Cumhur İttifakı’ndan yapılan açıklamalar ve medyada yapılan aldatma amaçlı haber ve yorumlarda Öcalan’ın yaptığı çağrının Kuzey Suriye’deki YPG-SDG’yi de kapsadığını belirtiliyordu. Öcalan’ın çağrısının okunmasından sonra YPG-SDG’den yapılan açıklamada “Öcalan’ın (silah bırakma) açıklamaları bizimle ilgili değil. Suriye’yi kapsamıyor.” denildi. Bu açıklamayla Öcalan’ın silah bırakma açıklaması yapmasıyla PKK’nın tüm uzantılarının silah bırakacağı iddiasının yalan, çarpıtma, aldatma olduğu bir kere daha ortaya çıktı.
Teröristbaşı Öcalan’ın 27 Şubat günü DEM Heyeti tarafından açıklanan çağrısı, medyada “Tarihi Barış Çağrısı, Tarihi Fırsat” vb. makyajlarla süslenerek servis edildi. Medyada sözde aydın, gazeteci, akademisyen diye parlatılan işbirlikçi zevatın anlatımlarıyla bu tarihi çağrı tüm kesimler tarafından çok iyi değerlendirilmeliymiş, doğru değerlendirilirse Kürt Sorunu çözülürmüş, böylece ülkemizde ve bölgemizde barış sağlanırmış, Türk-Kürt kardeşliği pekiştirilirmiş. Hem, teröristbaşının çağrısı, hem de aydın geçinen zevatın parlatma çabaları kesinlikle yanlış, çarpıtmadan, aldatmadan ibaret. Nasıl, neden yanlış, çarpıtma, aldatma olduğunu aşağıda açıklıyorum.
Teröristbaşı, çağrısında PKK’nın Kürt Realitesinin inkârı, özgürlüklerin yasaklanması, kendi iddialarıyla (Kürt Sorunu) nedeniyle doğduğunu iddia ediyor. Bu, kesinlikle yalandır, yanlıştır, çarpıtmadır, aldatmadır. Türkiye’de Kürtçe konuşan kardeşlerimiz hiçbir zaman yok sayılmamış, konuştukları dil farklı olsa da Türk Milleti’nin mensubu, 1. sınıf şerefli vatandaşlar olarak kabul edilmişlerdir. Kürtçe konuşan kardeşlerimiz Türkçe konuşan vatandaşlarımızın sahip olduğu tüm haklara sahip olmuşlardır. Halen de aynı haklara sahiptirler. Kürtçe konuşan vatandaşlarımız, hiçbir zaman Kürtçe’nin resmi dil olarak kabul edilmesi, eğitimin Kürtçe olarak yapılması, özerklik vb. taleplerde bulunmamışlardır. Aksine, Türkçe konuşan vatandaşlarımızla birleşmeyi, bütünleşmeyi istemişlerdir. Bu birleşme, bütünleşme büyük oranda gerçekleşmiştir. Kürtçe’nin resmi dil olarak kabul edilmesi, eğitimin Kürtçe olarak yapılması, özerklik vb. talepler, her zaman emperyalizmin maşası olan PKK militanları tarafından seslendirilmiştir. PKK, kendisini Kürtlerin temsilcisi olarak göstermek istese de hiçbir zaman Kürtlerin temsilcisi değildir. Başta teröristbaşı Öcalan olmak üzere PKK’nın ileri gelen pek çok yöneticisi aslen Ermeni’dirler. Kendilerini gizleyerek Kürt olarak tanıtmaktadırlar. Tarihçi Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, 1915 tehcirinden kurtulmak isteyen Ermenilerin kendilerini Kürt maskesiyle gizleyebildiklerini belgeleriyle ispatlamıştır.
Teröristbaşı Öcalan, çağrısında Türkiye’nin Türkler ve Kürtler olmak üzere iki ana unsurdan meydana geldiğini, devleti bu iki unsurun kurduğunu, tarihin iki unsurun ortak tarihi olduğunu iddia etmektedir. Bu da kesinlikle yanlış, çarpıtma, aldatmadır. Türkiye’de alt kimlikleri farklı olsa da tek millet vardır. O da Türk Milleti’dir. Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran millet Türk Milleti’dir.
Teröristbaşının iddiasına göre, Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK’nın güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır. Öcalan’ın demokratik siyaset kanalları söyleminden kastı, Kürt Kimliğinin ve resmi dil olarak Kürtçe’nin anayasaya girmesi, yerel yönetimlere özerklik verilmesi vb.dir. Bu da kesinlikle yanlış, çarpıtma, aldatmadır. PKK’nın güç ve taban bulması yıllarca yaptığı kanlı eylemler, devleti yönetenlerin idrakten yoksun , beceriksiz uygulamaları, içimizdeki hainlerin ve emperyalizmin verdiği sınırsız destek sayesinde olmuştur. PKK, ilk eylemlere başladığı 1984 yılında gereken radikal tedbirler alınıp uygulanmış olsaydı, hem binlerce asker, polis, öğretmenimiz şehit olmayacak, hem de onbinlerce vatandaşımız hayatını kaybetmeyecekti.
