CİNNET MUSTATİLİ: DARBE VE BERİSİNDEKİLER
Darbe teşebbüsü bir cinnet haliydi.
Benim bu darbe hakkında masaya yatırdığım birkaç senaryo var.
Senaryolara geçmeden bu süreçteki akla takılan bazı tuhaflıkları ele almak gerekir.
Bunların başında hemen her aklı başındaki vatandaşın zihnini kurcalayan şu soru geliyor:
Bu millet nice darbeler gördü ama hem bunun kadar rastgele uçak uçuran ve cinnet halinde taramalar yapan darbeci görmedi, hem de bu kadar acemice hazırlanmış bir darbe planı…
Madem darbe yapacaklardı ve içlerinde bu kadar kurmay vardı da neden önceki darbeleri incelememişler, okumamışlardı? Darbeye kalkışanlar öncelikle bütün siyasileri toplamazlar mıydı?
Hedef madem Cumhurbaşkanıydı ve onun da Marmaris’te tatilde olduğunu biliyorlardı; neden önce darbeyi açık ettiler de sonra o tuhaf baskını yapmaya kalktılar? Madem hedefteki şahıs yakalanamadı neden darbeyi cinnet halinde devam ettirdiler?
Darbenin saçmalığı, beceriksizliği ilk başta Melih’in oğlu tarafından ortaya kondu. Eğer bir demokrasi kahramanı ilan edilecekse bu Osman Gökçek’ten başkası değildir. Halkı sokağa direnmeye çağıran odur.
Millet de zaten darbenin başarısızlığını onun ağzından kavramış olmalıdır. Öyle ya gerçekten darbe olsaydı daha öncekiler gibi bu İslamcı kardeşlerden, bu aziz milletimizden –birkaç kişi hariç- hangileri ne zaman darbelere karşı geldiler ki?
Darbeciler neden TRT’yi bastılar? Sadece TRT mi yayın yapıyor bu ülkede? Neden bütün kanallar yayınlarına devam ettiler?
Türk Telekom’un iki adım ötesinde koca Çevik Kuvvet var… İki üç askerle bu kurum basılırken en basit bir toplumsal olayda bile en az beş otobüs ile olay yerine intikal edebilen polisler neden halkı bekledi?
Darbe içinde darbe mi gizliydi yoksa?
Komutanlardan bazıları, darbe daha o gözleri yaşlı TRT spikerinin ağzından çökmüşken ve darbenin ordumuzla bir ilgisi olmadığını açıklamışken bu cinnet geçiren evlatlarını veya silah arkadaşlarını niçin bu kötülükten alıkoymadılar? Niçin onlar iki kamyonla köprüyü tuttuklarında bir tabur asker indirip teslim almadılar da sokaktaki insanlara bunu bıraktılar?
Darbeyi önlemesi gerekenler bu devletten maaş alan güvenlik güçleri değil midir?
Öncelik onların değil midir?
Burada halk ile Türk askerini karşı karşıya getirmede ne murad edilmektedir?
Daha önceki darbelerde ve Ergenekon ve Balyoz davalarında iyiden iyiye yıpranan ‘asker imajı’nın yerlerde sürüklenmesi ve Türk askerinin sefaleti kimleri onurlandırmıştır?
Darbe yapmak için ilkokul çocuğu bile bu acemiliği göstermezdi. Bugün, iletişim teknolojisinin bu kadar gelişmiş olduğu şu zamanda TRT’yi basarak, basit bir bildiri okuyarak darbe mi yapılır?
12 Eylül’ü ya da 27 Mayıs’ı hatırlayın.
Darbeciler yüzlerini halktan sakladılar mı?
27 Mayıs’ta yani radyonun popüler olduğu, henüz televizyonun olmadığı, daha doğrusu ülkemizde bulunmadığı zamanlarda Alparslan Türkeş, o davudî sesiyle (ihtilalin gür sesi dedikleri hani) kendi kaleme aldığı bildiriyi radyodan okumadı mı?
12 Eylül 1980’de cuntacı beş general aynı masaya yerleşerek bildiri okumadılar mı?
Kenan Evren ‘Aziz Milletim’ diye Hocazade olarak kamuoyuyla darbeyi paylaşmadı mı? Milletin kahır ekseriyeti de darbeyi desteklemedi mi? Yaramaz çocuklardan millet kurtuldu diye sevinmedi mi?
Bakmayın şimdilerde darbe karşıtı lakırdıları pek sevdiklerine…
Bu darbe karşıtı insanlar yüzde 90’lara varan oyla 82 Anayasasını kabul etmedi mi?
Bütün darbelerde başta Hocaefendi olmak üzere bütün Allah dostları(!) darbecilere alkış tutmadı mı?
Kim karşı çıktı Allah aşkına söyleyin?
O darbe dönemlerinde bizler hapishanelerde, Kafes’lerde, zindanlarda çürürken kim bize sahip çıktı?
Galip Ağabeyden başka…
Bir de anneler ve babalar…
Bacılar ve kardeşler…
Başka kim beri gelsin…
Şimdi yıllar sonra sözde o kadar tecrübeye rağmen, sözde o kadar demokratlaşma ve açılım süreçlerine rağmen ve o kadar dış müdahaleye ve her türlü teknolojide o kadar gelişmeye rağmen bu darbeciler, gerçekten birer haşhaşi gibi; gözü kapalı, uyuşturulmuş beyinlerle nasıl böyle bir cinnet müstatili olabilirler? Bu gözü dönmüşler, milletin, eline ‘düşmana karşı dursun’ diye verdiği silahları nasıl olur da milletine çevirir?
