“7 Haziran sonrası Fuko Sarkacı benzeri bir süreç yaşandı. Alternatif iktidar yapılanması bilgi ve güç paydaşımı henüz hayatiyet bulamadan çimlenmeden kurutuldu.
Yeniden can buldu söylem bakımından kitinleşse de eski ağaç…
O yüzden eski iktidar yanlıları milliyetçiliğin yükselen söylem ve eylem birliğinde yeni üretim, birikim, dolaşım ve işleyiş anlamında biyolojik organik – tabiî bir iktidar ihtimali karşısında sivil toplum taleplerine ayar vermeye çalışıyorlar.
Organik sivil toplum kendi iktidar alternatifinin tünellerinden ışığı bekleseler de bizzat operasyon ağacın köklerine yapılmaktadır.
Su yatağını bulur mu bilmiyoruz.
Fakat MHP’nin eski yapısını koruyarak ya da eski iktidarı ile alternatiflerinin ne yazık ki millet çoğunluğunun beklentilerine cevap verebilmeleri pek zor görülüyor.
O yüzden milliyetçi sivil toplumun önderliği üzerine alıp Fuko Sarkacı dahil bütün siyaset nazariyelerini de göz önüne alarak asrın idrakine söyletebilecekleri milliyet umdelerini yeniden irdelemeleri ve geniş bir milliyetçilik çalıştayı yapmaları elzemdir.
Hatta kaçınılmaz…
Ne bekliyorsunuz milliyetçi aydınlar, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri?…”
Cuma günü yazımı böyle bitirmiştim.
Sonunda milliyetçi düşünce ve hareketin sivil toplum örgütlerinin en önemlisi Türk Ocakları meseleyi üstlendi ve bir Milliyetçilik Çalıştayı yapmaya karar verdi.
Pazar günü başlayan Milliyetçilik Çalıştayı’nda ele alınması gerekli konuları şöyle işaret etmek isterim.
MİLLİYETÇİLİĞİN TARİHSEL DALGALARI
Daha önce Milliyetçiliğin Üçüncü Dalgası diye bir makale yazmıştım Türk Yurdu’na. Birinci Dalga o makaledeki modernleşme çağımızın ölçeğine göre Namık Kemal’den başlayan birinci dalga, Ziya Gökalp, Mümtaz Turhan ve Erol Güngör çizgisi ikinci dalga ve bugünün üçüncü dalgasında yeni ihtiyaçlara yeni cevaplar arayan üçüncü dalgamız.
Fakat bu Fransız devriminden sonra ortaya çıkan modernleşme çağımızın batılılaşma vetiresindeki modern milliyetçilik rüzgârlarının kendi kültür coğrafyamızdaki karşılıkları idi.
Milliyetçiliği milliyet değerleri üstünde fikir bina etmek olarak aldığımız takdirde batı milliyetçilikleri dışında kendi tarihsel perspektifimizi keşfetmemiz daha doğru olmaz mı?
Buna göre ilk milliyetçilik dalgasının en azından ‘Orhun Kitabeleri’ne dayanması icap eder.
Kitabelerdeki milliyet şuuru, devlet kurma tecrübesi ve iradesi Türk milliyetçiliği fikriyatının ve siyasal çerçevesinin ata yurtlarına dayandığının kanıtıdır.
Oğuz Ata, bu kitabelerin mayasının ve siyasal milliyetçiliğin, özgün yönetişimimizin şifresidir.
İkinci fasıl Kavimler göçünde ortaya çıkan derin derlenme toparlanma bilişiminin ve değerler sıkalasının yansımasıdır.
Üçüncüsü 1040 Dandanakan Savaşı sonrasındaki devlet kurulumudur. Bu devlet kurulumunun üç peş peşe risalesi var. Birincisi Dandanakan ve Selçuklu projesidir. İki Türk devletinin cihan devletinde iddialarının adres tekleştirmesidir.
İkincisi 1071 Malazgirt Zaferi sonrasındaki pekiştirmedir. Pasinler öncesi Miryakefelon sonrasıdır.
Üçüncüsü de Anadolu devletinin tam statüsünün sağlanmasıdır. 1076 İznik Süleymanşah zaferler silsilesi ve ‘Anadolu Devletinin iktidar sürecinin tamamlanması’dır.
Dördüncü fasıl ise Haçlı Seferleri sırasında yeniden diriliştir.
Beşinci fasıl fetret dönemi sonrasında yeniden yapılanma ve İstanbul’un fethine kadar giden inşa süreci…
Altıncısı Yavuz’un Doğu seferidir. Büyük birliğin sağlanması ameliyesidir.
Sonraki yeniden diriliş muştusu Genç Osman devrim tasarısıdır. Ancak gerçekleşme fırsatı doğmamış kardeşi Dördüncü Murad’ın Bağdat seferi sırasında Devlet-i Âli yeniden yapılanmıştır.
Sonrasında ilk batılılaşma hamlesi İkinci Mahmut ile ikinci batılılaşma hamlesi İkinci Abdülhamit dönemidir.
Modernleşme dönemini ise zaten daha evvel üç aşamada değerlendirmiştim.
Şimdi en tuhaf bir zilleti yaşadığının altını çizmeliyiz milliyetçiliğimizin.
En büyük imkân ve kabiliyetlerin fırsatının yakalanması gereken bir dönemde en saçma sınırlılıklar elimizi kolumuzu bağlıyor.
Sınırlılıklar ve vehimler. Vehimler ve korkular…
Çaresizlik alışkanlığının pekiştirilmesi…
KURTULUŞ VARDIR
Böylesi bir zilletten kurtuluşun imkânı yok mudur? Vardır. Bencileyin şunlar:
Milliyetçi düşünce ve hareketin bir bütüncül tertip içinde ‘Ekonomi Politik’ kavramsal inşası
- Siyasal merkezlerin ezber tabiatı ve kitinleşme alışkanlıklarının bertaraf edilmesi.
- Estetik bir hayat nizamı örgüleme bakımından rehber mahfillerin bulunmayışı üzerine yeni estetize edilmiş hayatı hedefleyen edebiyat, fikir ve diğer sanat dallarında hür tefekkürün kalelerinin inşası.
- Siyasal milliyetçiliğin proje üretme ve hayata geçirme, memleket meseleleri etrafında plan ve program hazırlama yetisinin bulunmaması gerçeğinin itiraf edilmesi ve plan proje hazırlama için bir dizi çalıştay düzenlenmesi.
- Siyasal merkezin genellikle hizipçilik alışkanlıkları ile dar bir kadro tarafından işgal edilmesi ve kendi dışındaki hemen herkesi ihanet çarkı içinde değerlendirme hastalığına karşı bütün kadrolarda bir şuur uyanıklığının sağlanması ve Türkeş zamanında bir kez yapıldığı gibi bir gönül seferberliği yapılması.
- Sanal ortamdaki sahte kimlikler arkasındaki fitne fücur virüsüne karşı iyilik antikorunun da aynı hızla yayılmasının temin edilmesi. Ülkücü davranış kodunun sanal ortama da sirayet ettirilmesi…
Şimdilik bunlarla yetiniyorum.