Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu

Eyvah!… Medya Bölündü: 3

İKİ AHMET: AHMET ALTAN VE AHMET KEKEÇ

Ahmet Kekeç, benim Türkiye Yazarlar Birliği yönetiminde olduğum –belki de başkanlığını- yaptığım zamanda ödül verdiğimiz bir gazeteci yazar. Fakat Star’da yazmaya başladığından beri üslubu bozuldu; polemik yazarı olmayı tercih etti. Ucuza, aktüaliteye yattı. Gazete yönetiminin polemik yazarı peşinde olduğunu biliyorum, bu yüzden Kekeç’e de fazla yüklenmeyi doğru bulmuyorum.

Nerden biliyorum? Daha Star yeni Star olmazdan evvel patronun oğlu ‘abi starda yazmanı istiyoruz, ama star belden aşağı vuracak, sen bunu yapmazsın, o yüzden entelektüel seviyesi daha yüksek bir gazete çıkaracağız, onda yazmalısın’ filan gibi laflar etmişti.

Belden aşağıya soyunmuş bir gazetecilik anlayışı sahiplerine ne kazandırdı bilmiyorum; bildiğim, onlara bu direktifi verenlerin de bir şey kazanmadığıdır. Gerçekte bu tür pespaye vasıtalar ulvi gayeler için kullanıldığında ceremesi daha ağır olur. Onu bilirim. Hiçbir mukaddese çirkin metodlarla ulaşılamaz.

Liberal, cemaat ve iktidar üçgeni yamuldu. Kim yamulttu, bilmiyorum ama artık düzelmesi kabil değil. Emra Aközler ağlasa da zırlasa da bu süreç ‘kazan kazan’ dan çıktı, ‘kaybet kaybet’e gidiyor diye anonslar-soslar yapsalar da bırakın düzgün bir üçgeni herhangi bir geometrik şekil dizayn etmek bundan sonra kolay değil.

Bir ara benim Müselman kardeşlerim TBMM’de, bakanlıklarda, sivil toplum kuruluşlarında Ahmet Altan’ın yazılarını elden ele dolaştırırlar, okuyup okuyup ‘Allah razı olsun’ diye övgüler dizerlerdi. Bazen bana da gösterirlerdi. Mutmain tebessümlü yüzlerine hak verir pozlar takınmam için…

“Yahu ne var bunda. Bu adam değil miydi; hani şu vefat eden çağdaş mağdaş kadınların başındaki neydi Türkan Saylan için ‘bize haber verseydiniz bunun iyi biri olduğunu savcılara söyler icabını yapardık’ diye faşizmin en iğrenç metodunu kullanan lsözde liberal?…”

“Unutmayın Müslüman kardeşlerim, liberalizm tanrı tanımaz. En faşist araç ve metodları çekinmeden kullanır. Liberal faşizme dikkat etmek lazım!” Böyle uyarılar çok yaptım. Ama tehlikeden habersiz huzuru paylaştılar. Kafa konforlarını bozmadılar.

Şimdi Ahmet Altan’a kızıyorlar. 

“Bir süredir, içinde “Ahmet Altan” ve “edep” geçen yazılar yazıyorum. Tabii hemen taraftarlar ve muarızlar oluşuyor. Taraftarların övücü ve sitayişkâr beyanlarını anlatacak, kendime pay çıkaracak, buradan bir konum elde edecek değilim… Muarızların, zaman zaman hakaret sınırlarını aşan, ancak “müstekreh” sözcüğüyle açıklanabilecek tepkilerini dile getirip, oradan bir “masuniyet” çıkaracak da değilim.

Kişi “anladığı” kadarsa, ancak anlayabildiğine tepki verir ve onun kişiliğini belirleyen sadece anladıklarıdır. Fehmedemeyenlerle ne uğraşacağım! Geçiyorum.

Fakat, hedefinizdeki kişi (yani muhatabınız) anlamıyorsa, anlamak istemiyorsa, sadece “anlamak istediğiyle” iktifa ediyorsa, orada ciddi problem var demektir.

