Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu

Şehitlik en yüce makam

Ey millet-i me’yus: ne şerefli evlâtların var!
                                      Lütfü Şehsuvaroğlu

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ
وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبيلِ اللّهِ أَمْوَاتٌ بَلْ أَحْيَاء وَلَكِن لاَّ تَشْعُرُونَ

“Ya eyyühellezine amenüstağnibissabrivesselat innallahumeassabirin.
Velatekulülimenyuktelufisebilillahi emvat, belahyaun velakinlateş’ğürun.”
 
“Ey iman edenler, sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir. Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz.”

Bakara suresinin 153 ve 154. Ayetlerinde Allah böyle müjde veriyor. Biliyoruz ki, şehit ölümü taddıkça diğer bütün insanların ölüm ânını yaşamalarından farklı olarak doğrudan cenneti teneffüs ettiğinden binlerce kez şehit olma ânını yaşamak ister. Hiçbir fâni bu kadar zevk alamaz ölümden…

Şehit âsumana yükselir, tekrar tekrar her nefis ölümü tadacaktır ilahi hikmetinin deruni zevkini bütün ruh ve beden terkibi içinde tadar.

Şehitler doğrudan efendimizin yanına giderler. O saadete belki de hiçbir âlim erişemeyecektir.

Fakat şehitlerin arkadaşları ona layık olup olmadıklarını tartma fırsatı bulacaklar mı?

Yoksa zilletin içinde kurtuluşa erdiklerini mi zannedecekler?

Şehidin binlerce yaşamak istediği ânı şiire dökmüşüm. Aslında bu şiir, şehidin geride kalanlar için üzüntüsünü ifade ediyor. Yoksa kendisi huzurun hakîkisinde mutmaindir.
 
                   ŞEHİT MEKTUBU*
 
Ömrümün en güzel çağı hasretinle karardı
Karardı da gül bahçeler, garip bülbül ağladı
Yere yattı her bir başak, yeşil bostan sarardı
Zalimlere gün doğdu bak şeytan mermi yağladı
 
Tezkereye üç gün kala zehir kurşun yollandı
Nişanlımdan mektup geldi gözyaşlarım çağladı
İmansızlar dört bir yandan üzerime çullandı
Resmim düştü, küçük bacım feryat, figan ağladı
 
Anneciğim yola düştü karaları bağladı
Kahpe felek yolum kesti, ciğerlerim dağladı
 
Avuçlarım açılmadı, söz ağzımda bulandı
Dualarım duyulmadı; içim, göğsüm daraldı
Arkadaşlar ismim andı, sanki asuman yandı
Helallik de edemedim her işim yarım kaldı
 
Metin babam metaneti içerinde patlattı
Ne var ne yok içe attı, gözünden yaş akmadı
Kalbi delik deşik oldu, ruhunu rahatlattı
Öyle gitti koca çınar, kimse dönüp bakmadı
 
Anneciğim yola düştü, karaları bağladı
Kahpe felek yolum kesti, ciğerlerim dağladı
 
Öldüm, öldüm; öldüm, öldüm; öldüm ölmeden önce…
 

(*) Şehidin evine mektubu geldiğinde ölüm haberi de gelir. Şehadet haberinden önce, tam da vurulduğu anda bacısı evin duvarında asılı duran ağabeyinin fotoğrafının düştüğünü görünce ürperir; asker ağabeyine bir şey mi olmuştur? Sonra gelir acı haber! Kimseye acısını göstermeyen babanın kalbi, evlat acısına fazla dayanamaz. Kocasız ve oğulsuz kalan anne, çıldırır neredeyse… yollara düşer. Arkadaşlarına helallik bile dilemeyen şehidimiz, onların kendisini andığını duyar. Bütün bu yaşananları görür. Hem dünyamızın insanı olarak bin defa ölür, hem de şehitlerin ilahî mükâfatı olarak bin defa şehitlik şerbeti içer. Bu, bizzat Mehmetçiğin ölüm ânında duyduğu hislerin tercümanıdır.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!