocuğun bizleri dinlemediği , gemi azıya aldığı , yüreğimizin küt küt attığı ve göğüs kafesinizi parçalayıp dışarı çıkacakmış gibi olduğu saatleri idrâk ediyoruz… Bu gün 23 Nisan , neşe doluyor insan…23 Nisan kutlu olsun. Sevinin küçükler , öğünün büyükler. 23 Nisan kutlu olsun… Müzik dersinde bir çok şarkı öğrenmiştik. Hiçbiri aklımda yok. Gençlikte ki aşk şarkılarının çoğu da silindi hafızalarımızdan ama 23 Nisan şarkılarının hepsi aklımda ve bağıra bağıra söylemek istiyorum… Bu gün 23 Nisan. Neşe doluyor insan… Hepinize merhabalar olsun can dostlar…
İsterseniz şimdi o günlere giderek bayram coşkumuzun motivasyonunu tamamlayalım… Ankara için pırıl pırıl bir 22 Nisan günü. Gazi Mustafa Kemal tamim yayınlıyor… Ve o tamimin gereği 23 Nisan günü uygulamaya konuyor… İlk önce ; nuru ile Anadolu’ yu aydınlatanlardan olan , silsilesi Kazakistan’ın Yesi Kent’i şimdiki adıyla Türkistan’ da yaşamış olan Pir-i üstat Hoca Ahmet Yesevi’ ye uzanan , mubarek zat Hacı Bayram Veli’ nin , manevi gölgesi ve himayesinde kılınan Cuma namazı var… Dergaha sığmayan, milli ve manevi havası , kalpleri kararmış bedbahtları bile tir tir titretecek ulvi bir havada hûşu içinde kılınan Cuma Namaz’ ı sonrası , yürekleri bütün evreni kaplayacak bir cesamete ulaşmış mahşeri kalabalık , tekbir sesleri eşliğinde , şimdi Ulus’ta olan Eski Meclis’ e yürümeye başlıyor… Sanki Şeyh Edabalî’ nın dergahından feyz alıp , Söğüt’ teki Otağına giden Osman Gazi ‘ nin kutlu yürüyüşünün , manevi havasında ki , tekbir sarhoşu olmuş kalabalık Meclis kapısına varıyor. Dualarla kesilen kurbanların kanı ile işaretlenmiş , o pırıl pırıl alınlar , mütevazı sandalyelerine oturuyor. Şimdi de teamül haline geldiği şekliyle , en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey , ilk Başkan olarak , oturumu açıp , Egemenliğin kayıtsız şartsız Millet’e geçtiğini bütün Dünya’ ya ilan ediyor… Verilen ilk isim ” Büyük Millet Meclis’ i ” oluyor… Meclis 24 Nisan Gün’ ü ikinci toplantısında ki çalışmalarına , Heyet-i Umimiye Reis’ i olan , Gazi’ yi Büyük Meclis Başkan’ ı seçerek başlıyor. 18 Şubat 1921 de isim şimdiki halini alıyor , yani Türkiye Büyük Millet Meclisi oluyor… Büyük ve ebedi önderimiz , hatırladığım kadarıyla tam bir sene sonra , 23 Nisan 1921 de , bu günü Bayram ilan ediyor ve bu çok önemli Bayram’ı da istikbalimizin güneşi aynı zaman da varisi de olan çocuklarımıza hediye ediyor… Dünya da ilk olan şeyleri Millet’ i adına yapmayı çok seven , buna aşırı temayülü olan ulu önderimiz bu yolla , Yeryüzünde ki bütün çocuklarının da kalbini fethediyor…
Bu gün Bayram. Bu güzel Gün’ ü , siyasetin çirkinlikleriyle gölgelemek istemiyorum. Bu yüzden de günlük konulara girmeden devam etme isteğim var ama bir iki şeyi de siyaset üstü belirtmekte fayda var… Ulu Önderimize “Dinsiz ” diyen ” Dinciler “. Size sadece Meclis’ in açılışında cereyan eden olayların yetmesi gerekir ama nerdeee… Bunların üstüne , Elmalı’ lı Hamdi Yazır’ a , Kuran-ı Kerim ile alakalı yaptırılanlar ; Diyanet İşleri Başkanlığı’ nın kurulması ; Peygamber’ imiz Hz. Muhammet’ in (SAS ) mezarına musallat olan vahabi köpeklere hadlerinin bildirilmesi ; Yeri geldiğinde Cuma Hutbesini okuması ; son zamanlarda gündeme gelen ve Peygamber Efendi’ mize sarılmamızı , onu örnek almamızı isteyen son mesajı ve daha niceleri… Türk’ ü değil , İngiliz’ i çare görenler… İzmir’ e çıkan kudurmuş itleri ” Padişah’ ımızın Misafirleri ” diye tanıtan , Damat Ferit’ ler , İskilipli hainler bitmedi ve bitmeyecek… Bu gerçekleri unutmadan , yeni nesillere doğruları anlatmak ve evlatlarımızı , ucu dışarıya uzanan ihanet şebekelerinin elinden kurtarmamız gerekmektedir… İşte o zaman ulu Önder’ in , Bayram’ ı niye çocuklara armağan ettiğini anlamış ve işin sırrına vakıf olmuş oluruz…
Bu sene bazı alışkanlıklarıma ara vermek durumundayım… Genelde 23 Nisan Sabahı , Ankara , Ulus’ta bulunan , eski TBMM sinin karşı kaldırımına geçer , bağımsızlığın ve siyesetin mabedi olan müze konumunda ki binaya gözlerimi diker , uzun uzun bakarım… O gün yaşananlara dahil olurum. Beni dıştan görenler , yüzümde ki huzuru hissedebilir ama hiç kimse içimdeki fırtınayı ve coşkuyu anlayamaz… Kâh tekbir getiririm , kâh kurban kanını alnıma sürmeye çabalarım kâh ta Kemal Paşa ile göz göze gelmeye uğraşırım… Sonra karşı kaldırıma geçer , Ankara Palas’ a dikkat kesilirim… Zaman farkından dolayı dahil olamasam da , Mustafa Kemal’ in dansını , meşhur zeybeğini , orada bulunan davetlilerim muhteşem kıyafetlerini uzun uzun seyrederim… Bir zamanlar , şimdi tıp Prof. u olan Kuzen’ imin düğünü orda olmuştu… Hani bazı Allah dostları için derler ya , aynı zaman diliminde farklı yerlerde olabiliyorlar diye , işte bende bu düğünde bu zaman gidiş gelişlerini mebzûl miktarda yaşadım… Böyle bir tercih şansı verilmedi ama eğer verilseydi , hangi tarafı tercih edeceğime karar veremezdim…
Her neyse , niyetimizi yaralamadan yazının sonuna geldik. Kalem , gemi azıya aldı alacak. En iyisi fazla riske girip , Bayram Hava’ sına zarar vermeyelim… Hepiniz Yaradan’ a emanetsiniz. Hoşça kalınız…