Ankara Pancar Kooperatifi Ankara Şeker Fabrikası’na talipmiş.
Ankara Şeker Fabrikası benim hayatımda çok özel bir yere sahiptir.
Çocukluğum ve gençliğim orada geçti çünkü.
Erzincan, Turhal Şeker Fabrikaları ve İstanbul’daki ambarda vezne, muhaberat ve ambar şeflikleri yaptıktan sonra Ankara’ya tayin olmuştu rahmetli babacığım. Benim Ziraat Fakültesi’ni tercih edişimde de babamın şeker şirketinde oluşunun etkisi oldu. Oysa 1973-74 öğrenim yılında aldığım puanla Erzurum’daki Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne gidebilirdim. Pişman değilim.
Şeker fabrikaları Türkiye’de belki Tarım Bakanlığı kadar tarımın öğretilmesinde, modern tarım tekniklerinin çiftçiye benimsetilmesinde öncü rol oynamıştır.
Çiftliklerinde verimli ineklerin yetiştirilmesinden tutun, tohum ıslahına kadar neler neler yaptı Şeker Şirketi?..
Eskiden 11 kadar şeker fabrikası vardı. Sonra sayıları hayli arttı.
Bazı yerlerde yeni fabrikalar açılmaması gerekiyordu. Mesela Konya gibi… Zira şeker pancarı çok su tüketen bir bitki… Konya ovasında ise kaçak kuyu açmalar ne yazık ki bu güzelim ovanın çölleşmesine sebep oluyor. Obruklar bunun açık uyarıcısı değil mi? Yer altındaki akiferlerden aşırı su çekersen olacağı bu..
Sonra Batı’daki product aid (ürün yardımı) sistemine benzer bir uygulamaya geçildi.
Üretmeden gelir artırma teknikleri bizim çiftçiye göre değildi.
Şimdilerde şeker pancarı ekimi kısıtlanıyor, bazı fabrikalar arazi fiyatına gitti.
Pancar üreticilerine devri, çok iyi bir fizibilite yapılır ve ardından gerekli modernizasyon teşvikleri ve yatırım yenilemeleri de yapılırsa yerinde bir karar…
Tabii ki suiistimal etmemek şartıyla…
Polatlı denince benim aklıma Tarım Müzesi geliyor.
Bir de ilkini o zamanki Tarım Bakanımız Musa Demirci ile gidip açtığımız Hububat Borsası…
Polatlı Belediye Başkanı Yakup Bey küçük de olsa güzel bir Tarım Müzesi kazandırdı Polatlı’ya…
Ama benim kafamdaki müze daha büyük bir araziye oturmalıydı.
Halkalı Mehmet Akif Tarım Müzesi…
Tam böyle bir müze projesi yaptık, bir tarım bakanı geldi orayı Jokey Kulübü’ne verdi. Sonra müze projesini yeniledik. Bu sefer de duyduk ki bir üniversiteye verilmiş.
Sayın Cumhurbaşkanı o yıllarda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı idi ve bizim de Türkiye Yazarlar Birliği Başkanlığı’nı yürüttüğümüz dönemdi. Müze projesine destek vereceğinin sözünü almıştık. Herhalde unutuldu…
Expo’da küçük bir alanda tarım müzesi kurulacakmış.
Sevgili Bakanlığım birkaç yıl önce -ki ne kadar çok hizmet verdiğimiz kendimizi adadığımız merci idi, en azından 2500’ün üzerinde film yapmıştık, YAYÇEP yeterdi- Expo’daki müze işini uluslararası ihaleye çıkmış… milyarlar konuşuluyor…
Ben oysa bilabedel yapardım.
Neyse efendim, ihaleyi alan İspanyol firmasının yöneticisi Karmen Hanım üç yıl boyunca Türkiye’deki bütün müzecileri, Ziraat ve Veteriner fakültelerini sektörle ilgili olanları gezmiş danışmış, en son bana geldi.