Medyada yalan ve çarpıtmalardan en önemlisi, teröristbaşının hiçbir talepte bulunmadan silah bırakma çağrısı yaptığıdır. Teröristbaşının çağrısında Türkiye’de barışın sağlanması için kimliklere saygı duyulması, her kesimin serbestçe örgütlenmelerinin ve kendilerini ifade edilmelerinin sağlanması, gene her kesimin kendisine esas aldığı sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaların kurulmasına imkân verilmesi gerektiğini söylemektedir. Öcalan, bu söylemini barış, demokrasi vb. parlak kelimelerin arkasına sığınarak şirin göstermeye çalışmaktadır. Tercüme edersek; Öcalan, Kürt Kimliği tanınsın, Kürtçe resmi dil olarak kabul edilsin, anadilde eğitime imkân verilsin, yerel yönetimlere özerklik tansın, yani federasyon kabul edilsin demektedir. 27 Şubat günü Öcalan’ın çağrısının okunmasından sonra DEM Partili Sırrı Süreyya ÖNDER, Teröristbaşının “Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.” dediğini belirtmiştir. Böylelikle, Öcalan’ın şartısz silah bırakma çağrısı yaptığı söyleminin yalan olduğu, teröristbaşının silah bırakılmasını şarta bağladığı ortaya çıkmıştır. Bunun yanında PKK, kongre toplanmasını, fesih kararı alınmasını uygun güvenlikli ortamın oluşması, kongreyi toplama çalışmasını Öcalan’ın bizzat yönlendirmesi ve yürütmesi şartına bağlamıştır. PYD Başkanı Salih Müslim de silah bırakmalarının siyasi bir grup olarak faaliyet göstermelerine izin verilmesine bağlı olduğunu açıklamıştır. DEM Partisi Eş Genel Başkanı Tuncer BAKIRHAN, 2 Mart günü yaptığı açıklamada “Uzattığımız el havada kalmamalı, hukuki ve siyasi düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmeli.” dedi. Bu açıklama da Öcalan’ın şartsız değil, şartlı olarak çağrı yaptığını, Öcalan’a birtakım sözler verildiğini açık-seçik ortaya koymaktadır.
Yukarıda yaptığımız açıklamalardan anlaşılacağı üzere, Öcalan’ın kendisi, PKK ve Salih Müslim silah bırakmayı, fesih kararı almayı birçok şarta bağlamışlardır. Böylelikle, Öcalan’ın şartsız silah bırakma ve fesih kararı alma çağrısı yaptığı söyleminin yalan, çarpıtma ve aldatma olduğu net olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenlerle, milletimiz Öcalan’ın şartsız silah bırakma, fesih kararı alma çağrısı yaptığı yalana, aldatmasına kesinlikle inanmamalı, çok uyanık ve dikkatli olmalıdır.
Cumhur İttifakı’ndan yapılan açıklamalar ve medyada yapılan aldatma amaçlı haber ve yorumlarda Öcalan’ın yaptığı çağrının Kuzey Suriye’deki YPG-SDG’yi de kapsadığını belirtiliyordu. Öcalan’ın çağrısının okunmasından sonra YPG-SDG’den yapılan açıklamada “Öcalan’ın (silah bırakma) açıklamaları bizimle ilgili değil. Suriye’yi kapsamıyor.” denildi. Bu açıklamayla Öcalan’ın silah bırakma açıklaması yapmasıyla PKK’nın tüm uzantılarının silah bırakacağı iddiasının yalan, çarpıtma, aldatma olduğu bir kere daha ortaya çıktı. YPG-SDG’nin 80-100 bin civarında silahlı militanının olduğu, ellerinde ABD tarafından verilen binlerce tır ağır silah bulunduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Bu aşamada Türkiye için en büyük silahlı tehdit YPG-SDG’dir. Bu örgüt tasfiye edilip elindeki ağır silahlar teslim alınmadıkça Türkiye’nin rahat ve huzurlu olması asla mümkün değildir. Bu nedenlerle, milletimiz bu konuda da çok uyanık ve dikkatli olmalıdır.
PKK, Öcalan’ın çağrısından sonra tek taraflı ateşkes ilan ettiğini duyurdu. PKK, bunu daha önce de defalarca yapmıştı. Hiçbir zaman kendi ilan ettiği ateşkese uymadı. Ateşkes kural olarak savaşan devletler arasında olur. PKK, hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti’ni muhatabı değildir. Emperyalist devletler ve PKK’yı koruyan, kollayan güçler devletimizi PKK ile muhatap etmeye, ateşkes bahanesiyle müzakere yaptırmaya çalışacaklardır. Bu, Türk Devleti’ne Türk Milleti’ne kurulmuş olan çok büyük bir tuzaktır. Devleti yönetenlerin hiçbir şekilde bu tuzağa düşmemeleri gerekir. Milletimiz de bu konuda çok uyanık ve dikkatli olmalıdır.
Cumhur İttifakı ile teröristbaşı arasında gizli bir müzakere ve anlaşma var ise yakın bir zamanda DEM Partisi milletvekillerinin desteği ile referandumsuz bir anayasa yapmak girişimi söz konusu olabilecektir. Bu anayasa girişiminde PKK’nın taleplerini kısmen de olsa karşılayan ve iki defa cumhurbaşkanı seçilebilme şartını kaldırıp sınırsız sayıda cumhurbaşkanı seçilme imkanını sağlayan hükümlerin olması muhtemeldir. Bu ihtimalin varlığı Türk Milleti’ne kurulmuş çok büyük bir tuzaktır. Milletimiz, bu tuzağa düşmeyerek, özellikle Anayasanın ilk dört maddesini kaldırmaya, PKK’nın taleplerini karşılamaya yönelik girişimlere karşı çok uyanık ve dikkatli olmalıdır.