Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu

İran ve Rusya Çözümlemesi Olmadan Savaşa Girmek

Üç gündür ‘El’an Savaştayız’ diye çırpınıyorum.
 
Savaşta olmaklığımızın veçheleri pek fazla. Pek fazla ve pek çeşitli…
 
At izi it izine karışmış gibi…
 
Kimin eli kimin cebinde belli değil…
 
Terör örgütleri zaman zaman karşı karşıya getiriliyor; vekâlet savaşları ile bir takım eski emellerini ve/yahut alışkanlıkları gereği ilgili oldukları toprakları karıştırmayı marifet sayan müstebit devletler, eski zaman sömürgecileri onları kullanarak kötü polis iyi polis senaryosu ardında strateji ve taktiklerini hayata geçiriyorlar. Zaman zaman da bu terör örgütleri en umulmaz, en şaşılacak biçimde işbirliğiyle terör eylemlerini asrın idrakine kusturuyorlar.
 
 Evet, savaştayız ve bu savaş bugün değil tarihin izlerini taşıyor.
 
Geçen asırdaki mıntıkalar yeniden terör ve vekâlet savaşları ile yeni beklentilere ve planlara uyumlaştırılıyor.
 
Mesela Basra civarı İngilizlerin oyun alanı yine…
 
Mesela Suriye nedense hep Fransa’nın unuttuğu bir çantanın tekrar bulunup içindeki planların ayyuka çıkarılmasına gebe sanki…
 
İtalya’nın çapı belli: Libya…
 
Almanya Anadolu…
 
Balkanlar’daki, Kafkaslar’daki, Ortadoğu’daki beklentiler ve yeni oyun alanları ihdas etmeler, sanki eski alışkanlıkların ve daha önceki işgallerin takibinden ibaret…
 
İran ile Rusya arasındaki ilişkilerin Osmanlı’yı ne kadar ilgilendirdiğini gerek 93 Harbi sırasında(1878-79), gerekse Birinci Dünya Savaşı ve Sarıkamış Harekâtı’ndan gördük. Öncelerinde ve sonralarında..
 
İşte bunlardan biri oradaki diplomat ve memur-i hafi ile askeri varlığımızın gayretleri ve fikirleri ile sürekli takip ve değerlendirme adına örnek olsun diye Ragıb Beyin raporlarından birindeki bilgilerdi.
 
RUSYA, SURİYE, İRAN ÜÇGENİNDE NE VAR?
 
Dünkü yazımda bahsetmiştim. Abdülhamid (II) Han zamanında gerek diplomatik olarak gerekse Teşkilat-ı Mahsusa adına hemen hemen dünyanın her tarafında Osmanlılar yeni şartlara yeni bilgiler ve tahliller ile girme telaşındaydılar. Zira Balkanlar’dan atılmakta olan koca emperyal vizyon ve emperyal miras yeni arka bahçeler peşindeydi. Bu da elbette, Rusya içleri yani Kafkaslar ve Türkistan idi.
 
Şüphesiz İslam İttihadı fikri ile bütün Müslüman ülkeler özellikle de Ortadoğu da önemliydi. Fakat Rusya hinterlandındaki Türkiler aynı zamanda Müslüman aynı zamanda soydaşlarımızdı. Turan idealinin bu açıdan İslam Birliği fikrinin mütemmimi olduğu her Osmanlı aydını için malumu ilamdan ibaretti.
 
Ne yazık ki günümüz İslamcıları, Turancılığı ırkçılık zannediyorlar…
 
Bundan yirmi yıl kadar evvel İran ile münasebetlerde bir İslamcı aydının ümmet salahı için kendi Cumhuriyetine bile ihanet etmesi kabil iken bugün gelinen noktada devletlerin varlık mücadelesi içinde pek açıktır ki, hiç de öyle duygusallığa yer yoktur. İşte İran örneği…
 
Terör Örgütü PYD ya da PKK’ya açıktan destek vererek Suriye’de Esed rejiminin hilafsız arkasında durmaktadır. Dolayısıyla Suriye’yi kendi üssü bilen Rusya ile sıkı bir ittifak içindedir.
 
Bu ittifak aslında yüz yıl öncesinden izler taşımaktadır.
 
Nitekim Ragıb Bey’in dün burada aktardığım raporu bu ittifakın ne kadar derinde olduğunun kanıtıdır.
 
Bugün de Ragıp Bey’in raporuna devam edelim, fakat unutmayalım ki, Abdülhamid döneminde başlayan bu gayretler ve telaşlar Enver Paşa döneminde de devam etmiştir. Yani dönemsel bir Osmanlı heyecanı değildir. Biz Osmanlılar şuuru ayan beyan ortada. Bu da meseleyi Abdülhamit ve İttihat – Terakki karşıtlığı ezberinden çözümlememizi imkânsız hale getirir. İmkânsız ve abes…
 
Raporlarda Biz Osmanlılar kavramı pek oturmuş bir kavramdır.
 