Ona bir Tarım Müzesi projesi hazırladım. Bir ay gecem gündüzüm karıştı. Zaten üç dört yıldır da Tarım Tarihi hazırlıyordum. Hacmi üç cildi geçmişti. Mezopotamya’dan Anadolu’ya, Mısır’dan Avrupa’ya on beş bin yıllık medeniyetlerin nüvelerini değerlendirip beş bölümlük bir müze projesi hazırladım ve geçti. Fakat hiç aklıma gelmeyen bir şey oldu. Karmen projeyi benimle hazırladığını söylemiş. Meğerse bazı arkadaşlara meslek adabını öğretememişiz. Kadıncağız duydukları karşısında pek şaşkındı…
Daha fazlasını söylemek istemiyorum.
Zira şimdiki konumuz el’an Şeker Fabrikası’nın bulunduğu sahanın da heder edilmesini önlemek için fikir geliştirmek olmalı…
Polatlı Pancar Kooperatifi başkanı Muhittin Bıyıkoğlu’nun üretim sahasına fabrikanın taşınması teklifini ilginç buldum.
Bence yerinde bir karar olur. Şeker Fabrikası Polatlı’ya taşınsın ve çiftçilerimize verilsin…
Ama buradaki Şeker Fabrikası arazisi Atatürk Orman Çiftliği’nin akıbetine uğramasın. Ya da Halkalı’nın…
Halkalı mukaddes bir emanet gibiydi.
Evvelemirde orası Mehmet Akif Ersoy Uluslararası Tarım Müzesi olmalıydı.
Şimdi Ankara Şeker Fabrikası’nın arazisine kimi gözlerin ne kadar büyük bir iştihla baktığını biliyorum.
Aman ha!…
Umberto Eco ölmüş. Bu büyük yazarı kaybettiğimiz gece yazıyorum bu yazıyı. Öğrencilerine “üç nokta ve ünlem işareti kullanmayın” diye öğüt verirmiş. Ne yapalım köşe yazarları bu iki işareti de pek ziyade kullanırız.
Başka bir gün bu büyük ustayı aramızda değerlendirelim, ama ne yazık ki işte dediğinin tersini yaparak “Aman ha!..” dedim ve hem ünlem işaretini hem de üç noktayı kullandım.
Zira bu konu çok önemli…
Yeni Tarım Bakanımızın ön ayak olmasını diliyorum.
Fuar, park, AVM, plaza, toplu konut, cart curt yapma heveslilerine bu güzelim birinci sınıf tarım arazisinin kaptırılmasına izin vermesin ve büyük bir Tarım Müzesi için yola çıksın. Fabrika orada kalsın. Makine Fabrikası da… Makine Fabrikası fabrika yapan fabrikaların başında gelir. Mükemmel bir Tarım Müzesi olur. Dünyanın her yanından ziyaretçi gelir. Bütün dünyadaki tarım müzelerini gezdim, hayalini kurduğum müze bu araziye oturursa buradan güzeli olamaz.
Orası için çocukluğumdan beri üzerinde çalıştığım müzeyi hayata geçirecek olanların kendilerinden sonraki nesilleri de, bütün ahfadı da hayırla anılırlar.
Güzel bir eser olur.
Biliyorum ki Sayın Cumhurbaşkanı da Halkalı üzerindeki iyi niyetli inisiyatifini alet edenlere kızıyordur şimdi…
Yeni Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Faruk Çelik’i, Sayın Başbakanımızı ve Sayın Cumhurbaşkanımızı böylesi hayırlı bir projeye imza atmaya davet ediyorum.
Halkalı Ziraat Mekteb-i Âli’sini yapanlara, başta devrin Sultanı Abdülhamit’e, okulun ilk müdürü Mehmet Ali Bey’e ve Fransa’ya giderek benzeri okulları araştırıp burada bir örneğini kurmaya gayret eden ikisi Ermeni vatandaşımız olan dokuz kahraman ziraatçı ve veteriner hekime, onlardan günümüze kadar gelmiş geçmiş bütün hocalarıma ve toprak ekonomisinin şanlı fikir adamları Mehmet Akif Ersoy ve Nurettin Topçu’ya, karış karış toprağın verimliliğini artırmak için canla başla çalışan meslektaşlarıma şükranlarımı sunuyorum.
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı