İnsan kılığında inseydi melek
Eriman olurdu Allahülalem
Gözlerimde tükenmeyen bir pınar
Yüreğimde dinmeyen bir acı var
Dilim fakat, orta halli konuşur
İçim alev, dışım kamuya bîmar
Düşerse bir yerden haset ile zan
Tut mihenk taşını, şaşmasın mîzan
Uğursuz saydığın ne varsa unut
Gözlerin şerefe, kulağın ezan
Nidâ geldi, vakit tamam oldu mu
Akın bitti, eski meydan doldu mu
Ülkü denen nazlı gelin geldi de
Orta yerde saçın başın yoldu mu
Yaprak böceğinin renginde saklı
Getirsin bir izah insanın aklı
Bir tırtıl haliyle onca sürünen
Kelebek uçup da gitmekte haklı
Bizi bir sürüngen kıldıysa Mevlâ
Biteviye çıkarırız vaveyla
O yüksek dağların doruklarına
Kartal kanatlarla uçmak mı evla
Kelebeğin kanadında titreşim
Aşktan yana olanlara bilişim
Kin ile payidar olanlar olsun
Dildârdandır hakikate erişim
Meğerse bakmamış dağ zirvesinden
Niçin anlayamadık melek sesinden
Eriman asumanda yer tutmuş
Gökler saraylar kurmuş sevgisinden
Yeryüzünde böyle insan kaldı mı
Dost gitti de ödlek öcün aldı mı
Kim der şimdi sen gibi bir ‘merhaba’
Ah Eriman bu yaptığın oldu mu
Kızdırmak istedim seni kaç kere
Topraktan akarsa nasıl bir dere
Cismani varlığın ruhundan hafif
Yürürken bedenin yük vermez yere
Her bayramda masivadan öğüttün
Bu bayram görmedik, nereye gittin
Şahsuvar özlüyor o gül yüzünü
Gittin, bizi sonsuz hüzne gark ettin