Millet Bu Travmadan Artık Kurtulmalı
YAŞ kararları gereği Ağustos ayında ordudan ihraçları istenecek olan üst rütbeli subaylar aynı zamanda FETÖ Terör Örgütü davası ile de içeri alınacakları korkusuyla ve telaş ile cinnet halini birlikte yaşayarak belli ki ABD’den de zımni destekler alarak bir darbe girişimi başlattılar.
Darbeye ordunun bütün kademeleri hiyerarşisini katarlarsa başarılı olabilirlerdi; buna inandılar ama bir türlü bazı komutanları ikna edemediler.
Hulusi Akar’ı rehin aldılar.
Özellikle 1. Ordu Komutanı Dündar’ı kıstırmak için ellerinden geleni yaptılar.
Darbenin başarısız olmasında daha başta 1. Ordu Komutanı’nın dirayetli tutumu önemli bir etken oldu.
MİT’in bilgisi olmasına rağmen Cumhurbaşkanına bilgi verilmemesi tuhaftı.
Cumhurbaşkanı eniştemden öğrendim dediği gibi, Marmaris’ten kurtuluşunun da on beş dakikalık bir ön alışa dayandığını açıkladı.
Gerçekten Türkiye bir büyük beladan kurtuldu. Darbeciler başarılı olsalardı Türkiye’nin ne hale geleceğini tahmin edebiliyor musunuz?
Bu darbenin son Suriye politikalarını revize edemeyen, etse de bunda pahalıya mal olan atraksiyonlar yapan Türkiye’nin ABD ve müttefiklerince ciddi bir ikaz olarak ele alınması da gerekir.
Herhalde her darbenin bir bölgesel ve küresel boyutu olmalıdır.
Bu sert ikazın devamı gelecek mi göreceğiz…
Türkiye Avrasyacı tez üretmede yahut Batılı ülkelerle makul seviyede yeni bir ilişkiler ağı geliştirmede ne kadar mahir davranacak?
Bütün bunlara verilecek cevap akıbetimizde yeni karışıklıkların olup olmayacağının da izdüşümlerini verecek bize…
Milletimizin başı sağ olsun.
Büyük geçmiş olsun…
15 Temmuz elbette bir iğrenç darbedir.
Darbelerden en iğrenci…
Son Darbe adını veren çok…
Son Darbe millet iradesiyle, ordunun dirayetiyle, emniyet güçlerinin basiretiyle ve topyekün sivil toplumumuz eliyle önlendi.
Darbenin bir dini örgüt kisvesi altındaki paralel yapı bağlantısı ise bu korkunç virüsün bünyemizden atılması gerektiği noktasındaki yıllar evvel yaptığımız uyarıyı güncelliyor.
İnşallah devlete sızma merakında olan bütün örgütler bundan ders alır.
Bir başka açıdan da 15 Temmuz Demokrasi ve Milli İradenin Varoluş bayramıdır.
15 Temmuz sonrası meydanları dolduran halk idam isteriz diye bağırdı.
Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Başbakan ve MHP lideri buna destek verdi.
Fakat idam usulü geri gelebilir mi? Türkiye Batı dünyasından sadece AB süreci olan elli yıllık hedefinden değil bin yıllık hedefinden kopabilir mi?
İdam kararı geri gelirse geçmişe yönelik işletilebilir mi?
İşletilirse Okyanus Ötesindeki Adam iade edilebilir mi?
Öte yandan Türkiye tamamen Ortadoğu ülkesi konumuna düşer mi?
Belki idamın geri gelmesi ve Türkiye’nin Batı’dan tamamen uzaklaşması Avrasyacı tezleri kurtarıcı rehber olarak görenlerin ekmeğine yağ çalar. Türkiye, Rus Avrasyacılığına entegre olabilir mi?
Ekonomisi Avrasya ekonomileri ile uyum içine girebilir mi? Ne kadar dayanır?
Bir ABD ambargosu ile nerelere savrulabilir?
Eğer direnir ve kendince bir Avrasya tezi –hani yüzyıl evvelki Sultan Galiyev, yahut Gökalp’in Turancı tezleri gibi- inşa edebilirse önümüzdeki asırda büyük bir Türkçü ve İslamcı diriliş ve onun edebiyatı, ideolojik çözümlemeleri bölgeyi ve dünyayı etkileyecek demektir.
Eğer Türkiye her türlü darbe girişimi, her türlü ekonomik ve diplomatik yaptırımlara göğüs gerebilirse, Avrasyacılığında mukavim olursa ABD’nin de Afganistan’da olduğu gibi yenilmesi beklenebilir mi? Hele hele bu bölgede Türkiye olmasa bütün Batı’yı bekleyen tehlikeler nelerdir? Hele bir darbenin yaralarını saralım ve demokrasimizi güçlendirelim; bütün bu sorulara ilerde cevap ararız.
Fakat bu soruları es geçmemeli gerçekten cevap aramak için cehd ortaya koymalıyız.
Zihinsel ve matematiksel bir cehd…
Okyanus Ötesindeki Adam
Hemen herkesin Fethullah Hoca namlı şahsa meftun olduğu dönemde bir şiir yazmıştım.
Şimdi zoraki delikanlılar Fethullah Hoca yazmamı hazmedemiyorlar. Umarım bir zamanlar o şahsa Fethullah Gülen Hocaefendi diye temenna geçenler arasında değillerdir.
Okyanus Ötesindeki Adam başlığını taşıyordu şiir…
“Şimdi bedvin bineva narıyla yanar adam” diye bitiyordu…
Acaba bedvin ve bineva mı, bilmiyorum.
Bu kadar kanın üstünde herhalde her vicdanı olan adam bedvin ve bineva olmalı..
Ama gördüm ki hiç de zerre-i miskal vicdan muhasebesi yapmamış…
Yapmıyor…
Hâlâ ABD’nin himayesinde yaşadığı malikânede yabancı basınla konuşurken kendini haklı görüyor ve millete kan kusturanların sorumluluğunu üstlenmiyor.
Adam okyanus ötesinde huzur içinde mutmain yaşıyor…
Olan milletin evlatlarına oluyor…
Arzunun pençesinde kavrulan yalnız adam
Bir kafeste hayâlin perdesinde buluşur
Yıllardır görmediği nâzenin sevgiliyle
Ve birden odasına bin bir vuslat doluşur
Nice günahlarını sarıp sarmalar adam
Koşar yıldızlarını bulmak için yeniden
Unuttuğu yerde ki, asırlar geldi geçti
Bir şarkı hatırladı belki o zamanlardan
Bir lazer topu gibi ruhunu deldi geçti
Kendi öz şuasına sarışıp durdu adam
Gülüp durdu şarkılar, şarkıcılar beriden
Salonlar ve meydanlar seyirciyle ürperdi
Arındılar genç kızlar dantelli tülbentlerden
Mavi cadı düğüne kompetiler serperdi
Güveysi tereddüde sığınıp durdu adam
Bir daha mı, asla, tövbeler olsun dedirten
Erguvan heyûlâlar sarınca etrafını
Bu sahte zaferlerden bu nedâmet hissinden
Kalıp da ortalarda seçmeyip tarafını
Pejmürde bir iç çekişe karışıp durdu adam
Arzunun pençesinde kavrulan yalnız adam
Işıktan günahları, mütereddit vahları
Buluşturur gizinde okyanus ötesinin
Artık kime ne fayda çektiği eyvahları
Şimdi bedbîn binevâ nârıyla yanar adam