Geçtiğimiz günlerde yaşanan iki olay, beni bir kez daha haklı çıkardı İlki Yunanistan’ın Batı Trakya’da yaşayan Türk azınlığa uyguladıkları baskı ve Türklerin okullarının sayısının azaltılması olayı. Her zamanki gibi yine yetkililerden gelen cılız ve etkisiz tepkiler….
İkincisi ise; Kıbrıs Rum kesiminden gelen, Atatürk’ün resim ve hakkındaki yazıların okul kitaplarından yırtılarak çıkarılması, daha sonra da kitapların toplatılması kararı. Bu karara da ,önceki gibi cılız ve etkisiz yasak savar açıklamalar yapıldı.
Kıbrıs Türk cumhuriyeti (K.K.T.C) yetkilileri içi dolu tepkiler verdiler. Bunlar Yunanlıların ve dahi Avrupalıların alışageldikleri şeyler. Kıbrıslı Rumları ve Yunanlıları anlıyorum da! İçimizdeki Gazi Mustafa Kemal Atatürk düşmanlarını anlamakta zorlanıyorum.
Aklıma, Ömer Seyfeddin’in Piç romanı ve örneklediği tip geliyor. Acaba; diyorum ki Gazi’ye hınç duyanlar Ömer Seyfeddin’in örneklediği tipin canlanmış örnekleri mi! İki ihtimal var, birincisi; istiklal harbi sırasında Yunanlıların ve Ermenilerin kadınlarımıza saldırı-işkence ve tecavüz sonucu peydahlanan piçler ve nesilleri mi!
İkinci ihtimal ise; içimizde gizlenen Ermeni-Rum kriptolar mı? (Sabataist- Parakundi-Dönme) İçimizdeki düşmanlar da anlamak olası. Ya onlara kanan, akıntıya kürek çekenleri, anlayamıyorum. Sağlıklı anlayabilen varsa bir adım öne çıksın.
Anladık, Yunanlılar- Rumlar- Ermeniler bize düşmanlar! İflah olmazlar-olmayan akılları başlarına da gelmez! Onların ardında olan ülkeler de öyle! İster müttefikimiz olsunlar- isterse bize resmen savaş açsınlar fark etmez.
Örnek: Birinci dünya savaşının Almanya’sı! Fransa ve diğerleri. Günümüzdeki şartlar da aynı. Aynı oyun tekrarlanıyor. Kimi dost kimi düşman! Gerçekte hepsi, aynı vahşiler! Kanımızı içmeye ant içmişler. Onlar çalışıyor, fırsatlar icat ediyorlar, hiçbir boşluğu kaçırmıyorlar
Tarihte hiçbir gerekçe; ihanet içinde olanları, Arkadan vuranları, düşmanla iş birliği içinde olanları, hoş görenleri kaydetmemiştir. Hiçbir gerekçe onları şirin göstermeye yetmemiştir. Ancak bizde, ihanet içinde olanlar hoş görülmüş, demokrasi-insan hakları vb. denilerek sokağa salıverilmiştir.
Osmanlıyı yıkan, düşmanlarımızın gücü değil! İçimizdeki gizli düşmanlar, hainler ve azınlıklar olmuştur. Selçukluyu da yıkan yine aynı etmenlerdir. TC. 1935 yılından beri zorlayan sanayisini yıkan. Geri kalmasına neden olan, Terör belasını başımıza saran yine aynı etmenlerdir.
Günümüzde, Ömer Seyfeddin’in tiplediği piçler çalışmalarını hızlandırarak devam ettiriyorlar. Birlik ve beraberliğimizi sağlamak için Ermeni ve Rum azınlığa ihtiyacımız yok, beğenirlerse içimizde yaşamaya devam ederler, beğenmezlerse kapı orada.
Yazının başlığına dönecek olursak! Adamların kınamayı dikkate alacaklarını sanmak ahmaklıktır. Bizim de yaptırımlarımız olmalıdır. Örneğin; halen faal olan azınlık okullarının kapatılması, Fener Rum Patrik hanesinin sınırlarımız dışına çıkarılması, Azınlıkların kendi dilleri ile eğitim yapmasının engellenmesi, Yunan ileri gelen tarihi şahsiyetlerinin ve Helen kültürünün kitaplarımızdan çıkarılması gibi. Yaptırım ve misillemeler tüm orta Asya’yı ve diğer dost Müslüman ülkeleri kapsaması sağlanmalıdır.
Bizler, ne kadar, savaştan kaçarsak kaçalım! İsevist dünya, bizi Yunanla ve Ermeni’yle savaşmaya mahkûm etmiştir. Adı geçen savaşların ayak sesleri gittikçe güçlenmektedir. Hem İçimizdeki düşmanlara hem de aleni düşmanlarımıza karşı, olanca gücümüzle, hem siyasi- hem iktisadi hem de bildiğimiz savaşa hazır olmamız gerekmektedir. Düşmanlarımıza, ihanet edenlere, hainlere kanan ahmaklar güruhuna, şiddetli hesap sormamız ve bedel ödetmemiz, artık zorunluluk olmuştur. Seçme hakkımız elimizden alındı. Vakit; gereğini yapma, vaktine hızla hazırlanma zamanıdır.
Bağımsızlığımızı-geleceğimizi tehdit eden, önde ve arkada bulunan gizli açık düşmanlarla yüzleşmek ve bu sorunu kökünden çözmek durumundayız.
Öyle ise; Yüce Çalap’ımız, Yurdunu, Ulusunu özünden çok sevenlere yar ve yardımcı olsun! Görklü Çalap’ımızın Görkemli selamları; Yurdumun ve Ulusumun sorunlarını kökten çözmeye ve düşmanlarımızla yüzleşmeye hazırlanan bilgelerimize- yiğitlerimize ve yöneticilerimizin üzerine olsun vesselam.