Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu

Ülkücü Manifesto

Aşağıya aldığım metin benim 3 Kasım seçimleri sonrasında yazdığım bir metin. 1 Kasımseçimleri sonrası ise sanki bu metnin muhataplarının statükocu tavırlarının pekiştiğini gösteriyor.

Yani ülkücü manifesto gündemdeki yerini koruyor: 

Bazı milliyetçiler daha ne kadar Türk milletinin önünde engel olmaya, Türkmilletinin istikbâlini karartmaya devam edecekler? 

Ülkücüler, bırakınız Türk milletinin; kendi partilerinin veya bütün siyasî çerçevesinin misyon ve vizyon deruhte eyleyememesinin hastalık derecesindeki rehâvetiyle nasıl yaşamayı becerebilmektedirler? Yoksa ülkücü lafzının mânâsı bakımından hafızalarında bir unutkanlık mı baş göstermiştir? Ya da bugün yaşadıkları rehâvetin sebebi, zaten kendilerini ülkücü sandıkları dönemlerde de aslında emir kulu olmaları ve anti-komünist cephenin, grev kırıcılığının,davûdî bir albay sesinin, her katta, koridorda, okulda, sokakta, mahallede, ilçede, ilde, bölgede, meslekte o sesin temsilcisi başkanların emniyet gölgesine duydukları teslimiyet psikolojisi içindeki adanmışlıkları mıdır?

Başını bir gayeye satmış kahraman gibi, bin yıldır bu toprakları Türk-İslâm mührü haline getiren o aslî terkîbe dair bir adanmışlıkla, cephe teslimiyetçiliğine ait bir adanmışlık arasında elbette ki çok derin fay hatları vardır. İlk bakışta bu derin fay hatları fark edilmez. Dışarıdan bakanlar, fay hattının her iki yanını aynı karakterde, aynı toprak yapısında, aynı iklimin,felsefenin, sosyolojinin unsurları zannedebilirler. Halbuki, çok derinlere uzanan kırıklar, hattın iki yanını iki ayrı kıt’a halinde taşımakta ve yasallamaktadır. 

Derinliğin psiko-sosyal boyutları keşfedilmezse, güzîde ile pespâyeyi birbirinden ayırmayan süreç, bütün hakîkî dâvâ adamlarını içe kapanmaya, bütün bu karaktere sahip olmadığı halde onun rantını yiyenleri de öne çıkarmaya teşnedir. Böyle bir sürecin nasıl kirlenmeler, bozulmalar, sapmalar,çaresizlikler, hezeyanlar, korkular, telaşlar, acemilikler, ihanetler, dalaletler, cehaletler ortaya çıkardığını söylemeğe herhalde lüzûm yoktur. 

Bir sürü sonradan görmeler, önceki MHP iktidarında nasıl mantar gibi bitip siyasette ve bürokraside hiç çile çekmeden, dâvâ ritüelini bile içselleştirmeden otuz küsur yıllık birikimi acımasızca katletmişler, haksız temsil noktalarında bulunmuşlarsa; yaşanan fetret döneminde yeniden diriliş muştusunun alevlenmesi ihtiyacında veya arzulanan millî kuvvetler itilafında ve yeniden organizasyonunda da iç ve dış manipülatif çevrelerin piyonu olarak öncekinden çok daha zararlı ve tehlikeli roller ifa etmeleri mümkündür. 

Nitekim son dönemde ülkemizin üstüne çöken kara bulutları seyretme hatta onları adeta davet etme biçimindeki teslimiyet de bu çizginin devamı bakımından ibretliktir.

***

3 kasım seçimleri öncesinde dışarıda özellikle de ABD’de Türkiye siyaseti üzerinde kararlı yol alımları, iki partiye dayalı planlar ve öngörüler sağır sultanın bile duyduğu gerçekler olmakla beraber; bütün milliyetçileri, hatta millî iradenin ana aksı olan bütün sağ siyasetleri provokasyonlara açık hale getiren; Türk’ü kendi vatanında kendi değer vebirikimlerine sahip çıkamayan iğrenç bir acziyete garkeden, hatta en partizan kitlesini bile küstüren mekanizma hâlâ nasıl sorgulanmaz, anlamak mümkün değildir.

Yıllardan beri ülkücülerin bir araya gelişleri üzerinde kimi duygusal taleplerin sadece siyasi malzeme olarak yönlendirilmesi ve yönetiminden ibaret bir siyasî idare, çok basit birkaç girişimi bile yapamazken kendine tanınan krediyi bitirdiği halde ittihatçılığın en traji-komik usülleriyle en yüksekgörev ifa eden kimi teşkilatları fesih etmeğe, görmezden gelmeğe yeltenmek yeni bina komplimanlarıyla geçiştirilecek bir mesele midir? 

***

Ülkenin bir yıl sonra yaşayacakları yeni sıkıntılar ve buna karşı yenidenyapılanmalar devresinde cihet-i askeriye de, fikriyat ve siyaset kademeleri de,tüm partilerin lider ve yandaşları da, sivil toplum örgütleri de, medya da,kimi isimler de çok ciddî biçimde sorgulanacaktır. 

O büyük fırtına gelirken milliyetçilerin birliği meselesi, hele hele ülkücü hareketin elinin kolunun ve yüreğinin bağlanması, bozkurtun bir it mesabesindekapı önünde tutulması sorgulanmayacak mıdır? Savsaklama davetlerle, alelusul beraberlik çağrıları ile, sigara ve çay içmekten ibaret manipülatif ziyaretlerle geçiştirilen savunmalar kabul edilmeyecektir. 

***

Memleketin içine düştüğü ahvâl hakîkî ülkücüler için gayetle sarihtir ve lafı eveleme geveleme devresi değildir. 
Bütün Türkler bir ordu, katılmayan alçaktır. Şimdi bu sedâyı işitmeyen,kulaklarını buna tıkayan, gönüllerini bu dâvete kapatan herkesle hesaplaşacağız bundan gayrı…

Bu dâveti kim yapar, gerçek direnci ve birliği kim deruhte eylerse onun hizmetkârıyız. Gerçek bir birlik çağrısına ve programına imza atamayan kim varsa; mevkii veya makamı, partisinin adı veya şanı ne olursa olsun o büyük hesaptan kurtulamaz. 

İstanbul hükûmeti millî direnci gösterseydi, Ankara hükûmeti niye kurulsundu ki? Baba malı parti devâsa sarayların mâliki de olsa İstanbul hükûmeti rehavetine kapılırsa Ankara çağrısı kaçınılmaz olmaz mı?

Şimdi Hacı Bayram’ın müridânı İstanbul’u fethetmiş alperenler olarak bekliyorlar, etrafı dinliyorlar. Paşalar, hocalar, velhasıl tüm kanaat önderleri âkıbet zilliyet olsun, lâkin amblem değişmesin diyebilir mi? Gönül ister elbet âkıbet hayr olsun, amblem de aynı olsun deyû… fakat aynılar aynıyere ayrılar ayrı yere konmadıkça ne devrim ne mutmain nefs mevzu-u bahs olabilemez. 

Şimdi kim buradan gereken dersi çıkarır ve çağrıyı vazife edinir ve dahi doğru bir uygulama programı inşa ederse cenab-ı Hakk onunladır, biz dahi onun askeriyiz. Kaçanların, tembellerin, mirasyedilerin, provokatör ajanların,başkası hesabına çalışan manipülatif unsurların da celladıyız. 

Süre başlamıştır. Mühlet uzun değildir.”

Şimdi buradan ders çıkarıp çağrıyı vazife addedenlerin olduğuna dair ümid taşıma zamanıdır.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!