Alışamam kardeşim ben öyle teröre meröre…
Teröre alışmak da ne demek?
Her gün onlarca vatan evladı toprağa verilecek ve sen beni teröre alışmaya zorlayacaksın…
Bunu insan bir insandan nasıl ister?
Bunu hayvan olan yapmaz…
Hangi devlet hatta hangi dava bir çocuğun gözyaşlarına değer ki?..
Öleceksen sen öl…
Vatan evlatlarını ölüme gönderemezsin…
Teröre alışmalıymışız.
Böyle saçma bir lafı ancak katillerle ortaklık kurmuşlar söyleyebilir.
Ne çıkarın var?
Terör ile vakti zamanında bilmediğimiz bir deklarasyonun filan mı var?
Teröre alışamam arkadaş…
Hiç kimse böyle saçma bir kabule bu milleti zorlayamaz.
Teröre alışmak başka, teröre taviz vermeme, direnme, millet ve milliyet varlığının iradesini bütün dünyaya haykırma başka şeydir…
Teröre niye alışıyor muşum? Terörü yok etmek dururken?..
Sen yapamıyorsan bana bırak nasıl yapıyorum, gör?
Emaneti ehline vermezsen işte o zaman kıyametin kopmasını bekle…
Hem terör can alacak hem de sorumsuz olacaksın; bu benim vicdan, vatan, millet, tarih, soy, din, iman, cemiyet, dava daha ne kadar mukaddesim varsa onlar arasında zırnık kadar yer işgal edemez azizim…
Senin için de asgari müşterek olmalı bu ilke…
Kendine güvenmiyorsan, bana güven…
Bana yani millet-i aslîye…
Bana güvenmiyorsan Allah’a güven, saye sarıl, hikmete ram ol!
Başka yol var mı?
Kürre-yi arzı patlatır çıkarız.
Bize zillet yakışmaz…
Beceremiyorsan gidersin.
Seni zorla mı tuttuk?
Biliyorsan yaparsın, bilmiyorsan gidersin.
Hiç ama hiç kimse layüsel değildir.
Gökten inmemiştir…
Allah başımıza oturtmamıştır.
Yapamayan gider…
Kim olursa olsun…
Kimse ama hiç kimse bizi terörle yaşamaya mecbur ve mahkum edemez.
Terörü bitirecek hükümet istiyoruz.
Terörün kökünü kazıyacak operasyonel istihbarat istiyoruz.
Beceremeyen gider arkadaş…
Böyle devlet olur mu?
“Kürt çalıyor çingen oynuyor; ya da körler sağırlar birbirini ağırlar” tavrına zorlanamayız.
Güvenlik kuvvetleri de beceremiyorsa gider.
Ordu bile layüsel değildir.
Beceremeyen gider arkadaş…
Bu vatan babanızın çiftliği değildir.
Hatta size atalardan bir emanet bile değildir.
Nice asırlar sonraki evlatlarımızdan aldığımız emanettir.
Onlara ihanet edemeyiz.
Ne şehrine, ne bağına, bahçesine…
Ne sokaklarına…
Ne merhabasına…
Ne inançlarına…
Ne iyi niyetine…
Ne masum kalbine..
Masum bir milletin kalbiyle oynanmamalıdır.
Teröre alışmak, alıştırılmak yanlış berbat iğrenç bir savunma mekanizmasıdır.
Kimseye ama hiçbir devlet adamına yakıştıramam..
Hiçbir gazeteciye de…
Yanlış bir laftır.
Özür dilenmelidir.
“His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana…
Sen böyle değildin.
Kurtulmaya azmin neye
bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?”
Diyor ya Akif, leş olmaya bu topraklarda hiçbir vatan evladını layık göremem.
Hele hele devlet adamları, yani milyonların vebalini üstlenmiş, kul hakkı taşıma mesuliyetine müdrik olması icap eden karar mekanizmalarında bulunanların leş olmaları korkunç bir şeydir.
Hissiz, sorumsuz, kansız, bir tek millet evladının acısından üstünde vebal hissetmeyen insanların yönetimde uzun süre lakayt durabileceğine ve bütün bir kadronun bu hissiyatsızlığı paylaşabileceğine yani birbirini leş yapabileceğine inanmıyorum.
Dostoyevski “dünyanın neresinde bir çocuk ağlıyorsa ondan mesulüm ben” diyordu.
Bizim de tasavvuf kültürümüzde börtü böceğin bile yaşam hakkının korunması vardır.
Yoksa yok mu?
Biz kimiz yahu?
Tahta mı?
Taş mı?
Kimiz biz?
Teröre alışacakmışız.
Alışmıyorum arkadaş.
Alışanların da Allah belasını versin…
İşte o kadar!
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı