Aşırı; normalin üzerinde olan, sıra dışı söz ve davranış anlamına kullanıla gelmiştir. Çok fazla yemek yiyene aşırı yiyor denir.
Türkiye’de bizim aydın geçinenlerimiz, herhangi bir konuda, uçlarda gezinir, orta yolu tutmayı pek bilmezler. Çoğu kez insanlar birbirlerini eleştirirken sınırları aşar, aşırı uçlarda gezinirler. Hem kendilerini yanıltırlar hem de toplumu olumsuz yönde etkilerler.
Son günlerin moda tartışması; göçmenler ve orman yangınları hakkındaki tartışmalar ve takınılan tutumlar, birbirinden farklı görünseler de iki ayrı aşırılığı temsil etseler de farklı şeyler söyleseler de aynı kaptan su içtikleri söylenebilir.
Örneğin: Yeni Şafak yazarlarından, Hasan Öztürk: “Faşist olmakla ve Arap düşmanı olmakla suçlanıp eleştirildiğini iddia ediyor.”[1] Yazısını okudum aklı selim ışığında orta yolu bulmaya çalışmış. Türk devlet aklı, Aşırılıklara pirim vermediği zaman, birçok hezimetin önüne geçmiştir.
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde, hangi Türk boyunun nereye yerleştirileceği, hangi üretimlerin nerelerde yapılacağı, çok önceden belirlenirdi. Üzerinde uzun uzun çalışıldıktan sonra göç yolları, göç şekli belirlenir, yerleşim yerleri hazırlanır orada yaşayan yerli halk ruhen ve bedenen hazır hale getirilirdi.
Türkiye’de yaşanan göç olayları, plansız programsız çalakalem gerçekleştirildiğinden, uyum söz konusu olmamış, Terör örgütleri, düşman istihbarat birimleri, yurdundan-yuvasından olmuş, ne yapacağını bilemeyen, hayata tutunmaya çalışan bu insanları kullanmaya çalışmış, halen de kullanmakta.
Bunun yanı sıra çoğu düşman devletler göçmenleri silah olarak görmüş, hassas noktalarda yaşayan insanları ürkütmüşler ve Türkiye’ye yönlendirme çabalarına hız vermişlerdir. Her kesimden fonladıkları kişi ve guruplar aşırı uçlarda hareketlenmişlerdir.
Ankara / Altındağ’da gerçekleşen olayların hızla yurt geneline yayılması işten bile değildir. Derhal önlemler alınmalı, düşmanlarımızın atakları boşa çıkarılmalıdır. Çürük elmalar her çuvaldan çıkmaya başlamıştır. Bu bir rastlantı değil, belli bir çalışmanın sonucudur.
Aynı şey Orman yangınları için de geçerlidir. Devletimiz ve siyasal iktidar, bu yangınları ön görebilmeli, donanımlarını hazır edip güçlendirilmeliydi. Hiç olmazsa, bundan sonrasına daha çok hazırlanılmalı, oyunla -oynaşla vakit kaybedilmemeli
Savunma noktaları, hassas yerler, yerlerim yerleri, üretim merkezleri dikkatle seçilmiş. Bunu doğa olayları seçmedi ise; düşmanlarımız seçmiş olmalı. Daha önce de yazdım. Misilleme haktır. Hem göçmenler konusunda hem de yangınlar konusunda.
Yunanistan’ın göçmenlere yaptığını hoş gören batılılar, derhal bizlere insan hakları dersi vermeye kalkacaktır. Dışişleri bakanlığı gerekli hazırlığı yapmalıdır.
Türkiye’de yaşayan ve kendilerine aydın diyen insanlar; çıkış yolu göstermeli, çözüm yolları üretmeli, hassas noktaları kaşımaktan vazgeçmeli, aşırı uçlarda oynamayı bırakmalıdır.
Yöneticilerimiz, yosunlu kayada yüz yıl sonrasını rahatlıkla görmeli, göç veren devlet yöneticilerinin düştüğü yanlışlara düşmemelidir. Bizim kaçacak- göçecek yerimiz yok. Zaten kaçmamıza fırsat vermezler, bir güzel intikamlarını alırlar. Günümüzden örnek mi istersiniz.
Alın size örnekler: Sırpların Boşnaklara uyguladıkları soy kırım, Karabağ’da Ermenilerin gerçekleştirdiği soykırımlar ve işkenceler, Kıbrıs’ta Rumların yaptığı soy kırımlar- Yunanlıların aşırılıkları ve yurttaşımızı vurmaları- Yunanistan’ın göçmenlere uyguladığı vahşetler, ABD’nin Irak, Afganistan’da uygulamaya soktuğu kuralsız katliamlar ve göçe zorlamalar, Suriye’de gerçekleşen iç çatışmalar, yıkımlar ve göçler.
Ben ilk aklıma gelenleri yazdım, sizler listeyi uzatabilirsiniz. Şimdilerde çatışma değil çözüm üretmek gerek. Yöneticilerimizin toyluğa ve hırslanmaya haklarının olmadığını düşünüyorum.
Muhteşem Çalap’ımız, yöneticilerimizin ufkunu açsın, zamanında önlem almalarına fırsat versin, aydınlarımızın yerli ve ulusal olmalarına zemin hazırlasın. Karar alıcılarımızı-İcracılarımızı devlet aklını temsil eden bilgelerimizi ihlaslı kılsın, metanetlerini bozdurmasın, yurttaşlarımızı devletimize direk eylesin vesselam.
[1] Hasan Öztürk, Yeni Şafak gazetesi, – 13 Ağustos 2021 tarihli, Sığınmacı sorununu Sadece sosyolojiye bırakmak çözüm değil; çünkü…