Koray Aydın da, Ümit Özdağ da, Sinan Oğan da, Meral Akşener de, rahmetli başbuğun doktoru Selim Kaptanoğlu da ülküdaşım.
Tıpkı Dr. Devlet Bahçeli gibi…
Hepsi hakkında eleştirilerim var.
Fakat hepsinin iyi yanlarını da biliyorum ve onlar daha ağır basıyor.
Ayrıca bugün bir kural geliştirmeliyiz ülkücüler arasında.
Bunu üç dört yıldır ısrarla vurguluyorum, özellikle sanal ortamın yeni kahpe potansiyellerini gördükçe. Ne yazık ki sanal ortam sövgüyü, fitneyi, kötülüğü öne çıkarıyor.
Ama iyilik virüsü de kötülük virüsü de aynı hızla yayılır aslında…
Bizler de kötülüğü yaygınlaştırmak isteyenler kadar olmasa da iyiliğin yaygınlaşmasına çalışabiliriz her şeye rağmen…
Ola ki Yaradan lütfeder…
Cenab-ı Hakk –hâşâ- dese ki “Son Peygamber dedim ama bu ülkücüleri çok seviyorum, onlar için bir peygamber daha göndereceğim”; maalesef bu sanal ortamın azizliğine o da uğrar, ülkücü geçinenler ona da bir kulp takarlar, bir tarafını beğenmezler…
Bütün adaylar –ne güzel- bizim de bu yarışta baştan beri vurguladığımız gibi birbirlerine ülkücü terbiye usulleri içinde yaklaşıyorlar. Bütün adaylar Devlet Abi vurgusunu yapıyor, onu çok özel bir mevkiye oturtuyorlar. Ona olan hürmetlerinde hiç kusur yok.
Bu iyi bir şey…
Genel başkan adayları bir kere sadece genel başkan olacaklarını, belki tarih içinde liderlik için fırsat bulabileceklerini, inşallah lider olmak için kendilerini ve camialarını yetiştireceklerini, lider hükmünü tarihin vereceğini bilmeliler. Bence biliyorlar da…
Tek problem, lider etrafını sarmış ve ‘lider çevresini, çevre de liderini yaratır’ hükmünce liderin kaderi ile kendi kaderini bütünleştirmiş, hatta büyümek için, bir yanardağ gibi patlamak için derinden derine kıpırdanan bu hareketin elini ayağını bağlayıp ‘küçük olsun benim olsun’ vaveylasında başkasını dinlemeyen, kendi seçmenine bile partiyi kapatan korku ve vehim takımındadır.
Onları 12 Eylül sonrasındaki her yapılanmada görebilirsiniz.
Aslında o tipler her partide de cirit atarlar.
Böylesi tipler koltuklarından olacaklarını, kaliteli insanların gelip kendilerini yerlerinden edeceklerini düşünürler. Bu korkuyla dava adamlığını birbirine karıştırırlar.
O yüzden herhangi bir kımıldanmada birbirlerinin eksiğini bulurlar, hatıralara dönerler. Kendilerince maziyi yeniden yaratırlar. Güya kendileri kahramandırlar ve herkes hain…
İktidara yürümekten daha tabii ne vardır bir siyasi parti için?
Bir siyasi parti sevdalıları için hele…
Partisinin iktidar olmasını istemekten daha tabii ne var o partiye gönül vermişler için?
Bir siyasi organizasyon şirket midir, dernek midir, birkaç kişiyi meclise taşıma aparatı mıdır?
Hele hele MHP gibi bir partinin, binlerce şehit vermiş bir hareketin üzerinde konuşurken insanların birbirleri ve ideolojileri ile ilgili en azından sevdaları ile ilgili ‘paçozluğa mahal vermeyecek’ üslup ve tavır içinde olmak, olabilmek, olabilmeye çalışmak çok önemli…
Bütün adaylara başarılar diliyorum.
Hepsini medeni cesaretleri için tebrik ediyorum.
Beylikler dönemini, çelebiler dönemini, fetret dönemini hatırlatan hal ve davranışlara, söylem ve dedikodulara kapılmamalılar.
Hele böylesi zamanlarda siyaseten kendilerine hiçbir faydası olmayacak ucuz taraftarlıklara, derinden derine ‘ola ki ilerde genel başkan olur, yanında yer alayım’ taktiklerine aldanmamalılar…
Hani ‘ahde vefa’ duygusu hep istismar edilir ya…
Ben zor zamanda aday maday iken senin yanında idim, şimdi beni ne yapacaksın bakalım hülyalarının göstereceği hiçbir ufuk yoktur.
