İşte, Bahçeli’nin Öcalan’a çağrı yapmasının asıl sebebi bu. Öcalan vasıtasıyla DEM Partisini ikna ederek yanlarına çekmek, böylelikle Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesine ve seçilmesine imkân verecek anayasa değişikliği yapmak.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni yasama yılının başladığı 1 Ekim 2024 günü Meclis’te DEM Parti sıralarına giderek DEM Parti milletvekilleriyle tokalaştı. Aynı gün parti grup toplantısında Öcalan’ın DEM Parti grubunda konuşma yaparak PKK’yı lağvettiğini, silah bırakıldığını açıklamasını, böylelikle umut hakkından faydalanabileceğini söyledi.
Bahçeli’nin bu davranışı öncelikle kendi partisini, bununla birlikte kamuoyunu şaşırttı. Çünkü, Bahçeli, Öcalan’ı “Bebek katili, teröristbaşı”, DEM Partisi’ni “PKK’nın siyasi uzantısı” olarak itham ediyor, CHP’yi ve bazı muhalefet partilerini terörle işbirliği yapmakla suçluyordu. Bunları yapan Bahçeli, terörle işbirliği yapmakla suçladığı partilerin yapmadığını yaparak DEM Partililerle tokalaşıyor, Öcalan’ı Meclis’e davet ediyordu.
Bahçeli’nin bu davranışına sonradan Tayyip ERDĞAN ve partisi de destek verdi. Şimdi, artık bu mesele Cumhur İttifakı’nın meselesi haline geldi. Cumhur İttifakı, bu girişimi “Terörsüz Türkiye”, “Türk-Kürt Kardeşliği” vb. yaldızlı ifadelerle millete benimsetmeye çalışıyor. Cumhur İttifakı’nın ne yapmak istediğini, asıl amacının ne olduğunu aşağıda sunduğum analiz ile açıklamaya çalışacağım. Analizimi soru cümlelerinden oluşan konu başlıkları ile yapacağım. Şöyle ki;
1- Devletin Terörü Sona Erdirmek İçin Öcalan’a İhtiyacı Var mıdır?
Gerek Hükümet’ten, gerekse AKP ve MHP’den yapılan açıklamalarda yurt içinde PKK’nın belinin kırıldığına, terör eylemi yapamaz hale geldiğine, Kuzey Irak’ta kontrolün Türk Ordusu’nda ve MİT’te olduğuna, PKK’nın Kuzey Irak’ta köşeye sıkıştığına, Suriye’de Suriye Milli Ordusu’nun PKK/YPG’yi baskı altına aldığına, PKK/YPG’yi Tel Fırat ve Münbiç’ten süpürdüğüne dair açıklamalar yapılmaktaydı. Bu açıklamaların doğru olduğunu varsayıyoruz. Bu açıklamalara göre Devlet, PKK karşısında son derce güçlüdür, terörü sona erdirmek için kesinlikle Öcalan’a ihtiyacı yoktur. Peki, gerçek böyle ise Bahçeli neden Öcalan’a çağrı yapmıştır, Hükümet niçin DEM Parti heyetinin Öcalan’la görüşmesine izin vermiştir. Bu hususlar, Cumhur İttifakı’nın açıklamadığı gizli bir amacının olduğunu düşündürmektedir.
2- Öcalan, Örgütü Lağvettiğini, Silah Bırakılacağını Açıklasa PKK Buna Uyar mı?
Öcalan, 21 Mart 2013 tarihinde Diyarbakır Meydanı’nda okunan mektubunda PKK’nın silahlı güçlerinin Türkiye dışına çıkmasını istemiş, silahlı mücadele döneminin sona erdiğini, bundan sonra siyasi mücadele döneminin başladığını söylemişti. PKK, Öcalan’ın bu çağrısına uydu mu? Kesinlikle HAYIR. 21 Mart 2015 tarihinde Diyarbakır Meydanı’nda Öcalan’ın bir mektubu daha okundu. Öcalan, bu mektubunda silahlı mücadedeleyi sonlandırmak için PKK’ya kongre toplama çağrısı yapmıştı. PKK, Öcalan’ın bu çağrısına uydu mu? Gene kesinlikle HAYIR. PKK’nn Kandil’deki yöneticileri zaman zaman yaptıkları açıklamalarda Öcalan’ın tutsak olduğunu, bu nedenle insiyatifin kendilerinde olduğunu söylemektedirler. Bütün bu açıklamalardan sonra şunu kesin olarak söyleyebiliriz ki; PKK; Öcalan’ın çağrılarına, kararlarına uymayacaktır. Bu husus da Cumhur İttifakı’nın açıklamadığı gizli bir amacının olduğunu düşündürmektedir.
3- Öcalan, Karşılığında Bir Şey Almadan Örgütü Lağvettiğini Açıklar mı?
