Evet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin iki azılı düşmanı vardır. Bunlar 1- Bölücülük 2-İrtica. Milletimiz, bu iki azılı düşmanı az çok biliyor. Bu yazının amacı azılı düşmanlarımızı okuyucularımızın daha iyi tanımalarına, bu konudaki bilinç seviyelerinin güçlenmesine katkıda bulunmaktır.
1- BÖLÜCÜLÜK: Bölücülük, adı üstünde vatan topraklarımızın bir kısmını kopararak ayrı bir devlet kurmaya çalışmaktır. Bölücülük faaliyeti, Cumhuriyet’in kurulmasından itibaren vardır ve halen çok önemli bir tehdittir.
Eskiden beri bölücülük faaliyetinin arkasında yabancı istihbarat örgütleri vardır. Bunlar, Türk etnik kökeninden farklı etnik gruplara mensup vatandaşlarımızı kışkırtıp örgütleyerek vatan topraklarını bölmeye çalışmaktadırlar. Yabancı istihbarat örgütlerinin kışkırtıp örgütlediği bölücüler, amaçlarına ulaşmak için maalesef Devletimize karşı silahlı isyan ve terör faaliyetlerine girişmektedirler.
Cumhuriyet’in kurulmasından itibaren yabancı istihbarat örgütleri, özellikle Kürtçe konuşan vatandaşlarımızı kışkırtarak devletimize karşı isyan ettirmeye, terör faaliyeti yaptırmaya çaba göstermişlerdir… Cumhuriyet döneminde çıkan ilk büyük bölücü isyan, 1925 yılındaki Şeyh Sait İsyanı’dır. Şeyh Sait İsyanı, bölücü bir isyan olduğu kadar aynı zamanda irticai bir isyandır. Bu isyan, devletimizin isabetli teşhisleri ve tedbirleri sayesinde kısa zamanda bastırılmış, Şeyh Sait ve 38 isyancı idam edilerek cezalandırılmışlardır. Şeyh Sait İsyanı’ndan başka bölücü isyanlar da çıkmıştır. Bunlardan birisi de Dersim İsyanı’dır. Dersim İsyanı ve diğer bölücü isyanlar devletimizin isabetli, doğru tedbirleri ile bastırılmış, ülkede asayiş kısa sürede sağlanmıştır.
Dersim İsyanı’nın bastırılmasından sonra devletimiz, milletimiz 25-30 yıl rahat etmiş, ancak, 60’lı yılların sonlarından itibaren yabancı istihbarat örgütlerinin kışkırtmaları ile özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimizde bölücü fikirler tekrar görülmeye başlanmıştır. 1978 yılında PKK kurulmuştur.
PKK, 15 Ağustos 1984 tarihinde terör eylemlerine başlamıştır. Halen de devam etmektedir. PKK’nın yaptığı sadece terör eylemleri değildir. PKK, zaman zaman ağır silahlarla toplu isyan hareketleri de yapmıştır. Önceki bölücü isyanlar en çok 1-2 yılda bastırılabilmişken PKK isyanı 40 yıldır devam etmektedir.
Bir diğer bölücü terör örgütü Hizbullah’tır. PKK ile Hizbullah’ın tek farkı, PKK’nın Marksist, Hizbullah’ın irticai örgüt olmasıdır. Bölücülük konusunda iddiaları ve talepleri benzerdir.
2- İRTİCA: İrticanın sözlük anlamı “Gericilik” olmasına rağmen Türkiye’deki varlığı, faaliyetleri, yöntemleri bakımından daha geniş bir anlamı vardır. Türkiye’deki irticai örgütler, kendilerini İslam’ın savunucusu olarak tanıtıp Şeriat Devleti kurma iddiasındadırlar. İrticai örgütler çok geniş, yaygın din istismarı yaparak taraftar toplamakta önemli mesafeler kat etmişlerdir. Geldiğimiz noktada şirketleri, vakıfları hatta radyo ve televizyon kanalları vardır. Ne yazık ki, irticai örgütler devlet kurumlarına sızmışlar, bazı kamu kurumlarında etkili hale gelmişlerdir.
Halen faaliyet gösteren çok sayıda irticai örgüt vardır. Bu nedenle, tek tek adlarını saymayacağım. Ancak, 15 Temmuz 2016 tarihinde isyan girişiminde bulunan FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ hakkında açıklama yapmak gereklidir. Çünkü, bu terör örgütünü tanımadan irticayı anlamak mümkün değildir.
FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ, uzun yıllar boyunca kendini hizmet hareketi olarak tanıtmıştır. Çeşitli siyasi partilerle yakın ilişki kurmuş, bu yakın ilişki sayesinde kamu kurumlarına, özellikle silahlı kuvvetlere, emniyete, yargıya sızmayı başarmıştır. Yalnız sızmakla kalmamış, bu kurumlarda oldukça etkin hale gelmiştir. FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ üyesi subaylar silahlı kuvvetlerde albay- general rütbesine kadar yükselebilmişlerdir. 15 Temmuz hain isyan girişimini albay-general rütbesine yükselmiş örgüt üyeleri başlatmışlardır.
FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ, aynı zamanda bir casusluk örgütüdür. Emperyalist devletlerin talimatları ile sahte delilerle silahlı kuvvetlerdeki yüksek rütbeli Atatürkçü, milliyetçi subaylara ve gazeteci, akademisyen vb. aydınlara karşı Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk vb. kumpas davaları tertip etmiştir. Bu kumpas davaları nedeniyle Atatürkçü, milliyetçi subaylar ve aydınlar yıllarca hapis yatmışlardır. Bazıları cezaevinde gördüğü kötü muamele ve saldırı nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Üst düzey MİT mensubu rahmetli Kâşif KOZİNOĞLU bunlardan birisidir.
İrticai örgütlerin din anlayışları İslam’dan çok farklıdır. Adına İslam deseler de inandıkları din Hz. Muhammet’in tebliğ ettiği İslam değildir. İslam’da Allah’la insanlar arasında aracılık eden din adamı sınıfı (Ruhban Sınıfı) olmadığı halde kurdukları tarikatların, cemaatlerin liderleri aynen ruhban gibi davranmaktadırlar. Bunların iddialarına göre bir şeyhe bağlanmadan cennete gitmek mümkün değildir. Bu anlayış, şirk, yani Allah’a ortak koşmaktır. İrticai örgütler, Hristiyanlık’taki Papalık gibi İslam Dünyası için Hilafet Kurumu oluşturulması gerektiğini iddia etmektedirler. Bu da irticai örgütlerin inandıkları dinin İslam olmadığını açıkça göstermektedir.