MHP’deki problemin başında yapısal sorunların çözümünde yaratıcı olunmaması yatmaktadır.
Başta o bina problemlidir. Genel Müdürlük binası gibidir. Soba borusuna benzemektedir. Hiçbir istişareye imkân vermemektedir. Derebeyler ayrı ayrı cephelere yerleşmiş birbirlerine aba altından sopa göstermektedir. Basit bir genel müdürlükte bile akşamları daire başkanları bir araya gelir günün değerlendirmesini yaparlar, MHP’de bundan eser yoktur. Hiç kimse genel başkana hiçbir konuda özgün fikrini ifade edememektedir. Türkeş Bey zamanında olan istişareden bile eser yoktur.
İkincisi proje, doktrin, fikir, ideoloji, program, plan ve hedefler bakımından; strateji ve taktik dizaynı bakımından kısırlık vardır. MHP’nin eski görüşleri bile yeterince kamuoyunda işlenmemekte, üzerine vurgu yapılmamaktadır. Dokuz Işık’tan bile eser yoktur. Yerine bir şey kondu mu derseniz, öyle bir emare de yoktur. Millet sektörü ve tarım kentleri gibi bugün bile ülkenin sorunlarını çözmede çok tesirli söylem ve eylem programına alt yapı teşkil edecek mazideki proje zenginliğinden ne yazık ki MHP yönetişimi nasibini almamıştır.
Milliyetçiliğin asrın idrakine söyleteceği o kadar çok şey vardır ki, bunların keşfi ve hayata geçirilmesi noktasında sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, gönüllü teşekküller, meslek örgütleri, sendikalar ve bizatihi ülkücü irade ve akılla yeterince işbirliği yapılmamıştır. Oysa Türkiye’nin hem sanat/edebiyat, hem ilim, hem eğitim, hem her türlü milli kuvvetleri bakımından asıl kaynak ülkücü camiadır. Fakat siyasi organizasyonu bu aysbergin görünmeyen yüzünü ne yazık ki layık-ı veçhile değerlendirememiştir. Hiçbir karşılık beklemeyen nice sanatkârı bile küstürmüştür güya temsil makamında olduklarını düşünenler…
Yeni gelecek genel başkanın da, eşitler arasında birinci rolünü deruhte edip aslında MHP iktidarını ve peşinden onun ülkeyi gerçek bir kalkınma hamlesine, milli birlik ve beraberlik siyasetine sokacak dirilişine katkı sunmak üzere teorik ve pratik yeniden yapılanmayı hayata geçirecek formülü geniş bir istişare şuuruyla ve yorulma bilmeyen bir say ile, tevekkül ile işe koyulması gerekmektedir. Adında hareket olan bir partinin seyredenler meclisine dönüşmemesi gerekir.
Oblomovculuktan bir an evvel kurtulmalıdır hareket…
Hareket felsefesine dönmelidir.
Bin yıllık terkibin izi sürülmelidir.
Türk’ün ruh kökünün idraki ve o ruh kökünün kazandıracağı aktivasyon stratejisi ile aşk ahlakı yeniden Nizam-ı âlem ülküsü etrafında sadece Türkiye’nin değil bütün TÜRK ve İSLÂM âleminin ümidi olmalı, milli vicdanın aydınlığı gönülleri sarmalı, mesuliyet, sadakat, samimiyet, fedakârlık, vefakârlık, ehliyet, liyakat, hürmet, hikmet, ilim, irfan, merhamet, cesaret, kanaatkarlık, tevekkül ve aşkın ülkücülüğü çağa mührünü vuracak bir vecde hem kendisini, hem vatan topraklarını, hem o topraklar üzerinde yaşayan herkesi kanatlandırmalıdır.
İnsanlığı içinden çıkaracak çağ ilhamı olarak ülkücülük doğum sancıları çekmektedir.
MHP’ye genel başkan adayı olanlar sadece fırsat kollayan bir meclis grubunun başına gelecek kişi değildir. İşte o büyük dirilişin muştulayıcısıdır.
“Ben sizi sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye; hile, rüşvet ile çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine, ahlâktan mahrum bir medeniyete çağırmıyorum. Ben sizi yoksullukla savaşa, adaletle yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası hak yolu hakikat yolu Allah yoluna çağırıyorum.” Hareketin adını isteyenlere açıkça ilan ediyorum:
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı