Nurettin Veren, Latif Erdoğan ve Ahmet Keleş…
Üç itirafçı…
Şüphesiz bunlara yenileri eklenecek.
Aslında bütün aydınların, kamu görevlilerin, emniyet mensuplarının, eski askerlerin, ilahiyatçıların, diyanetçilerin, velhasıl kahır ekseriyetin FETÖ yorumları bir nevi itirafçı modunda benzer şeyler…
Medyamız da bunları pek sevdi…
Haklı olarak halkımız bu terör örgütünün ne idüğünü sorguluyor, öğrenmek istiyor.
Böyle olunca da bizzat bu örgütün içinde önemli görevlerde bulunmuşların açıklamaları ilgi çekiyor.
“Hocaefendi” diyorlar arada bir…
Her ne kadar FETÖ söylemine katkıda bulunsalar da derin bir hayranlık ve kopmaz bağlılık sürüyor.
Mesela Veren bütün faaliyetleri hâlâ kutsuyor.
Okulları övmeye devam ediyor.
Buralardan yetişmiş çocukları dünyanın en akıllı parlak, pırlanta ya da altın nesil olarak sunmaya devam ediyor.
Zaten anlıyorsunuz ki bu okulların açılmasında ve yönetilmesinde, hatta terör örgütünün hemen bütün işlerinde, siyasilerle temasta, devletlerarası ilişkilerde bile Veren’in müthiş katkıları olmuş.
Neredeyse Fetullah Gülen sadece bir figür…
Buradan benim çıkardığım şu:
Kamuoyu ürkütülerek bu terör örgütüne karşı bu itirafçıların daha etkin kullanılmasını sağlamak…
Bir de mesela okulları Veren’e vermek…
Cemaat mademki bu itirafçıların anlattığı gibi yıkılmayacaksa bütün bu koca teşkilatı bu itirafçılara devrederek işin içinden kolaycana sıyrılır. Bunu mu murat ediyorlar acaba, diye insanın aklına gelmiyor değil…
Muhtemelen böylesi bir ihtimali öngörüyorlar.
Belki Pensilvanya’daki kıstırılan adam bile bu taktiği alkışlıyordur.
Bugün Şanlı Bir Gün: Türk Şehri Halep
25 Ağustos 1516
Bugün Yavuz Sultan Selim Han Halep’i aldı.
Halep tarihteki en önemli Türk şehirlerinden biriydi.
El’an da öyledir.
Ankara, Bursa, Konya, Erzurum, Hatay neyse Halep odur.
“Hatta İstanbul neyse Halep odur” diyeceğim ya neyse…
Halep o kadar Türk şehridir ki şanlı ve şehit padişah Genç Osman (2. Osman) Yeniçeri Ocağı’nın vesayetinden bıkınca Suriye’ye gidip yeni bir ordu teşkil etmek istemiştir.
Halep’e varacak ve ecdadı Yavuz Han gibi fethedilmiş bu mübarek topraklara olan borcunu ödeyecektir.
Gerçekte Halep’in Türk şehri olması Selçuklular zamanındadır.
Yani Halep’ten vazgeçilemez.
Nasıl Bursa’dan, Konya’dan vazgeçilemez ise…
Nasıl İstanbul’dan, Ankara’dan, Erzurum’dan ve bütün şehirlerimizden vazgeçilemez ise…
Nasıl Kudüs’ten vazgeçilmez ise…
Halep de, Kudüs de bizim rüyamızdır.
Bizim büyük ülkümüzün iki nirengi noktasıdır bu şehirler…
Ne sandınız ya?
Büyük Ülkü derken bunu bir gençlik macerası mı sandınız?
Bir marş, bir türkü mü?
Bir slogan mı?
Öyle sananlar dünyanın en aptal kişileri olsa gerektir.
Bir Türk hiçbir vakit atası Oğuz’dan beridir büyük ülküsünden, Kızılelma’sından vazgeçmemiştir.
Ordu yürüyor, yanlı ordumuz…
“Kızılelma’ya hey!” diyorlar…
Kanuni Sultan Süleyman’a soruyorlar.
“O da alperenlerim diyorsa vardır öyle bir yer…”
Doğrudur…
Dervişgaziler, alperenler diyorsa vardır öyle bir yer…
Asalaklar ne bilir dememizi?…
Dem bu demdir, dem bu demdir, dem bu dem…
Karanlığın en bastırdığı an, şafağın en yakın olduğu andır…
Gülen’in Süslü Kartları Kimlerde?
Bir zamanlar Fetullah Gülen’in davetiyeleri pek moda idi…
Kocamandılar her şeyden evvel…
Süslü mü süslü…
İftara davet edecekler kromolüks pahalı 30 çarpı 35 ebadında zarflar…
İçinde de yine zarftan daha lüks bir davetiye kartı…
İftar davetleri böyle, bayram tebrikleri de…
Bir hava bir hava sormayın…
Sonra siyasilerle ilişkiler…
Elbette ki birisi bakan makan olunca hemen tebrikler…
Yeni bakanı kıstırmalar filan…
Hoşnutlukla yaklaşımlar, yemezse başka usuller…
Bütün bu itirafçılar hepsinde varlar nedense…
İğrenç değil mi bu?
Tansu Çiller’in matbu Başbakanlık yazısı ikide bir ekranlardan gösteriliyor.
Tansu Çiller de bu terör örgütünün üyesi mi demek isteniyor yoksa bu terör örgütünün masumiyetine bir vesika mı yaratılmak isteniyor?
Bir de Meral Akşener’in yine Nurettin Veren’e yazısına karşı cevabi yazısı…
Belli ki bakan olarak haberi bile olmamış Akşener’in…
Bu tür cevabi yazıların medyamız bilmiyor mu nasıl yazıldığını?
Bütün bu bakanların, başbakanların makam katlarında bir sürü görevli, yazılan yazılara cevap yazan adamlar değil mi?
Sanki ilgilinin haberi var?
Otomatiğe bağlanmış işler değil mi cevabi yazı yazmalar?
Kim bilir diğer siyasilerin, belediye başkanlarının bunlardan kaç tane yazıları var?
Fetullah Gülen’in imzalayıp da gönderdiği o pek süslü zarflar ve davetiye ya da tebrik içerikli kartlardan kimlerde kaç tane var?