Milletine çevirirken komutanları onları nasıl engellemez?
Komutanları onları engelleyemese bile bu ülkenin istihbaratı ve bu ülkenin o kadar çok bilmiş ve çok maaş alan yöneticisi plajlarda keyif mi çatıyordu?
Nerede bu devlet?
Sorusu hiç de boş bir soru değildir…
Darbeciler darbe yapacaklarmış.
Güleyim bari…
KOMUTANLARDAN AÇIKLAMA BEKLİYORUZ
Eve dönüyordum ve uçakların eğri büğrü rotalarını ve alçaktan uçuşlarını görünce hemen anladım bir tuhaf durum söz konusu…
Sonra iki askeri araç Boğaz Köprüsünü tutmuş…
Darbe yapacaklarmış.. Pöh…
TRT spikerinin ağzından darbe bildirisi okusan kaç yazar?
Kim takar?
Darbeci yüzünü göstermedikten sonra darbe mi olurmuş?
Dedim ya, bütün darbelerde darbeci en azından yüzünü göstermiştir.
Bütün darbelerde darbe gecesi kamuoyuna açıklamalar yapmazdan evvel darbeye karşı en ufak bir itirazı olacaklar önceden toplanmıştır. Sadece siyasiler değil basın ve sivil toplumdan da darbecilerin rahat çalışması için birçok kişinin derdest edilmesi lazımdır.
Bu cinnet halindeki darbeciler belli ki sadece komutanlarını derdest etmişler. Sizce bundan tuhaf bir durum yok mu?
Sonra gecenin çok çok ilerleyen bir vaktinde bir helikopter ve yaveriyle o derdest edildiği söylenen komutan elini kolunu sallaya sallaya hiçbir şey olmamış gibi yere ayak basıyor.
Güya kaldığı yerden devam ediyor.
Güya kriz masasının başına geçiyor.
“Eee arkadaşlar nerede kalmıştık?”
Bu masum millete, bu çoğu zaman ne yaptığını bilmeyen mesleksiz insanlara yutturabilirsiniz.
Ama birçok darbe görmüş ve gerçek darbecilere direnmiş Kafes çocukları olarak bize yutturamazsınız.
Böyle darbe olmaz.
FETHULLAH GÜLEN İNKÂR EDİYOR DA..
Bu yazıyı yazarken cemaate yakın olduğu söylenen gazetelere göz gezdirdim.
Maşallah onlar da siyah başlıklarla çıkmışlar.
Şiddetle darbeye karşıt söylemler geliştirmişler.
Fethullah Hoca da okyanus ötesinden haykırmış.
Darbe ile hiçbir alakası yokmuş.
Darbenin hedefinde olduğu söylenen kişi ise doğrudan onu suçluyor.
Sayın Cumhurbaşkanımız çok zamanında bir talepte bulundu ABD’den…
‘FETÖ terör örgütünün lideri olan şahsı ABD’nin iade etmesini’ istedi.
Sayın Başbakan Binali Yıldırım da ‘FETÖ örgütünün PKK’dan daha tehlikeli olduğunu’ ileri sürdü. Bu iddiayı biz hemen herkesin Fethullah Hoca’nın eteğini öptüğü dönemlerde söylemeye çalışmıştık.
Binali Yıldırım darbeye karşı olan milletin adını da Gazi ilan edilen Meclisin önünde haykırdı: Türk Milleti!
Şimdi eğer bu kadar cana kıyan, bu kadar cinnet halinde ve bu kadar koskoca kurmay subayları bile birer haşhaşi durumuna düşüren saçma sapan darbenin ardında Fethullah Gülen varsa bunun kesinlikle Türkiye’ye iade edilmesi şarttır.
İade edilmediği takdirde Türkiye’nin ne edip yapıp onu oradan alıp getirmesi elzemdir.
Eğer Fethullah Hoca da gazetelerinde iddia ettiği gibi darbeyle bir ünsiyeti yoksa Türkiye’ye gelmeli ve ifade vermelidir.
Eğer Türkiye’ye gelmez ve ifade vermez ise bu darbenin sorumluluğu en resmi ağızlardan onun üstüne yapıştırılmıştır.
Eğer suçlamalar yerinde değilse gelip bunu ispat etmesi şarttır.
Hiç kimse ama hiç kimse masum memleket evlatlarının kanı üstüne payidar olamaz.
İster darbecilerin senaryolarında aparat olsun, ister sözde demokrat geçinen sözde darbe karşıtlarının elinde aparat durumuna düşürülsün bu vatan çocuklarının birbirlerini katletmeleri affedilir bir şey değildir.
Üstelik hiçbir ideolojik gerekçesi olmadan…
Hiçbir ülküye başını feda etmeden.
Hiçbir vatan projesinden haberdar olmadan.
Ne tankın içinden halka ateş açan er, ne o eri teslim olduğu ve “karım hamile” diye ağladığı halde tutup köprüden aşağıya atan yahut başını kesen cinnet müstatili… Evet masum değildir.
Ya onları kullananlar?
Onlar masumlar mı?
Aynaya baksınlar…
Kanın üstünde kim oturabilir?
Allah masum milletin kalbiyle oynayanların tümünü kahretsin!.
Makamları ne olursa olsun…
İster okyanus ötesinden bu dine ve millete nizamat vermeye çalışsınlar, ister uhtelerinde tanrısal fehim bulup kendilerini halife filan sansınlar…