Ragıp Bey, İran içinden lehte ve aleyhte birçok kişi, aşiret ve şehir değerlendirmesi yaptıktan sonra raporunu şöyle tamamlıyor:
 
“Şurasını tamamen bilmek ve anlamak gerekdir ki Rusya Devleti İran’da Osmanlıların en küçük bir hareketini bile gözden ayırmamaktadır. Her yerde bir memur-i hafi bulundurduktan başka pek çok ashab-ı nüfuzu dahi birer suretle elde etmeğe muvaffak olmuşdur. Zaten İran asırlardan berû cehl ve taassub içerisinde yuvarlanmış, ahlaksızlıkla mütehammir olmuş olduğundan İran’da cüz’i bir faide-i maddiye uğruna dinini, vatanını, namus ve vicdanını satmağa hazır pek çok fedayiler mevcuddur.
 
Binaenaleyh İran’ın vaziyet-i hazirasını Rusya’nın İran’daki nüfuz ve kudretini ve kendi hâl ve vaziyetimizi nazar-ı itibar ve basirete alarak biz Osmanlıların orada salim ve metin bir hatt-ı hareket takip etmekliğimiz ve oralarda muktedir ve azimkâr memurlar bulundurmaklığımız icap eder. Bunun için şehbenderlerimizin vazifeleri artık katiyyen tayin edilmelidir. Şehbenderler memurin-i askeriyenin tesir-i nüfuz ve tahakkümünden kurtarılmalıdır. Askerlerimize dahi bir meslek gösterilerek şehbenderlerin ve sefaret-i seniyyenin malumatı lahık olmaksızın hiçbir tarafa bir hareket ve meşiyyet-i askeriye icra etdirilmemelidir. Hülasa tedbir ve kıyaset zamanı hulûl eylemişdir. Aksi takdirde Culfa’dan Tebriz’e Reşt’den Tahran’a ve Hemedan’a kadar şoseler ve birçok kışlalar yapmış olan ve Culfa’dan Tebriz’e kadar bir şimendifer(demiryolu) yapmağa çalışan ve imtiyazat-ı vasia-i saireye muvaffakiyetiyle bugün İran’ın mukadderat-ı siyasiyesini pençesinde bulunduran Rusya Devleti ile bir gün bu İran işinden dolayı çarpışmak müsteb’id değildir.”*
 
ŞEHBENDERHANELERİMİZ BUGÜN NE ÂLEMDE?
 
Belli ki zannedildiğinin daha ötesinde bir münasebet var ve Rusya İran’ın o zamanki en büyük yatırımlarının da arkasındaki ülke. Şimdi Suriye ekseninde bakarsak anlıyoruz ki, hayata geçirmekte oldukları çok daha derin münasebetler ağı var ve daha ilerisine giderek yeni bağlar teşkil etmişler.
 
Bugün İran – Rusya ilişkileri, ABD – Rusya ilişkileri, Avrupa Birliği – ABD ilişkileri, ABD – Rusya ilişkileri konusunda yetişmiş kaç uzmanımız var?
 
Akademisyenlerimiz ucuz bildiri yazıcılığından ve ucuz tarafgirlikten ülke sorunlarına eğilme noktasında hangi adanmışlığın izlerini taşıyorlar. Adanmışlığın yahut ahlakın… Hepsini bir kenara bıraktık ilmi disiplinin…
 
Bürokrasimiz kleantalist ilişkiler ağının ve sahibinin sesi olma düşkünlüğünün ötesinde ülke menfaatlerini gözetme konusunda Ragıp Bey gibi bir şuura sahip mi?
 
O kadar yetişmiş adamımız var. Hangisi önyargısız ve millî menfaatler ve ülküler etrafında bir İran yahut Rusya değerlendirmesi yapabilir?
 
Irak, Irak’taki tarihsel ve sosyolojik yapı, Suriye, Suriye’deki tarihsel ve sosyolojik yapı Kafkaslar ve oradaki tarihsel ve sosyolojik yapı ile Rusya içlerindeki ve hinterlandındaki bizi pek yakından ilgilendiren tarihsel ve sosyolojik yapı üzerine adam yetiştirebiliyor muyuz? Ya da yetişmiş adamımızı yerinde layık-ı veçhile değerlendirebiliyor muyuz?
 
Yüz yıl öncesinin izlerini taşıyor bugünkü savaş…
 
Arşivlerimizi bile yeterince değerlendirebiliyor muyuz?

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!