Öcalan, PKK adlı Marksist bir örgüt kurarak Türkiye’ye isyan etmiştir. PKK, Öcalan’ın talimatlarıyla 40.000’den fazla insanımızı katletmiştir. Kadınları, çocukları, bebekleri, yaşlıları hiç acımadan hunharca öldürmüştür. PKK isyanı nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti 100 Milyar dolardan fazla zarara uğramıştır. Öcalan, tarihin kaydettiği en zalim, en kanlı, en vicdansız katillerden, canilerden birisidir. Böyle cani, zalim teröristbaşının cezaevinde insani değerler kazandığını, ıslah olduğunu düşünmek kesinlikle aptallıktır. Şimdi, kendimize soralım. Böylesine cani, zalim birisi olan teröristbaşı Öcalan, karşılığında bir şey almadan örgütü lağvettiğini açıklar mı? Bu sorunun cevabı kesinlikle HAYIR olacaktır. Peki, Öcalan, örgütü lağvettiğini açıklamak için devletten ne isteyecektir. Bunu bilebilmek için çok zeki olmaya gerek yoktur. Öcalan, özetle anadilde eğitim, özerklik, Kürtçe’nin ikinci resmi dil olması, anayasaya Kürt tanımının girmesi vb. taleplerde bulunacaktır. Öcalan’ın “Olumlu katkı vermeye hazırım.” anlamına gelen açıklamalar yapıyor olması, Öcalan’a bazı sözler verilmiş olduğunu göstermektedir. Hal böyle ise bu neden kamuoyundan gizleniyor? İşte, bu husus da Cumhur İttifakı’nın açıklamadığı gizli bir amacının olduğunu düşündürmektedir.
4- ABD PKK’nın Lağvedilmesine Razı Olur mu?
ABD’nin dünyada 2 stratejik müttefiki vardır. Biri İngiltere, diğeri İsrail’dir. ABD’nin Ortadoğu’daki en öncelikli amacı İsrail’in varlığını ve güvenliğini korumaktır. ABD, İsrail’i korumak için Ortadoğu’yu ateşe atmaktan çekinmez. ABD, İsrail’i korumak için Ortadoğu’da İsrail’e yardımcı olabilecek, İsrail’in amaçlarına hizmet edebilecek kukla bir devlet kurma amacındadır. ABD’nin kurmayı düşündüğü kukla devlet Kürdistan’dır. ABD, Kürdistan’ı kurabilmek için Kuzey Irak’taki Kürt Yönetimini ve PKK’yı araç olarak kullanmaktadır. ABD, PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG’yi silahlandırmıştır. Onbinlerce tır ağır silahı PYD/YPG’ye vermiştir. PYD/YPG’nin Suriye’de 80-100 bin kişilik silahlı militan vardır. ABD, gerektiğinde bu silahlı gücü Türkiye’ye karşı da kullanmayı planlamaktadır. Şimdi, kendimize soralım. ABD, onbinlerce tır ağır silah vererek silahlandırdığı PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG’nin lağvedilmesine, silah bırakmasına razı olur mu? Bu sorunun cevabı elbette “Kesinlikle HAYIR” olacaktır. ABD’nin PKK’nın lağvedilmesine, silah bırakmasına razı olmayacağını Cumhur İttifakı bilmiyor mudur? Elbette biliyordur. Buna rağmen Öcalan’ın PKK’yı lağvedebileceğini söylemeleri Cumhur İttifakı’nın açıklamadığı gizli bir amacının olduğunu düşündürmektedir.
Cumhur İttifakı’nın açıklamadığı gizli bir amacının olduğunu izah edebildiğimi düşünüyorum. Peki, Cumhur İttifakı’nın açıklamadığı gizli amacı ne olabilir? Bu gizli amaç kanaatimce şöyledir: Anayasa’ya göre Tayyip ERDOĞAN, üçüncü defa aday olamıyor. Ancak, Meclis 3//5 çoğunlukla erken seçim kararı alırsa 3. defa aday olabiliyor. Cumhur İttifakı’nın 3/5 çoğunluğu sağlayacak milletvekili yok. Tayyip ERDOĞAN, 3. defa aday olabilse dahi %50+1 oranında oy alma imkânı yok. Çünkü, Cumhur İttifakı’nın oyu günden güne düşüyor. İşte, bu zorluklardan ötürü Cumhur İttifakı, anayasa değişikliği yaparak bir kişinin en çok 2 defa cumhurbaşkanı olabilme şartını ve cumhurbaşkanı seçilebilmek için en az %50+1 oy alma şartını değiştirmek istiyor. Yapacakları değişiklikle bir kişiye sınırsız olarak cumhurbaşkanı adayı olabilme, seçilmek için en az %40+1 oy alma imkanı getirmek istiyorlar. Burada karşılarında bir zorluk daha var. Anayasayı değiştirmek için sayıları yeterli değil. Anayasayı değiştirmek için en az 360 oy gerekli. Bu oyu sağlasalar dahi anayasa değişikliği referanduma gitmek zorunda. Böyle bir değişikliğin referandumda reddedilmesi tehlikesi var. Bu sebeple, anayasa değişikliği için en az 400 oya ihtiyaçları var. Anayasa değişikliği en az 400 oyla kabul edilirse referanduma gitme mecburiyeti yok. Bu sebeple Cumhur İttifakı, en az 400 oyla anayasa değişikliği yapmak istiyor. Ama, ne yapsalar 400 oyu bulamıyorlar. DEM Partisini yanlarına alırlarsa 400 oyu bulma ihtimali var. İşte bunun için Öcalan’ı ikna etmişler gibi görünüyor. Esas mesele, DEM Partisinin ikna edilmesi. Kanaatimce, Öcalan’ın DEM Partisini ikna edebileceğini düşünüyorlar. İşte, Bahçeli’nin Öcalan’a çağrı yapmasının asıl sebebi bu. Öcalan vasıtasıyla DEM Partisini ikna ederek yanlarına çekmek, böylelikle Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesine ve seçilmesine imkân verecek anayasa değişikliği yapmak.