1900’lü yıllarda kiliselerce hazırlanan plan çerçevesinde; Osmanlının içinden, Osmanlı gibi görünen, Osmanlı düşmanlarının Arap yarımadası ve çevresinde görevlendirilmeleri sağlandı. Kendilerine Kiliselerce verilen görev gereği, yerli halka zulmetmeye başladılar. Yönetimin kötü niyetlilerin ekmeğine yağ sürecek hale gelmesini sağladılar.
Bir yandan da halkı Osmanlıya karşı ayaklandırdılar. Aynı zaman diliminde kendileri de Osmanlı coğrafyasına saldırdılar. Sonuçta Osmanlı Anadolu’ya çekilmek zorunda kaldı. Anadolu’da varlık yokluk mücadelesi verildi.
Yüce Türk ulusu düşmanla, tarikatlar arasında kaldı. Sonuçta devlet aklı galip geldi ve şimdi Anadolu’da bir devlete sahip bağımsız yaşıyoruz… Kiliseler Arapları bin parçaya böldükten sonra ne Arap ne Müslüman olmayan özenle yetiştirdikleri aileleri her bir parçanın başına geçirdiler.
Arap yarımadasını ve kuzey Afrika’yı soymaya başladılar. Halende soymaya devam ediyorlar. Bu ailelerin en dikkat çekenleri BAE ve Suudi Arabistan’ı yönetiyor. Her iki ailenin Araplarla ve İslam alemi ve Türklerle büyük sorunları var.
Günümüzde de yedikleri haltlar bir türlü bitmek bilmiyor. Artık kiliselerin hazırlayıp yürüttükleri işbu projenin iptal edilme vakti erişti. Bir çaresine bakılmak zorunluluğu doğdu. Karşımıza İran ile birlikte bunlar çıkıyorlar. Hoşgörü devri bitirilmeli.
Türkiye’ye göçmen sevkiyatının ardında da kiliselerin olduğuna inanıyorum. Gen havuzumuz büyük tehdit altında; Jeopolitiğimiz kırmızı alarm veriyor. Kaçmaya alışmış, hedefi belli olmayan kitleler kolay istismar edilir. Neslimizi korumada zorlanıyoruz ,soyu soyumuza dilleri dilimize benzemeyen bu insanları kendi coğrafyalarında korumaya almak en iyisi.
Zaten İslami kaynaklara göre; şeriatların ruhunda nesli muhafaza-nefsi muhafaza-malı muhafaza(koruma) var! Hem dinimizin hem de ulusal çıkarlarımızın gereğini yapmakta ne zarar var.
İşbu göçmen din kardeşlerimiz üzerinde emekleri hakları bulunmayan topraklarımızı düşmana peşkeş çekmekte asla tereddüt etmezler. Çünkü kendi vatanlarını savunmak yerine kolayı tercih ederek kaçmayı tercih ediyorlar. Üstelik nankörler de.
Devletimizin göç politikalarına, göç yollarına, göç veren topraklara doğrudan müdahale etmesinin vaktinin geldiğine inanıyorum. Düşmanlarımızın, evimizin her köşesine bubi (ahmak)tuzakları döşediğini görmemek için kör olmak bile yetmez!
İnsani politikamız, yerinde imha-yerinde muhafaza olmalıdır. Avrupalı soyacak- kan dökecek -iç savaş çıkaracak- işgal edecek soykırım yapacak, faturasını bize ödetecek, derenin çakılı ile derenin kuşunu vuracak! Gen havuzumuzu mahvedecek nesebi karışık insanların yurdumu işgal etmesini sağlayacak.
Var mı öyle üç kuruşa beş köfte! Düşmanlarımızın oyunlarını bozmalı Hamlelerine karşılık vermeliyiz. Boz Kurt’umuzun ardından tüm Hristiyanlık alemi havlıyor, Şimdiki bahaneleri Kıbrıs-Ermenistan-Yunanistan-göçmenler. Bu havlamalar doğru yolda olduğumuzun göstergesidir.
Hiçbir işimizi, yarım bırakmamalı-ertelememeliyiz. Yer yüzündeki tüm soydaşlarımız, gözleri bizde bir işaret beklemektedir. Acun(dünya) bizimdir kut alan yüce Türk ulusunundur. Kutlu yürüyüşümüz devam edecektir, Tüm Türk boyları bu yürüyüşe katılacaktır. Sonra da diğer Müslüman uluslar bu yürüyüşümüzü destekleyeceklerdir.
Yüce Çalap’ımızdan dileğimdir, Yürüyüşümüzü kolaylaştır, Türk boyları arasındaki fitneleri kaldırmamızda bizlere yardımcı ol, birliğimize dirliğimize zeval verme! Türklerin başına Türkleri; diğer Müslüman ulusların başına kendilerinden hayırlı yöneticilerin geçmesi için yardımcı ol.
Kutlu yürüyüşümüzü planlayanların- icra edenlerin karar alanlara yar ve yardımcısı ol. Kutlu selamların kutlu yürüyüşümüze katkı verenlerin üzerine olsun vesselam.
AÇIKLAMA
Yerinde muhafaza (koruma) başlıklı yazımda; iki paragrafta yanlış anlaşılma olasılığı olduğunu geç fark ettim. Açıklama ihtiyacı duydum. Affınıza sığınarak açıklamamı sunuyorum.
- “İş bu göçmen din kardeşlerimiz……” paragrafta; art niyetli olarak yurdumuza gelen-suç işleyen-suç örgütlerine ve terör örgütlerine bulaşan-iyi niyetimizi istismar edenler kast edilmiştir. Birde kontrol dışı kalanların düşman istihbaratlarının etkisine girme olasılığı olduğundan devletimizin önlem alması daha dikkatli olması temenni edilmiştir. Aynı şey Afgan göçmenler için de geçerlidir.
- “Nesebi karışık insanların yurdumu işgal etmesini sağlayacak …..” aldığım duyumlar çerçevesinde , İran istihbaratınca sevk ve kontrolü sağlanan guruplar kast edildi.
- Nureddin Zengi ve Selahaddin Eyyubi damarından gelenler kast edilmemiştir. Onlara zaten bir lafımız yok.Selahaddin Eyyubi ve Nureddin zengi damarından gelenler ile haçlı seferlerini birlikte durdurduk. Suriye’den göçenlere vatan sevgisi, kutsal yürüyüş misakı milli yeniden ve daha güçlü öğretilmelidir. Batı emperyalizmine karşı beraber mücadele vermenin önemi anlatılmalıdır.