Her daim değişik nedenlerle Türkler ve kiliseler arasındaki güncel ve tarihsel ilişkilere değindim. Verdiğim örnekler ne yazık ki; insanlığa- hakka-hukuka aykırı örneklerdi. Çünkü doğru güzel örneklere rastlayamadım.
Kiliselerin öncülüğünde Amerikalıların Kızıl derililere uyguladığı soykırımlar vahşetler cümle alemin malumuydu. 1800’lü yılların ikinci yarısında şimdilerde Kanada diye anılan kuzey Amerika’da yerlilere (kızıl derililere) uygulanan soykırımın yanı sıra akıllara zarar çocuk katliamlarına tanıklık ediyoruz.
Bu vahşetin önünden ardından yine kiliseler çıktı. Kanada’da kiliselere ait okulların bahçelerinden çocuk cesetleri fışkırıyor. Sözüm ona asimilasyon amaçlı toplanan çocuklar kobay olarak kullanılmış-tecavüze uğramışlar ve öldürülmüşlerdir.
600 bin çocuğun akıbeti hala meçhul. Günümüze kadar aydınlatılmadı. Onlarda yeni ortaya çıkarılan 1200 çocuk gibi; hangi kiliseye ait okulların bahçesinde topluca yatıyorlar. Bu çocuklar Kiliselere ne kötülük yapmışlardı, hangi çıkarlara engel olmuşlardı.
Aslında bu soruların cevabını biliyoruz. Kiliselerin tarihleri karanlıklarla vahşetle doludur. Tarih bunlara şahitlik etmekte belgeler sunmaktadır. Birkaç örnek vereyim.
Engizisyon mahkemeleri– Haçlı seferleri süresince uygulanan vahşetler– Balkan savaşları sırasında yaşananlar – Anadolu’daki soykırımlar (1900’lü yıllar) Afrika’daki soykırımlar– insanların kobay olarak kullanılması….
Çaresiz kalmış Amerika yerlilerine yapılanlar bizlere ders olmalıdır. Onlara karşı hiçbir suçları olmayan, tehdit oluşturmayan yerlilere yapılanlar en aymaz kafalara bile dank etmelidir. Şimdi o yerlilerin durumuna kendimizi koyalım ve hayallemeye başlayalım.
- Bir gün bir bakıyorsunuz, kıyılarınıza yabancı gemiler yanaşıyor, kutsal binalarınızı yakıp yıkıyor, yerleşkelerinize baskınlar yapılıyor, kadın -çocuk yaşlı demeden öldürülüyor. Gençler zorla götürülüp köle olarak satılıyor- kadınların ırzına geçiliyor, köle olarak satılıyor. Yiyecek kaynaklarınız imha ediliyor, açlığa mahkûm ediliyorsunuz.
- Bir sabah evleriniz çadırlarınız basılıyor, çocuklarınız ellerinizden zor kullanılarak alınıyor, çocuklar analarının çığlıkları arasında ağlayarak kiliselere ait okullara götürülüyor. Çocuklarınız cinsel istismara uğruyor, siyah cüppelilerce veya onların gözetiminde, daha sonra tıbbi deneylerde kobay olarak kullanılıyor. En sonunda sıfır maliyetle topladıkları okulların bahçesine topluca gömülüyorlar.
Siz sevgili okuyanlar böyle bir olasılıkla (ihtimalle) karşılaşsanız ne yapardınız! Ne durumda olurdunuz! Bu işlemi sizlere uygun gören zihniyete -inanca- ve yapılanmaya ne gözle bakardınız. İnanın aynı olayları bizler de İstiklal savaşında, Balkan savaşlarında yaşadık.
Ve bunları yapanları, ne ad altında olursa olsun hoş görebilir misiniz? Onlar adına mazeretler üretebilir misiniz? Ve dahi; onlara köpeklik edip onlarla iş birliğine gidebilir misiniz?
Gelelim bizi ilgilendiren bölüme! Bizler ki asırlarca onların zalimliklerine dur dedik, onların önüne set olduk. Halen de aynı çabayı gösteriyoruz. Adamların kuyruk acısı var! Asırlardır intikam almak için savaşıyorlar. Adamların çıkarlarına-sömürüsüne engel olmaya çalışıyoruz.
Kiliselerin öncülüğünde başımıza getirilecek felaketleri geçmişi anımsayarak gözünüzde canlandırmanızı istiyorum. Daha geçen gün ABD şeysi önce Fener Rum Patriğini ziyaret etti, talimatlarını aldıktan sonra Türk yetkililerle görüşmeye gitti. Adamların niyeti belli -yapacakları belli- bundan sonra da olacaklar belli. Falcı olmaya gerek yok. Kasabın bıçaklarını yalamaya hiç gerek yok
Nedeni ne olursa; olsun, hangi gerekçeyi öne sürersek sürelim, fikir ayrılıklarımız bizleri birbirimize düşman olacak düzeye ulaşmamalıdır. Bölünmemizin alt yapısını oluşturmamalıdır. İyi veya kötü devletimizin işleyişine zarar vermemelidir.
Sonra papazlar yabancı askerler eşliğinde gelirler bağırta, bağırta çocuklarını ellerinden alırlar. Gözlerin yaşlı çaresiz çocuğun ağlayarak giderken, karın çığlıklar atar hafakanlar geçirirken yaşlı gözlerle baka kalırsın. İşte o anı anlatacak duyguları dile getirecek kalem yapılmadı.
Ey Türk aklını başına topla! Ey Müslüman aklını kullan dininin emrini yerine getir. Birliğine beraberliğine zarar getirme kiliselerin elinde meze olma! Tefrikaya düşme! Düşmana köpeklik etme! Feraset sahibi ol. Her türden aşırılığa kapılma! TİTRE VE KENDİNE GEL. KENDİN OL YETER!
Yüce Çalap’ımızın görkemli selamları; kızıl derililerin, Kanada yerlilerinin durumuna düşmemek için çırpınan, çareler üreten, yürekleri metin bilekleri bükülemez olan, bilgelerimizin ve yiğitlerimizin üzerine olsun vesselam.