Hepimiz, yeryüzündeki bütün insanlar aslında son doğal insanlarız.
İnsanlık savaşlarla, karnı doyduğu halde bir başka ülkeye saldırarak, açlığı çözebilecek imkân ve
kabiliyete sahip olduğu halde onları silahlanmaya harcayarak, doğayı katletmeye devam ederek, sera
gazı salınımını azaltacak yerde daha da artıran lüzumlu lüzumsuz üretimler yaparak, hırsına gem
vuramayacak ölçüde biriktirerek, su kaynaklarını aşırı tüketerek, yangınlara, sel felaketlerine,
taşkınlara, kuraklıklara sebep olan hiçbir şeyi ortadan kaldırmadan bilakis artırarak sonunu hazırlıyor.
Çevre kirlilikleri üzerine bir de salgın hastalıklar ve göçler karşısında; şöyle çağından vareste yukarıya
çıkarak hâline bir bakıverse insan, kendisi dışındaki türlerle birlikte der ki: “Bunlar kim? Bu canlı türü
ne yapmaya çalışıyor? Niçin dünyanın sonunu hazırlıyor?”
Bakteri ve virüslerle savaşırken ürettiği ve türdeşine zerkettiği ilaçlarla da onları daha tehlikeli hale
getirmekten öte bir şey yapmıyor insanlık. Çünkü onlar da insanın yetişebileceğinden daha hızlı evrim
geçiriyorlar.
“Hava kirliliği, yangın, hastalıklar. Artık havalandırması iyi çalışmayan bir odanın içerisinde yaşıyor
gibiyiz. Biz son doğal insanlar kendimizi hep çok özel ve bizden daha iri, daha güçlü türleri yok edip
götüren felaketlerden etkilenmeyecek bir tür olarak gördük. Son doğal insanın vakti dolarken
bırakacağı miras, son çabalarına bağlı…”*
Carl Sagan, “Neslin tükenmesi kuraldır. Hayatta kalmak istisnadır.” demişti.
Mademki kısa bir ömür için dünyaya geldik, bu tükenişi durduracak daha büyük sorumlulukların altına
girmeliyiz.
63 yılı geçen ömrümde belki yüzlerce yeni başlangıçlarım ve vedâlarım oldu. Önce şehirlerime vedâ,
doğduğum büyüdüğüm şehirlere. Sonra evvel gidenleri kabirlerine koyduğumuz vedâlarımız. Binlerce
hâtırâyı toprağa gömülenle birlikte gömmemek için direnç.
Bu yazıyla da vedâ ediyorum Karar gazetesine. Gazetecilik açısından bir ilkeyi yerine getirmek için.
Aktif siyasete atılacağımdan Karar’daki köşeme, Karar camiasına, okuyucularına vedâ ediyorum. Bu
gazeteyi çok seviyorum. Bir: yandaş olmadığından, iki: sevdiğim takdir ettiğim bir kadroya sahip
olmasından, üç: Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu hür düşünceye ve doğru haberciliğe katkı sunduğundan.
Kırk kitap yazdım bugüne kadar, hepsi de son doğal insanın ve o ailenin içindeki milletimin yaşadığı
felaketlere bir erken uyarı anlamındaydı. Karar’la da daha önceki onlarca dergi ve gazetedeki,
kitaplarımdaki, dernek faaliyetlerimdeki bu mesuliyetin izini sürdüm.
Ortadoğu Su Barışı, Kürt Sorununa Çözüm Önerimiz, Su ve Toprak Kaynaklarını Muhafaza ve
Geliştirme, AB Karşısında Sınai Rekabet Analizi, Milli Sivil Stratejik Konsept ve diğer tekliflerim ne
yazık ki siyaset kurumu bu projeleri hayata geçiremediğinden okunup raflarda kalmaya mahkum.
Kilis’teki kırk bin sığınmacıya baktığımız kampı AB sınırımıza kursaydık, ondan önce de komşularımızla
su barışını gerçekleştirseydik, BOP’a ve Henri Barkey’in(15 Temmuz Darbesinin arkasından kaçan
ajan) hazırladığı sözde açılım süreci diye dayatılan küresel plana aldanmasaydık bugün 8 milyon
sığınmacı krizi ve ardından gelecek olan Türkiye’yi ‘uluslar arası göçmen kampı’ yapma planına
mahkûm olmazdık.
Bugüne kadar yüzlerce siyasetçiye rapor hazırlayıp, bürokrat olarak da bazı projelerimizi hayata
geçirme fırsatı bulduk. Fakat siyaset kurumunun içinde bilfiil olmadığınız zaman sizin teklifleriniz
sıklıkla suistimal ediliyor.
Geç de olsa ilk defa bir parti kurucusu olarak Türkiye’yi içine düştüğü kıskaçtan kurtarmada aktif rol
oynamaya karar verdim.
Bu vesile ile başta İbrahim Kiras dostum olmak üzere, kahrımı çeken tüm yazı işlerine haklarını helal
etmelerini diliyorum. Gazetem Karar’ı şevk ve ilgiyle takip etmeye devam edeceğim.
Dualarınızı esirgemeyiniz.
Allah yâr ve yardımcımız olsun.
*Robert A Norman, Sharad P Paul, Son Doğal İnsan, çev. Yonca A Dalar, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, İstanbul 2020