Daha açık konuşacağım:

Kelimelere dans ettirme becerisi yüksek ve aynı zamanda usta bir yazar olan Ahmet Altan, nicedir, “beceri” sözcüğüyle yan yana getiremeyeceğimiz türden, tuhaf, öfkeli, nezaket sınırlarını aşan (hayli aşan) yazılar yazıyor ve siyasi iktidarı eleştiriyor.

Konu elbette “iktidar eleştirisi” değil…

Usta yazar hem ağzını bozuyor, hem de bilmediği, tanımadığı, nüfuz edemediği kavramlar üzerinden akıl yürütüyor…

Mesela, “Müslümanlar ve Kürtler” diye başlık atıyor, atabiliyor.

Benzeri bir akılla, “dindar” sözcüğüne de çok sık vurgu yapıyor… Mevcut siyasi iktidarı belirleyen tek hususiyetin dindarlık olduğunu söylüyor ve Kürtleri bunun dışında tutuyor…

Müslümanlığı ve dindarlığı, sadece “hâkim etnik kimlik” üzerinden tanımlamak nasıl bir akıldır?
Daha doğrusu, bu bir akıl mıdır?

Bu durumda Kürtleri nereye koyacağız?

Egelileri nereye koyacağız?

Karadenizlileri nereye koyacağız?

Karşımızdaki bir Cumhuriyet gazetesi yazarı olsaydı, “cahil” der geçerdik…

Bu sıfatı Ahmet Altan’a yakıştıramayacağımıza göre, yaptığı şeyi nasıl açıklamak lazım? Açıklanabilir bir durum mu bu?

Bir de sitemim var:

Kaçtır, “ağzını ve nezaketini bozmaması gerektiğini” yazıyorum ama usta yazardan aldığım cevap, “Başbakanın yazarları hükümeti eleştirmemizden rahatsız oluyorlar!”dan öte gitmiyor.

Hangi yazımda, hangi konuşmamda ve hangi beyanımla hükümet eleştirisinden rahatsız olmuşum? Bunu açıklamak görevi Ahmet Altan’a düşüyor…

Hâşâ, Ahmet Altan’dan benimle muhatap olmasını, hele “seviyeme” inmesini bekleyemem. Bir defa kibri ve şişik egosu buna engel… Bu işi taraftarları yapsın. Mezkûr “rahatsızlığa” ilişkin bir cümle bulsunlar. Arşiv orada duruyor…

Dediğim tek şey şu oldu: “Küfretmek Ahmet Altan’a yakışıyor mu?” 

Karşılığında hep aynı cevabı aldım: “Başbakanın yazarları, ne olacak!””

Belli ki Ahmet Kekeç kardeşimiz, liberal yeni arkadaşlarının kalplerindekilerle dillerindekilerin farklı olduğunu geç de olsa anlamış. Kompartımanlara ayrılmış kalp ve beyinlerinin Kürt’ü başka bir yere Müslüman’ı başka bir yere koyduklarını daha baştan bilmeliydi. Tıpkı bazı tırnak içinde İslamcıların Türk’ü başka bir yere Müslüman’ı başka bir yere koydukları gaflet hali gibi…

Evet, eyvah ki, Şanlı Medya bölündü. İlk ikisinin aktörlerini bu üçüncü ayrışma takip ediyor. Siz zannetmeyin ki mesele iki Ahmet meselesidir. Altan ve Kekeç’in arkasında ordular çarpışıyor aslında…

Ama şimdi bir de içerden bazı kalem sahiplerine kanca atılmış. Acaba Tayyip Bey için düğmeye mi basıldı? Önce cemaat, sonra bazı eski dostlar arkadan mı hançerleyecekler ‘Sezar’ı?… ‘Sezar’ bana ait bir laf değil, yanlış anlaşılmasın; Başbakan’ı yere göğe sığdıramayan ve ondan nasiplenen yeni yetme kahramanların yeni diskurlarındaki şifre kelime bu…

Eyvah Medya Bölündü’nün 4.sünü cemaate ayırdım. O daha ilginç, bekleyin… Az sonra! 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!